Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i sevmenin bedeli...

Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i sevmek pek zahmetsiz bir işti bu ülkede. Su gibi doğal bir şeydi. Atatürkçüler de Cumhuriyetçiler de tatlı suda yaşarcasına kaygısızlardı.
Atatürk’ü korumaya gerek yok diyenlere karşı Atatürk’ü ve Cumhuriyet'i korumayı birbirlerine atıyorlardı.
Biz böyle yaşayıp giderken atı alanlar Üsküdar’ı geçmiş oldu.
İşte dün gözaltına alınanlar, Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i sevmenin bedelini ödüyorlar. Bundan da şikayetçi görünmüyorlar.
Bu kutsal sevme eylemi “darbeye teşvik” olarak yorumlanır oldu bu ülkede. Tüm Atatürkçüler “darbeci” yaftasını yediler. Yaftayı yapıştıranlar bir sabah ansızın sivil darbeyi indiriverdiler.
Dün izlediklerimin satır aralarından çıkardığım bir dolu sonuç var;
Zamanlama süper:
Operasyonun günü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının mütalaasının okunduğu gün. Fetullah Gülen’in “Türkiye’ye öyle mi dönsem, böyle mi dönsem?” diye düşündüğü günler.
Cehalet devasa:
Gazetecisi, siyasetçisi operasyonun Başbakan’ın Org. Başbuğ ile görüşmesinde gündeme geldiğinden eminler. Başbakan bilgi vermiş güya.
Cehalete bakın siz, hem Türk ordusunun en sevdiği emekli generalleri gözaltına alacaksınız hem de bu konuda Kara Kuvvetleri Komutanına bilgi vereceksiniz.
Bu kadar önemli bir konuda Başbakan kuvvet komutanını değil, Genelkurmay Başkanı'nı bilgilendirir. O da nezaketen.
Aklıma takılmıyor değil, Başbakan’a Org. Başbuğ’u davet etmesini öneren hangi yakını acaba?
Manüplasyon süper:
Birileri günlerdir bu ülkede, alttan alta “darbe olacak” düşüncesini yaydılar. Darbe fikri küçük ama gürültülü bir grup tarafından bir öcü gibi yaratıldı.
Daha önemlisi Başbakan'a yakın birileri bu senaryonun yazarları tarafından darbe olacak diye dolduruldu. Onlar da Başbakan'ı doldurdular.
Onun için bir manüplasyon varsa o doğrudan Başbakan'a uygulandı. Sonuçta Başbakan'ın sağlıklı yargılama yeteneği bozuldu. Kendisine zarar verecek bir pozisyona itildi.
Korku felaket:
“Darbe olacak” halüsülasyonuyla, Ergenekon operasyonu zaman zaman üzerimize çöken bir hortlağa dönüştü. Tehdit, yıldırma, tedirgin etmek için bir araç gibi işlemeye başladı. Bir hınç alma gibi. Korku ülkesinde yaşar olduk.
İkiyüzlülük acınası:
Bugün iki emekli orgeneral gözaltına alındı diye daha demokratik bir ülke olduk kimileri için. 13 aydır tutuklu bulunan insanların hakları, özgürlükleri bu demokrasinin neresinde duruyor peki? Bu kavramları savunanların ne kadar ikiyüzlü olduklarını biliyorduk, bir türlü anlatamıyorduk.

MEDYA VAR BİLGİ YOK

Dün bütün gün televizyonlarda yüzlerce referans kişi dinledim. Gazeteciler, siyasetçiler, hukukçular.. Neredeyse bir bizim bakkal eksik.
Sonuçta çok şey mi öğrendik? Hayır.
Konuşan herkesin kişisel düşünceleri…
Herkesin aklından geçen olasılıklar.. Kişisel tahminler..
Savcılık'tan bir açıklama yok. Emniyet’ten bir açıklama yok. Hükümet'ten bir açıklama yok.
Cumhurbaşkanı sanki hiç yaşamıyor.
Anlamı büyük bir sessizlik.
Bu sessizlik bir yanıyla halkı, kamuoyunu sap yerine koymak. Dikkate almamak, değer vermemek, önemsememek.
Ya da manüplasyona uygun olması nedeniyle halkı bilgilendirmemeyi tercih etmek.
Tarihin hiçbir döneminde insanlık hiç bu çağdaki kadar bilgiden mahrum kalmamıştır görüşü medyanın işleyişine işaret eder.
Türkiye için yöneten-yönetilen ilişkilerinin mantığını açıklar.

AKLIMDA KALAN

Strateji üzerine bir söz: Colin S. Gray’in “Modern Strateji” kitabını okuyorum. Strateji üzerine kafa yoranlar için mutlaka okunması gereken bir kitap. Son günlerde elimden düşürmüyorum. Gray kitabın bir yerinde diyor ki “Zayıf strateji pahalıdır, kötü strateji hayatta kalma söz konusu olduğunda öldürücü olabilir, çok kötü strateji ise hemen her zaman öldürücüdür.”

(Haberturk.com 02.07.2008)