Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

AKP mi Fırat'ı, Fırat mı AKP'yi travmaya sokuyor?

26 Mayıs 2008’de, tam bir ay önce Başbakan Erdoğan’a öneride bulunmuşum.
Aynen şöyle yazmışım:
“Dengir Mir Mehmet Fırat’ın sözcülüğüne son vermeniz fena olmaz.
Partiniz adına söz söyleyenler krizi derinleştirmek için değil çözmek için çalışmalılar.
Oysa Fırat’ın her söylediği gerilimi gidermeye değil, tırmandırmaya yarıyor.
Medyada Fırat’a soru sormaya kısa çöpü çeken gidecek durumda, herkes terslenmekten tırsmış.
Sizi de partinizi de antipatik göstermek için özel bir çabaya gerek olmuyor, Fırat’a mikrofon uzatmak yetiyor.”
Bugün bir kez daha gördük ki Fırat krizden besleniyor. Fırat beslenirken AKP neredeyse sizlere ömür.
Durum tuhaf. Rasyonel değil.
Kapatma davası sürecinde lider herkese “sus” emri verecek. “Konuş” emri verdiği adam ağzını açtıkça kriz büyüyecek.
AKP’yi bu süreçte güvenli sularda yüzdürmesi gereken sözcüler tersine, fırtınalar koparacak.
Gerçekten rasyonel değil.
Durumun rasyonel olmayışı basitçe fark edilecek düzeydeyse işin içinde başka iş olmalı.
Partiyi kapattırmak için özel bir çaba harcandığı kesin.
İyi de neden?
Parti kapanınca ne kazanç umuluyor?
Benim bulduğum yanıtlar bana yetmiyor.
Sonuçta AKP’nin travması, Fırat’ı mı içine alıyor yoksa Fırat’ın travmatik iletişim tarzı AKP’ye mi zarar veriyor?
Bence ikisi birden.

TRAVMANIN TEDAVİSİ

%47 ile her şeye kadir olduğunu düşünen bir ruh halinin kapatma davasına çarpması AKP için ister istemez bir travma nedeni.
Her travmanın altında mutlaka bir “çarpma” bulunuyor çünkü.
Ruha çarpınca psikolojik travma, kafaya çarpınca beyin travması oluyor.
Telaşa gerek yok, durum umutsuz değil.
Colorado Üniversitesi’nde sinir sistemi üzerine bir araştırma yapılmış.
Hafızayla ilgili bazı beyin bölümlerini devre dışı bırakmak suretiyle travmanın tedavi edilmesi başarılmış.

TOPLUMSAL TRAVMANIN KAYNAĞI

Bu ülkede siyaset bir yap boz oyunu. Yaz boz tahtası.
Öyle olunca da devlet yönetme ciddiyeti pek bulunur bir şey olmuyor.
Ciddiyetsiz siyaset toplumu travmaya sürüklüyor.
Travmanın kaynağı Mustafa Kemal’in devrimleri değil, AKP’nin siyaseti eline yüzüne bulaştırması.
Yani geçmişte değil, burnumuzun dibinde.
Travmacılara göre mesela “Mustafa Kemal devrimleri” okur yazar insanları bir gecede okumaz yazmaz duruma düşürmüşmüş.
Bu eleştiriyi ciddiye alan da sanacak ki Harf Devrimi’nden önce herkes Oxford’dan mezundu.
Oysa o dönemde okuma yazma bilenlerin oranı sadece ve sadece %8-10.
O %8-10’un okuma yazma bilmesi kalan %90’ın üzerinde iktidar kurmaya yetiyordu.
Densizlerin Mustafa Kemal’e saldırması bir işe yarıyor;
O’nu ve yaptıklarını daha iyi anlamamızı sağlıyor.

DİPNOT:

“Devrimler toplumda travmaya neden oldu” ise Fransa’nın toplumca akıl hastanesine tıkılmış olması gerekmez mi?
Fransa’da birileri “Fransız Devrimi toplumda travmaya neden oldu” diyorsa mekan ya Paris’in arka sokaklarında 3-5 marjinalin geyik yaptığı bardır ya da bir psikiyatrın odasıdır.
Ama kesinlikle iktidar partisinin sözcüsünün odası değildir.

KENDİME KIZMA NOTU: Bu kadar gayri ciddi bir bakış açısını bu kadar önemseyip, üzerine bu kadar laf söylemek doğru değil aslında. Kendime kızdım!

AKLIMDA KALAN

“Darbeye karşı sesini çıkart” yürüyüşü: Hafta sonu İstanbul’da olan bir Ankaralı mutlaka İstiklal Caddesi'nde yürür. Biz de öyle yaptık. İki arkadaş yürüdük. Galatasaray Lisesi’nin önünde “Darbeye karşı sesini çıkart” protestosunun ortasında kalıverdik. Etrafımızda pankartlar. Ve kendilerini tankın önüne atacak kadar yaptıkları işe inanmışlıklarıyla pankartları tutanlar. Durdum baktım. Düşündüm. Ortada ne darbe işareti, ne olası darbecilerin açıklamaları var. Üstelik benim bildiğim, bu tür protestolar muhatabının kapısının önünde yapılır. Etrafıma baktım bir tek asker yok, hafta sonu iznine çıkmış er bile yok. Kafalarında bir düşman yaratıp sonra o düşmana karşı mücadele eden insanların yürüyüşü bana hem komik hem acı geldi. Hezeyanlar almış başını gitmiş. Ülkeyi gölgesinden korkar ruh haline sokan AKP’ye karşı sesini çıkart yürüyüşü daha anlamlı olmaz mıydı? Tanklar ve Sözcükler’in yazarı olarak yürüyüşe katılanlara önerim sakin olmaları. Çünkü her darbe önceden mutlaka işaret verir. Ben bir işaret görmüyorum, ya siz? Diye soracağım, sormuyorum.

(Haberturk.com 25.06.2008)