Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Dolmabahçe'nin gizemi...

Gizem baştan çıkarıcıdır.
Aynı zamanda insanın başını belaya sokar. Akla gelmeyecek soruları sordurur.
Akla gelmeyecek yanıtları düşündürür.
Gizemin baştan çıkarıcılığı kara bir delik yaratmasındandır, içine düşen kaybolur.
O yüzden karizmanın da en önemli bileşenidir. Zaman zaman bilinçli bir çabayla üretilmesi gerekir.
Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt’ın Dolmabahçe’de 2,5 saat süren zirvesi gizemini korumaya devam ediyor.
Ancak bu kez tarafların da, o gizemi kurcalayanların da itibarlarına zarar veriyor.
Çünkü herkesin gözü üzerinizdeyken, bir yanıt bekler, bir bilgi kırıntısına bile razı olmuşken “Olmaz, birbirimize söz verdik” denmesi sinirleri geriyor.
İki devlet adamının baş başa görüşmesi, görüşmenin içeriğinin gizli olması normal, hatta sıradan. Bir koşulla; görüşme olduğunu kimse bilmezse.
Herkesin gözü önünde gizli görüşme olursa, meraklar feci şekilde kaşınır.
Herkes “cevabı bulan” olmak ister.
Dolmabahçe zirvesi hayal gücünü öyle noktalara getirdi ki, yaratıcılık sınırları zorlandı.
O nedenle de, Fikri Sağlar’ın sözünü ettiği dosyanın sıradanlığı hayal kırıklığı yarattı. O dev anlamlar yüklenen zirvede konuşula konuşula bu mu konuşulmuş diye burun kıvıranlar oldu. Onca yaratıcı gerekçe arasında, o kadar sıradan…
Açıkçası Sağlar’ın ileri sürdüğü dosya meselesine inanasım gelmiyor. Velev ki elinde bir dosya olsa bile zirvede gündeme gelmesi bana göre olası değil.
Büyük siyasetin bu kadar küçük bir oyuna ihtiyacı olduğunu sanmam.
Bugünün koşullarında Sağlar’ın zamanlaması da bir garip.
Görev süresi dolmak üzere olan bir Genelkurmay Başkanı üzerinden TSK’yı yıpratmakla kim, ne kazanabilir?
Karmaşık bir satranç oyunu dönüyor sandığımız siyasette belki de, her şey çok basit.
Susurluk dosyasını istediği gibi kapatamayan Sağlar’ın siyasetçilerde sıkça görülen unutulma endişesinin sonucu, kendisini hatırlatma çabası belki..
Eğer bu ülkede postmodern bir tek şey varsa o da bu zirvedir. Gizemini korudukça zirvenin iki tarafı da daha çok yalanlama açıklaması yapacaklar gibi…

BUGÜN 19 MAYIS, KEDERLENİYOR İNSAN!

Bugün 19 Mayıs. Mustafa Kemal’in doğum günü. Gençlik bayramı.
O gençliğin rol modelleri arasında kolay yoldan köşe dönmenin simgesi Acun var. Dizi kahramanı Polat var.
Bir Mustafa Kemal yok!
Devletin resmi ideolojisinden şikayet edenler ise çok.
Eğer bir ülkenin resmi ideolojisi olsaydı tarikat okulları revaçta olmazdı. Devletin adamları o okulları ziyarette kuyruğa girmezlerdi.
Bir ülkenin resmi ideolojisi olsaydı o ülkenin kurucularının rol modelliği unutulmazdı.
Onun için telaşa gerek yok, ortada resmi ideoloji falan yok.
1951’den bu yana sizlere ömür. Oysa tüm çağdaş ülkelerin resmi ideolojileri vardır.
Komplekssiz olan o ülkelerde ortak değerleri korumak, ulusal sorunlara karşı birlikte olmayı sağlayan bir harç gibi işler.
ABD’de Ulusal Güvenlik Konseyi’nin temel işlevlerinden birisi resmi ideolojiyi sürdürmek, Amerikan halkını ortak hedef ve sorunlar karşısında bir arada tutmaktır.
19 Mayıs kutlu olsun!

AKLIMDA KALAN

Emine Erdoğan’ın psikolojik yorgunluğu: Emine Hanım “Aradım ama bana dönmediniz” diyen Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu’nun eşine “Bugünlerde psikolojik olarak da, bedenen de çok yorgunuz” demiş. Eğer bir insan ayaküstü bir konuşmada, gündelik yorgunluktan değil de, psikolojik yorgunluktan söz ediyorsa yaşadığı sıkıntılar boyunu aşmış demektir. Düşünün bir, siz “Psikolojik olarak yorgunum” lafını ne zaman kullanırsınız? Güvendiğiniz dağlara kar yağdığında önce, sonra da vefasızlıklarla karşılaşınca… İnsan bu ikisi dışında psikolojik olarak yorulmaz, yorulsa da dışa vuracak noktaya gelmez. Anlatabiliyor muyum?

(Haberturk.com 19.05.2008)