Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

“1283!” “İçimizde!”

Dün 13 Mart’tı. Mustafa Kemal’in Kara Harp Okulu’na girişinin 109. yıldönümü.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Harp Okulu’nda bir tören düzenlendi.

O törenin çok anlamlı, anlamlı olduğu kadar da duygusal bir bölümü vardır: Yoklama.

Harbiyeli Alay Komutanı öğrenci numaralarını okur. Numarası okunan Harbiyeli ayağa kalkıp yanıt verir:

-1281!
-Burda!
-1282!
-Burda!
Sıra 1283’e gelince (Mustafa Kemal’in okul numarasıdır) salondaki tüm Harbiyeliler hep birlikte ayağa kalkıp yanıt verir:
-İçimizde!

Mustafa Kemal’i içinde, aklında ve yüreğinde tutanların gözlerinin dolduğu andır o an.
Eskiden televizyondan izlerdim törenin o bölümünü ve kendimi orada olmadığım için dışlanmış hissederdim Mustafa Kemal’i sevmekten.
Bana göre Mustafa Kemal’i sevmek bir bütün olarak yapılacak bir şeydir. O “bütün”e kimi ulus diyebilir, kimi insanlık kimi de ortak akıl.
Son birkaç yıldır yoklama törenini Harp Okulu tören salonunda izleyebiliyorum. Yoklama töreninden sonra “Harbiyeli Yemini” edildi.
Yemin Harbiyeli Alay Komutanının söylediği sözcüklere öğrencilerin toplu olarak verdiği yanıtlarla ediliyor:

-Şeref!
-Namusum!
-Dürüstlük!
-Karakterim!
-Sevgi!
-İnsanlığım!
-Vazife!
-Amacım!
-Vatan!
-Herşeyimdir!
-Diyerek yemin eden Harbiyeli dün olduğu gibi bugün de Ata’sının izindedir!
-İzindeyiz!

Yemin bittikten sonra öğrencilerin oynadığı, Devlet Tiyatroları’nın sahneye koyduğu, Hacettepe Devlet Konservatuarı’nın koroya katkı sağladığı bir gösteri sunuldu.

Hazırlıkları en az 6 ay sürmüştür sanmıştım. Meğer tam gün çalışarak 1,5 ayda tamamlamışlar.

Oyun Mustafa Kemal’in Nutuk’unu temel alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kesitler sunuyordu.

Ama özel olan, Türk ordusunu dünya ordularından ayıran bir bakış açısı üzerine kurulmuştu.

Milli Mücadele kavramını rahatlıkla kahramanlık destanına çevirip kendilerine kolaylıkla pay çıkarabilecekken “akıl ve bilim”e odaklanmıştı .

“İlim ve taassup bir arada bulunamaz!”, “Milli Mücadele bir düşünce değişimidir”, “Küresel düşün, ulusal hareket et” diyordu. Ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkabilmenin yolunun akıl ve bilimden geçtiğini anlatıyordu.

Bugün her biriyle ilgili tartışmalara benzin dökenlerin aksine “ulus devlet”, “üniter devlet” ve “laik devlet” vurgusunu yapıyordu.

“Atatürkçü Düşünce Sistemi”nin akıl ve bilime dayanan, dinamik bir dünya görüşü olduğunun altını çiziyordu.

Mustafa Kemal’in ideolojisini tutucu diye eleştirenleri anlamanın güçlüğü ortada. Onlara inanacak olursanız, herhalde yer yüzünde akıl ve bilim üzerine yapılanmış tek tutucu düşünce de bizim ülkemizden çıkmış olur. O kadar abes yani.

Keşke başta CHP olmak üzere tüm siyasi partiler ve yöneticileri bu gösteriyi izleyebilseler.

Keşke Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarında bu oyun sahnelenebilse…

Okul komutanına oyunun kamuoyunca paylaşılma olanağı olup olmadığını sordum. “Internet sayfasına koyabiliriz” dedi.

Umarım hem oyunu hem de metnini web sayfasına koyarlar da dileyen herkes ulaşabilir.

Belki o zaman bu ülkeye en büyük kötülüğü yapanların, Atatürkçü düşüncenin dinamik yönünü yaşama geçiremeyenler ve O’nun düşüncelerinin tutucu olduğu komedisini sahneye koyanlar olduğu fark edebilir.

AKLIMDA KALAN

Adnan Polat’ın Galatasaray’a başkan adaylığı: Adı geçen adaylar arasında bana göre Galatsaray’a en yararlı olacak isim. Büyük olasılık seçilecek. Ama geçmiş deneyimler gösteriyor ki Polat çok çabuk “Ben ne büyük, ne önemli adamım” psikolojisine çok kolay girebiliyor. O psikolojide de çok sık iletişim hataları yapabiliyor. Eğer Adnan Polat en iyi iletişim kurma yolunun laf etmek değil, önce işini yapmak olduğunu hatırlarsa Galatasaray’ı iyi günler bekliyor demektir. Yok, yine büyük laflar etmeye başlarsa Galatasaraylılara geçmiş olsun.

(Haberturk.com 14.03.2008)