Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Obama'yı transfer edelim

Bir futbol kulübünün neredeyse tamamını yabancılardan oluşturabiliyorsunuz.
Adını değiştirip Milli Takım’da oynatabiliyorsunuz.
Gerekçeniz ne?
Bir, rekabetin eşit koşullarda olması.
İki, bizimkilerin dökülüyor olması.
Her iki koşul da rahatlıkla siyasete uygulanabilir.
Madem uluslararası siyaset alanında yenilip duruyoruz…
Madem bizim liderlerin tümü birden dökülüyor…
Çözüm önerim hazır: ABD’nin Demokrat Parti Başkan Adayı Obama’yı transfer edelim!
Bir Baykal’a bakın, bir Obama’ya.
Bir Erdoğan’a bakın, bir Obama’ya.
Bir Bahçeli’ye bakın, bir Obama’ya.
Bir Süleyman Soylu’ya (o da kim diyenleriniz bile olabilir:DP lideri) bakın, bir Obama’ya.
Duruşuyla, konuşmasıyla bizimkilerde eksik olan ne varsa Obama’da.
Tamam toprağımız da iklimimiz de ayrı.
Tamam suyumuz da coğrafyamız da ayrı.
Ama bu kadar fark, bu kadar uçurum da olmaz ki…
Adamda karizma? Var.
Televizyon çağında 100 bine yakın kişiyi meydanlara toplayabiliyor.
Liderlik yeteneği? Var.
Alçakgönüllülük? Var.
Kendine güven? Var.
Kendisiyle barışıklık? Var.
Örnek mi? İşte:
Dört eski ABD Başkanının büstlerinin bulunduğu Rushmore dağında kendisini hayal edip etmediklerini soran gazetecilere verdiği yanıt:
“Orada yeterince taş ve kaya var ama benim kulaklarımı sığdırabileceklerini sanmam.”
Hoşgörü? Fazlasıyla var.
Örnek mi? İşte:
Hillary’nin “Kennedy suikasti” gafına Obama’nın yanıtı: “Ben ve Senatör Clinton gibi aylarca kampanya sürdürürsen, bazen yaptığın açıklamalarda dikkatsiz olabiliyorsun. Olan buydu. Tahkir edici bir niyeti yoktu, ona inanıyorum.”
Hillary ne kadar erkekleştiyse Obama o kadar zarifleşti.
Siz böyle bir lidere sempati duymaz mısınız?
Böyle bir lidere inanıp, onaylamaz mısınız?
Büyük olasılık Amerikan halkı beyazı siyaha tercih edecek. Siyahı seçmeleri ise sürpriz olacak.
Eğer sürpriz olmaz da Obama siyaseten boşta kalırsa transferi için girişimler hemen başlamalı.
Boğaz’da yalıyla, milyon dolarlık maaşla kimbilir belki de ikna edilebilir.
Bu da benim hayalim.
Bir itiraf: Hep Obama gibi bir liderin danışmanı olmak istedim. Ve çoktan bu umudu tükettim…

Önemli Not: Dünkü “Bekir Coşkun yazmayı bıraksın” başlıklı yazım nedeniyle “Bekir Coşkun’dan ne istiyorsun yoksa onu çekemiyor musun” diyen B.H. rumuzlu sevgili okur, Obama’nın transferi önerim bir espridir. Sadece bir espri. Bir sızlanma. Keşke gerçek olsa, o ayrı.
Üstelik senin kızdığın o yazımı duyduğuma göre Bekir Coşkun duvarına asacakmış…Bundan güzel iltifat mı olur?

AKLIMDA KALAN

Anayasa Mahkemesi’nin türban düzenlemesini red kararı: Siyaseti size oy verenlerin sorunlarını çözmek için değil de, inatlaşarak yaparsanız… Diyalog ve uzlaşma değil de “ben söylerim, ben dinlerim” yöntemini benimserseniz…İletişim kurmakla konuşmayı karıştırırsanız… Ayaküstü Madrit’lerde demeç verme huyunuzdan vaz geçmez ve her devrin adamı köşe yazarlarının sözüne kulak verirseniz… Bir, en kudret sahibi olduğunuzu düşündüğünüz anda kudretinizin sıfırlandığını görürsünüz. İki, dayatmacı bir siyaset yoluyla “öz tabanınızın” sorununu çözmek yerine tüm çözüm yollarını da kapatmış olursunuz. Türban düzenlemesinin geldiği durum gibi… Hem de hiç gerek yokken…

(Haberturk.com 06.06.2008)