Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Galatasaray'a başkan olmak kolay mı?

“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada, nasırdan çektiği kadar” diyor ya Orhan Veli.. O misal. Galatasaray da kimseden çekmedi başkanlarından çektiği kadar.
En büyük başarılara imza atıp, kasasına milyonlarca dolar aktığı dönemin hemen sonrasında iflasın eşiğine gelmesi ondandır.
Dünya çapında bir marka olup, itilmiş, kakılmışa dönmesi ondandır.
Dev rakipleri dize getirip, çıtayı yükselttikten sonra görkemini koruyamaması ondandır.
Dünyanın en değerli markalarından birinin, süklüm püklüm hale dönüşmesi ondandır.
Galatasaray başkanlarının Galatasaray’a yaptıkları bitmez.
“Futbolun kurtarıcısı” şovunu Aziz Yıldırım’ın tek kişilik oyun şeklinde sahneye koyması onlar sayesindedir.
Fenerbahçe’nin cumhuriyetini ilan edip bayrağını dikmesi de onlar sayesindedir.
Şimdi tam Canaydın’a “Hoşçakal”demeye hazırlanıyorduk ki, onun yerine adı geçenlerin sözlerine bakınca yüreğim burulmaya başladı bile.

ADNAN BEY LÜTFEN BİRAZ DİKKAT…

Daha 4 gün önce bu sütunlarda Adnan Polat için demiştim ki “Adı geçen adaylar arasında bana göre Galatasaray’a en yararlı olacak isim. Büyük olasılık seçilecek. Ama geçmiş deneyimler gösteriyor ki Polat ‘Ben ne büyük, ne önemli adamım’ psikolojisine çok kolay girebiliyor. O psikolojide de çok sık iletişim hataları yapabiliyor. Eğer Adnan Polat en iyi iletişim kurma yolunun laf etmek değil, önce işini yapmak olduğunu hatırlarsa Galatasaray’ı iyi günler bekliyor demektir. Yok, yine büyük laflar etmeye başlarsa Galatasaraylılar'a geçmiş olsun.”
Ben bunları yazdım ama daha evvelsi akşam, öyle laflar etmiş ki “Tamam” dedim, “Adnan Bey eski hamam eski tas.”
Galatasaray’da ikinci adamken de hep bir çuval inciri berbat ederdi, aklına geleni değil de ağzına geleni söylemesi yüzünden.
Ne zaman bir demecini okusam o zamanlar içimden “Bir de konuşmasını öğrense Galatasaray’a yakışan bir başkan olur” derdim.
İşte ben de bunu anlamam. Kulüp başkanları medya karşısındaki “Her şeyi ben bilirim” halini neye borçludur?
Sanırsınız ki ölümsüzlüğün sırrı onlarda. Sanırsınız ki bir el kaldırıp dünyaya tufan salacak kudretleri var.
Onların bu “her şeyi bilme” hallerinden kendilerini bilmeye bir türlü sıra gelmez.
Bir top iki direğin arasından geçti diye öyle bir tavır takınırlar ki İngiliz kraliyeti yanlarında hafif kalır.
Elleri ceplerinde şeref tribününde bir arz-ı endam edişleri vardır ki sanırsınız kral hazretleri yüzlerini göstermeyi avam takımına bahşediyor.
İşte öyle bir balonlanmış ego hali.
Neyse, durum bu ama Adnan Polat’ın son demecini okuyunca Galatasaray başkanından ne istediğimi, ne beklediğimi düşündüm hayıflanarak.
Mesela, moda tabiriyle vizyonu olan bir adam olsun istiyorum. Şimdiki zamanda zor değil ama olmuyor bir türlü.
Mesela, ağzından çıkan lafı kulağı duysun istiyorum. Adnan Polat “Galatasaray’ın tek dostu yine Galatasaray’dır” demesin de, “Türk futbolunda dostluğu da başarıyı da Galatasaray temsil edecek” desin.
Mesela, dünyayı ben yarattım gibi durmasın da, esas gücün mütevazılıktan geldiğini fark edecek bir kafası olsun.
Mesela, “Listeme girecek 170 kişi var” demesin de, “Benim listemde tüm Galatasaraylıların adı var” desin.
Mesela, “Kupaları alacağız” demesin de, “Taraftarı kazanacağız” desin.
Mesela, “Geçmiş güzel günleri yeniden göreceğiz” demesin de, “Galatasaray’ın geleceği geçmişinden daha güzel olacak” desin.
Mesela, “Ben ne söylersem güzel söylerim” havasını boş versin de, “Düşünmeden ağzımdan laf çıkmaz, her sözün inşa ettiği bir sonuç var” desin.
Kısaca, “Ben ne muhteşem adamım” demesin de, biz ona zaman içinde “Sen ne muhteşem başkansın” diyelim.
Lütfen Adnan Bey lütfen…

AKLIMDA KALAN

Zuhal Olcay’ın ağzından dökülen sözler: Hangisini daha çok seviyorum hiç karar veremedim: Şarkıcı Zuhal Olcay’ı mı? Oyuncu olanı mı? Sanırım ibre şarkıcı olandan yana biraz. Ne zaman bir söyleşisine rastlasam bir sözcüğünü atlamadan pür dikkat okurum. Çünkü onu çekici kılan, adının altını çizen şey yaşamdaki duruşu ve yaşamı dokuyuşundaki zerafettir. Kelebek’teki söyleşisinde “Bazen de çok korktuğumuz için güçlü görünmeye çalışırız.” Demiş ve eklemiş “Hiçbir şey… Hiçbir şey vazgeçilmez değil..” Tüm mutsuzlukları bir yana koyup kendiyle barışık olmanın ve kendine sonsuz güvenin iki cümleyle özeti..

(Haberturk.com 19.03.2008)