Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Çok konuşuyor, çok!

Başbakan Erdoğan susmaktan pek hoşlanmıyor. Susmak onun için zûl.
Sanki siyaseti konuşmak için yapıyor. Benim bildiğim konuşma siyaset için yapılırdı.
Nerede 3-5 kişi toplansa, orada Başbakan'ın konuşma yapması an meselesi.
En son bir otelin açılışında konuşurken dumura uğramıştım. Ekranda Başbakan'ın arkasındaki “bilmem ne oteli açılışı” pankartını görünce “O kadar da değil” deyip ekrana burnumu dayayıp bir daha okumuştum. O kadarmış meğer.
Ben yoğunluktan kendi küçük hayatıma yetişemezken o, iki konuşma arasında ülkeyi nasıl yönetebiliyor? Diyeceksiniz ki işte bu kadar yönetebiliyor.
Son AKP toplantısında milletvekilleri isyan bayrağını çekti. Derinden derine “Sus be kardeşim, sus” diyenler açıktan açığa söyleyiverdiler.
Uzun bir girişle başlamış olmalılar, şöyle ki;
“Sayın Başbakan'ım gayet farkındayız ki dünyada sizden güzel, sizden içerikli konuşan yok. Siz konuştukça, ülke kalkınıyor. Halk çocuklar gibi şen oluyor. Kelamınızı ayak takımına bahşetmeniz ne şeref ammaaaa…”
İşte o “ammaaa”dan sonra artık tutamamışlar kendilerini “Çok açıklama olunca yanlış anlamalara neden oluyor” deyivermişler. Konuşmayın demenin en kibar yolu.
Sonra da eklemişler “Topluma güven vererek süreci yönetin.”
Başbakan'a ne yapacağını söylemek AKP’de kimin haddine… İyi cesaret!
Ama artık liderlerinin çok konuşmasının verdiği sıkıntı o noktaya geldi.
Geçenlerde tabanın nabzını iyi tutan önemli bir AKP’li siyasetçi “Ya hocam” demişti. “Sen kapatılma davası açılmış bir partinin genel başkanı olsan. Öyle ortalarda dolaşıp, konuşma mı yaparsın? Yoksa az görünüp partinin sorun alanlarını tespit eder, onları çözmeye mi çalışırsın?”
“Belki kamuoyu yaratmak istiyordur” dedim kendime inanmayarak. “Ya, ya” dedi dalga geçerek, “Kamuoyu yaratmak Menderes’in çok işine yaradı.” Ne kötü benzetmeydi.
Başbakan gerçekten çok konuşuyor. Bir tek rahatsızlandığı zaman susuyor.
Rahatsızlığı geçince kendisini en yakın kalabalığın ortasına atıveriyor.
Bunca yıl danışmanlıktan sonra bir şey öğrendim ki sevgili okur: İnsanlara konuşmayı öğretmek çok kolay, ancak susmayı öğretmek dünyanın en zor işi.

RTÜK BAŞKANI ZAHİD AKMAN’IN YANITI

RTÜK, Petek Dinçöz’lü halk konseri organize etmişti ya. Ben de bir üst denetim kurumunun neden konser organize ettiğini merak etmiş, bu köşeden sormuştum.
RTÜK Başkanı Zahid Akman aradı. Nezaketine teşekkür ederim.
“Yalnızca yayın organlarını denetleyerek arzu edilen sonuca ulaşmanın mümkün olmadığını” söyledi. Geçmiş yönetimler denemiş ama başarılı olamamış.
Bunun üzerine RTÜK de politikasını değiştirerek, izleyicileri hedeflemiş. Tv izleme eyleminin önemli olduğunu anlatmayı, izleyicinin belirli bir bilince ulaşmasını sağlayarak yayınların etkisini azaltmayı hedeflemişler.
Petek Dinçöz konserini de İl Milli Eğitim Müdürlüğü’yle birlikte planlamışlar. Başarılı öğrencileri konsere getirmişler ve konser sırasında mesajlarını vermişler.
Zahid Bey bu işi sürdürmeye kararlı. “Farkındalık yaratmak için mecburuz” diyor.
İzleyiciyi (izlerkitleyi) belirli bir bilince ulaştırmayı amaçlamak iyi de, bilinçlendirme işi bilgilendirmekten geçer, konserden geçmez ki.
Zahid Bey'e sordum: “Söylediğiniz amaç için konser doğru kanal, Petek Dinçöz de doğru bir rol model mi?”
“Neden bu yolu seçtiğimizi size uzun uzun anlatmak isterim” dedi. Önümüzdeki günler için randevulaştık, o anlatacak ben dinleyeceğim.
Sonra da sizlerle paylaşacağım.

AKLIMDA KALAN

Ertuğrul Özkök’ün Ali Babacan imajı: Tam da Ertuğrul Özkök’ün son zamanlardaki yazılarından keyif aldığımı düşünmüşken. Kendime göre dört evreye ayırdığım bir Ertuğrul Özkök analizi yazmayı planlamışken. Dünkü yazısını okuyunca bütün iyi düşüncelerimi tek tek bavula tıkıverdim. Ona göre CHP’nin Brüksel büro şefinin portresi Ali Babacan’a benzemeliymiş. “Haydaa!” deyiverdim. Babacan “ikna etmeye çalışan ve başaran” biriymiş. Babacan’ın AB sürecinde bir tek başarısını, ikna edip lehimize sonuç vermişliğini ben görmedim. Gören var mı? Tamam Onur Öymen, Şükrü Elekdağ yanlış isim. Zaten CHP’den kimi şef yapsanız sonuç değişmez: iletişimsizlik! İyi de örnek olacak kişi Babacan hiç değil. Sayın Özkök hayatınızın bu evresindeki demlenmiş halinizi yazmaya öyle hazırlanmıştım ki. Bir saptamanızla hepsine yazık ettiniz.

(Haberturk.com 21.05.2008)