Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Aysun Kayacı'yı ciddiye almak lazım

Aysun Kayacı’nın son söylediklerini ciddiye almaktan öte, ona derhal bir siyasi hareket başlatmasını öneriyorum.
Bende bir tuhaflık olduğu kesin. Başkalarının ciddiye aldığı meseleleri hiç ciddiye almıyorum. Başkalarının ciddiye almadıkları ise bana göre çok mühim.
Mesela Aysun Kayacı’nın, geçmişte, NTV’deki programında söylediklerini hiç ciddiye almadım. “Sarışın güzel kadın” kontenjanını ondan daha iyi dolduracak başka birisi olamazdı.
Haftalar önce “babası belli olmayan çocuğa piç denir” dediğinde, anlı şanlı yazarlarımız mal bulmuş Mağribi gibi üzerine atlamıştı. Sanki kendileri “piç” sözcüğünü hiç kullanmazdı.
İki yüzlülüğü bile arar oluyoruz, “sinsi ikiyüzlülüğün” değer gördüğünü fark edince.
Aysun Kayacı yine siyasetçinin, entelektüelin, köşe yazarının hedef tahtasında.
Kayacı “Ayak tanımının iktidara getirdiği parti”, “Benim oyumla vergisini vermeyen dağdaki çobanın oyu neden eşit?” sözlerini sarf eder etmez köşe yazarlarımız ayağa kalkmış.
Sanki kendileri boğaza karşı kuruldukları masalarda hiç bu bakışaçısı etrafında laflar etmemişler, etmezler gibi.
Anlayacağınız “sinsi iki yüzlülük” yine sahnede!
Kimi “Madem onlar ayak takımından sen de bacak takımdansın” diye aşağılama yolunu seçmiş, kimi “İyi de Aysun Kayacı’nın oyu kaç oy eder?” diye burun kıvırmış.
Aysun Kayacı’nın sözleri siyasette yeni değil. “Elitist demokrasi kuramı” tam da bu anlayışın üzerine oturur.
Köşe yazarlarının kendi kastlarından olmayanları aşağılamaları da yeni değil, o da elitist bir sınıf anlayışının sonucu.
Anlayacağınız “elitist demokrat”, “elitist köşe yazarları”na karşı.
Köşe yazarı da, siyasetçisi de Aysun Hanıma laf yetiştirme derdinde. Başka da yapacak bir şeyleri yok aslında.
Siyasi aktörlerin durumuna bakın, Aysun Kayacı’dan daha verimli bir siyasi aktör, ondan daha ciddi bir “siyaset söyleyeni” var mı? Görebiliyor musunuz?
Başbakan siyaset mahallesinde tek kişilik maç yapmaktan sıkılmış. Kendi krizini kendisi yaratıyor durmadan. Ya hep “yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum” diyor durmadan ya da yargıyı kendisine muhalefet bilmiş, muhalefet yokluğunda.
Ana muhalefet partisi genel başkanı Cumhurbaşkanıyla zirveden çıkışta “sadece mantı yedik” diyor, “iyi oldu, çoktandır yememiştim.”
Muhalefet partilerinden diğerinin başkanı “bize de tatlı verildi” diyor. Üçüncüsünün sözlerine gülsek mi, ağlasak mı bilmiyorum: “Bize ne mantı ne de tatlı verildi.”
Bakanlara baksanız ağızlarını bıçak açmıyor. Ne ekonomi bakanından ekonomiye dair bir söz duyuluyor, ne de Dışişleri bakanını gören var.
Ortada siyaset adına ciddi bir söz söyleyecek kalmayınca (ya lider korkusundan ya da söyleyecek söz kalmadığından), Aysun Kayacı bana göre rahatlıkla siyasi bir aktör olabilir.
Tavsiyem Aysun Hanımın bir siyasi hareketi derhal başlatmasıdır. Çünkü şu anda siyasette söz söyleyenler, Aysun Hanımdan daha ciddi değiller.

AKLIMDA KALAN
Kültür ve Turizm Bakanı’nın “üstün kamu yararı” ve Güllük Körfezi: Güllük Körfezi talan ediliyor. Ege kıyılarının en güzel koylarının olduğu Güllük’te güzelim deniz, herkesin (Hükümetin, devletin, hepimizin) gözleri önünde tecavüz edilen bir kadın gibi. Bir yandan balık çiftlikleri, bir yandan denizi dolduran otel inşaatları. Açıkça, göz göre göre katlediliyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın ise bu konuda ağzını bıçak açmıyor. Dahası Bakan Günay, orman arazilerinin yağma edilmesine ilişkin yasayla ilgili “üstün kamu yararı” diye bir kavram icat ediyor. Üstün kamu yararı parası olanın, ormanı kapanın yararı olsa gerek, çevreye istediğin zararı verebiliyorsun. Bakanın ağzından “üstün kamu yararı”nı duyunca, Güllük için ağzını açmamasını bile kamu yararı sayıyorsun.

(Haberturk.com 30.03.2008)