Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Türk kızları öküze tapar!

Cumaları yazdığım ikili ilişkiler ve onların iletişimi üzerine yazılara bir süredir sıra gelmiyordu.
Siyasetin sokaklarında kaybolup gidince ihmal ettim yaşamın aslolan hallerini. Pardon.
“Türk kızları Hint kızları gibidir. İkisi de öküze tapar!”
Tiffany tarafından düzenlenen “Çatlak T-Shirt” yarışmasında en çok alkışlanan sloganmış bu.
Alkışlayanların çoğunluğunun erkek olduğuna bahse girerim.
Ya öküz olmanın keyfini sürdükleri için.
Ya da bir öküz için terk edilmiş olmanın kinayesiyle.
Gerçekten de kadınlar (önemli bir kısmı diyelim) öküz sever.
Hem de o üstün duyargalarıyla öküzü uzaktan hissedip şıp diye buluverir. Öküze doğru doğal bir çekilme hali.
Öküzü sadece bulsa iyi, bir de tutuluverir.
Kadın erkeğin 5 halinden öküz halini seçer aşık olmak için.
Sonra da seçtiğine seçeceğine pişman olur, günleri kabus olur.
Öküz aşkla seks arasında seksi seçer. Zerre duygu geçmez yüreğinden. Kadın durumu geç fark eder.
Öküz için o inek ya da bu inek fark etmez. Görüş alanını çiftleşme çerçeveler.
Canı isterse sağ gözünüzün soldan ikinci kirpiğini anımsar. İstemezse aklının ucundan bile geçmezsiniz.
Öküzü magandayla karıştırmak hata olur.
Bizim öküz, magandanın eğitimle, sosyalleşmeyle epey yontulmuş halidir çünkü.
Siz siz olun, sakın öküze öküzlüğünden dolayı kızmayın. Kabahat öküzde değildir. Öküze adam muamelesi yapan varsa öküz ne yapsın?

BENİM KALBİM DE OBAMA’YA AİT!

Cumhuriyetçilerin, Demokrat aday Obama’yı yıpratma çalışmaları başladı.
Adaylığının ilk günlerinde de Müslüman olduğu ortaya atılmış, Bin Laden’in akrabası olduğu söylenmişti. Pek tutmadı.
Kolay lokma değil Obama.
Onun yaptığı gibi iletişim ve imaj yönetimini profesyonelce yapıp da eş, dost ve arkadaşı bu işten uzakta tutabilenler için saldırılardan yıpranmamak mümkün.
Bunun en önemli yolu imajın gücüyle adayın gücünün birleşmesi.
Güvenilir bir kimlik ortaya koyan ve o kimliği karizmayla destekleyenler için sonuç açısından hangi dine mensup olmakla dinsiz olmak çok fark etmez.
Karşımızda böyle bir Demokrat aday var: Barack Obama.
Bir siyahı zirveye taşıyabilecek güvenilirlik ve ABD Başkanlarında az rastlanır bir sempati.
ABD’de başkan adayını yıpratmanın 3 ana konusu var: Askerlik, mali konular ve kadın meselesi.
Bu kez sahnede yine bir sarışın: Scarlett Johansson.
“Güçlü erkekler genelde sarışın sever” genellemesine uygun.
“Sarışınlar güçlü erkek sever” genellemesine de uygun.
Baştan çıkarıcı görüntüleri eşliğinde demiş ki; “Kalbim Barack’e ait.”
Ön adıyla konuşacak kadar samimi bir imaj sergiliyor.
Ve bu sarışın, şuh kadınla hislerimiz kesişiyor: Benim de kalbim Obama’ya ait.
Ama benimki Scarlett Johansson’un güçlü bir erkeğe ilgisini gösterdiği türden değil. Benimki Obama’nın çizdiği imaj için geçerli.
Darısı bu lider kısırlığında benim ülkemin başına..

ÇOK ÖDÜL ÇOK PRESTİJ GETİRMEZ Kİ…

TBMM birkaç yıldır kurumsal iletişim açısından ciddi bir yanlış yapıyor.
Bol keseden ödül dağıtıyor.
Bu yıl da biri “Onur ödülü” olmak üzere tam 71 kişiye “Üstün Hizmet Ödülü” verilmiş.
Neredeyse etrafa haber yayıp “Ödül almayan kaldı mı?” diye sormadıkları kalıyor.
Umarım seneye bana sıra gelir, beni önerecek dostlara duyurulur. Bulurlar bir gerekçe. Fazla ödül göz çıkarmaz netekim.
“Onur Ödülü”ne söyleyecek sözüm yok. “Üstün Hizmet Ödülü”ne layık görülenler de gerçekten üstün hizmet gerçekleştiriyor olabilir.
Ne var ki ciddi ve yüksek prestijli kurumların verdiği ödül sayısı az olmalı. Öyle her isteyen her istediğini önerememeli.
Ciddi kurullar oluşturulup, kriterler konulmalı. Saygın bir heyet belirlemeli kimin ödüllendirileceğini.
Çünkü verilen ödül sayısı tıpkı piyasa mantığı gibi işler. Az olanın değeri artar, kurumun da değerini artırır.
Çok olanın değeri düşer, kurumun da değerini düşürür.
Üstelik ödülü alan da kendisini özel hissetmez.
TBMM işportacı mantığıyla hareket etmek yerine ödül verme işine bir çekidüzen verirse prestiji açısından önemli bir iş yapmış olur.

AKLIMDA KALAN

Devekuşu sendromu ve sigara görüntüleri: Televizyonda sigara görüntüsü yasak. Filmlerdeki sigara görüntülerinin üzeri buzlanıyor. Sigara gizleniyor ama duman gizlenemiyor. Böylece sigaranın olmadığı bir ortamda ağzından ya da elinden duman çıkan insanların tuhaf görüntüsü ortaya çıkıyor. Bunu hep görüyordum ama 5 yaşındaki yeğenim “Halacım adamın elinde neden ateş yanıyor?” Sorusunu sorana kadar absürtlüğü fark etmemiştim. “Ateş değil o, duman” dedim. “Tamam ama duman ateşin olduğu yerden çıkmaz mı?” diye sorduğunda gerçeği söylemenin beni kurtarmayacağını fark ettim. Sorular devam edecekti ve yanıtları da zorlaşacaktı. Çözümü “En büyük!” diye bağırmakta buldum. Çünkü o da otomatik olarak “Cim bom” diye bağırıyor, konu değişmiş oluyor. Bu örnek, sigara konusunda da kafamızı kuma gömüp sorunu çözdüğümüzü sanmanın resmi oluyor.

(Haberturk.com 13.06.2008)