Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Hastalıklı bir süreçten geçiyoruz!

İçinden geçtiğimiz süreç hastalıklı. Ateşi yüksek ve ağrıları fazla. Dolayısıyla bu hastalıklı süreçte olup bitenleri sağlıklı değerlendirmek de çok zor. Ortam dezenformasyona ve manüplasyona uygun. Hava puslu mu puslu. Ortalık kurttan geçilmiyor.

Son iki günde ortaya atılan orduyu ve yargıyı hedef alan yıpratma çalışmalarının zamanlaması bugünlere ayarlı. TSK komuta kademesi yıpratma senaryolarının sahneye konacağı konusunda hazırlıksız değil. Tam aksine Org. Büyükanıt’ın iki yıl önce maruz kaldığı yıpratıcı saldırıların Şubat 2006’da başladığı bilindiğinden, bu kez biraz geç devreye sokulduğunun da farkındalar. Komuta kademesinde önemli değişikliklerin olacağı her Yüksek Askeri Şura öncesi böyle çirkin saldırılar neredeyse normalleşti.

Üstelik bugün medyaya yapılan yıpratma amaçlı haberlerin bir kısmının servise hazır bir şekilde dört yıldan fazla bir zamandır bekletildiği de biliniyor. Dolayısıyla amacı belli bu saldırılar karşısında TSK şaşkın ya da hazırlıksız değil.
Bir merkezden medyaya servis edilen yıpratmaya yönelik haberlerin amacına ulaşması, ordudaki atama ve yükselmeleri değiştirmesi mümkün değil. Bu tür saldırılar karşısında hem TSK hem de yıpratmaya konu diğer kurumlar her zaman daha kararlı bir tutum sergiliyorlar.

Bu kez saldırıların merkezinde Genelkurmay Başkanı olması beklenen Org. İlker Başbuğ bulunuyor. Türk ordusunda en sevilen, en güvenilen komutanlardan biri. Kamuoyunda da benzer şekilde algılanıyor. Dürüstlüğü, başarıları ve Atatürk Türkiye’sine ödünsüz bağlılığıyla tanınan, herhangi bir olumsuzluğu, yanlışı bulunmayan bir komutan. Bu nitelikleriyle demokrasiye, akla ve bilime çok inanmış ve bunu da her fırsatta söylemekten çekinmemiş biri. Defosu yok.

Amaç birilerini yıpratmak ve o birilerini yıpratarak kurumları (nihayetinde devleti) yıpratmak olunca, olmayan şeyleri varmış gibi kurgulamak ya da gerçekleri başka yorumlarla başka anlamlara büründürmek mümkün. Puslu ve hastalıklı süreçte en çokmuş gibi sunulan “gerçek” en az bulunan şeydir.
Vakit gazetesinde yer alan Org. Başbuğ’a ait olduğu belirtilen fotoğraflarda herhangi bir suç unsuru var mı? Yok. İsrail’e giden her insanın çektirebileceği, hatta çoğu önemli siyasetçinin çektirmiş olduğu fotoğraflar. Üstelik fotoğraflardaki yüz ifadelerinde hiç de öyle yanlış ve gizli bir şey yapıyormuş görüntüsü yok. Bir görüntüyü bağlamından kopararak sunmak herkesin yapabileceği, herkesin başına gelebilecek bir şey.
Fotoğrafların çekildiği tarih önemli. Org. Başbuğ’un İsrail gezisi yanlış hatırlamıyorsam Genelkurmay 2. Başkanlığı sırasındaydı. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı olması ihtimalinin güçlendiği bir dönemde kendisini sıkıntıya sokmak ister mi? Bu fotoğrafları tıpkı İngiltere Kraliçesinin ya da başka devletlerin üst düzey yöneticilerinin Türkiye’de cami ziyaretlerinden farklı düşünmek doğru değil.
Üstelik Org. Başbuğ gittiği ülkelerde ya da şehirlerde oraların insanlarını ve kültürlerini yakından tanımak için özel çaba sarfeden biri. Dolayısıyla pek çok farklı ortamda pek çok görüntü vermesi kadar doğal bir şey yoktur. Osman Paksüt’le görüşme haberlerine yanıt verip bu konuya yanıt vermemesi de konunun kendisi açısından önemsizliğini gösteriyor olabilir.

Bir de fotoğrafların Vakit gibi ideolojik duruşu, TSK ile zıt bir gazetede yayınlanması fazlasıyla düşündürücü.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün Kara Kuvvetleri’ni ziyaretine gelince... Kapatma davasının 10 gün öncesinde gerçekleşen ziyaret tarihi, aynı zamanda Irak’ın kuzeyine yapılan operasyonun bitişinden de 4 gün sonra. Dolayısıyla operasyonla ilgili kutlama ziyareti yaptıklarına dair tarafların açıklaması dikkate alınmalı. Haberin yer aldığı Taraf gazetesinin de ideolojik duruşu belli..

Kaldı ki devletin iki önemli kurumunun iki üyesinin ziyaretlerinde ben bir sorun görmüyorum. Bu ziyareti sorun olarak değerlendiren ortamı da sağlıklı bulmak zor. Dedim ya hastalıklı günler bunlar…
Düğmesine basıldığı belli olan yıpratma faaliyetleriyle ilgili bu olup bitenlerden çıkardığım sonuçları maddeler halinde sıralamak gerekirse:

1. Bu tür kişi ve kurumları yıpratma faaliyetleri sonuçları ve kararları değiştirmez. Asker böylesi haberlerin servis edileceğini uzun zamandır biliyordu. Bundan sonrası için de tahminlerde bulunuyor. Dolayısıyla olası saldırılara karşı dirençli olacaklardır. Dahası bu tür haberleri servis edenlerle ilgili de epey bilgiye sahipler.

2. Kara Kuvvetleri’ndeki ziyaretin süresine kadar varan ayrıntıların ve 2. Başkan Org. Saygun’un sağlığıyla ilgili bilgilerin servis edilmesi TSK’nın istihbaratıyla ilgili sorunların olduğunu göstermesi açısından önemli. TSK bu sorunun çözümü için büyük ölçekli bir operasyona gidebilir, gidecektir de.

3. Hepsinden önemlisi yıpratma operasyonunun düğmesine basılmış olduğudur. Uzun zamandır devam eden devletin kurumlarını bölmeye, yıpratmaya ve yıldırmaya yönelik bu tür çirkin saldırılar son noktada devleti yıpratma çabasıdır.

4. Bana göre böyle bir yıpratma sürecinin sorumlusu ilk akla geldiği gibi AKP Hükümeti değildir. Kapatma davası nedeniyle oklar AKP’yi gösterse de yanıtı bu kadar kolay değildir. Başbakan Erdoğan’ın gücünün yetmediği bambaşka bir teşkilatlanmanın orduyu, yargıyı, Hükümeti de birlikte yıpratmayı hedeflediği açıktır.

5. Bu haberleri servis eden teşkilatlanma ne kadar kendisini gizlediğini düşünürse düşünsün yıpratmaya konu kurumlarca deşifre edilmiştir.

6. Ülkeyi yıpratmak ve bölmek için çalışanların yüreklerinde ülke sevgisi, zihinlerinde ise kendilerini ait hissettikleri ülkeleri yoktur.

Sonuç; bu film defalarca görüldü. Görülmekle kalmadı artık kabak tadı verdi.

(Haberturk.com 14.06.2008)