Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Ölüm konuşmanın bittiği yer değil midir?

Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan’ın ölümü herkesi üzdü. Genç ve erken sayılacak bir ölüm. Eksilen güzel bir aile.
Başbakan üzgün. “Kardeşim, dostum” dediği birini yitirmiş. Onun için de kolay değil. Hem de her şeyin üst üste geldiği günlerde.
“Biz işimize bakalım” demek yerine soluğu Bodrum’da, cenazenin yanı başında almış. Biraz ailenin acısını paylaşmak için ama daha çok görmeden inanmak zor olduğundan olsa gerek.
Üzüntüsünü gazetelere vefat ilanı vererek de paylaşmak istemiş. Ki nadiren başvurduğu bir yöntem bu. Söylenecek bir şey yok. Bir dosta nasıl veda etmek istiyorsa öyle veda etmeli insan.
Benim ölen bir dostuma veda şeklim bellidir. Cenazeden sonra, herkes çekilip gittikten sonra, en son ailesi de ayrılınca…
Geri dönüp dostumun yattığı yere gelmek. Oturup yanı başına yarım kalan şeyleri anlatmak. Eksikleri tamamlamak, söyleyemediklerimi söylemek.
“Söylenmedik bir şey kalmasın yaşarken” fikrini düstur edinmiş olmama rağmen. Söylenmemiş şeyleri söylemek, bir kenarda kalanları bulup çıkarıp söylemek.
“Haa, sana söylemeyi unuttuğum bir şey daha vardı” diyerek. Ya da “önemsiz diye sonraya bırakmıştım” demeyi de ekleyerek, aklıma gelen her şeyi bir bir anlatmak..
Hiç ölmemiş gibi, onunla en son bıraktığımız yerden sohbeti sürdürmek.
Çünkü sevdiğimiz biriyle konuşmayı sürdürmenin yaşamanın kendisi olduğuna inandım hep.
Ölüm aslında konuşmanın bittiği yer değil midir?

BAŞBAKAN ÜLKEYİ NEDEN YÖNETEMEDİ?

Başbakan Erdoğan’ın Hasan Doğan için verdiği ölüm ilanını okurken bugün geldiğimiz noktanın gerçek nedeninin orada durduğunu fark ettim.
Hep deniyor ya Erdoğan Hükümet oldu ama iktidar olamadı diye. Neden olamadığının yanıtı vefat ilanında gözüme çarpıverdi.
“Değerli dostum” diye başlayan ilanın sonunda, Başbakan’ın adının altında ünvanları şöyle yazıyordu:
“R. Tayyip Erdoğan
AK PARTİ Genel Başkanı, T.C. Başbakanı”
Partisin adı büyük ve sıralamada ilk sırada. Alt alta olsa sorun yok ama yan yana. “Başbakan” da büyük harf olsa ya da. Ama öyle değil. Kendisi Başbakan ama vurgu “Parti Genel Başkanı” sıfatına.
Diyebilirsiniz ki ilanı Başbakan verdi diye tasarımını da o yapmadı ya.
Elbette. Ne var ki Başbakan adına onay verenler Başbakan'ın zihniyetinden farklı olamazlar.
Başbakan ve çevresi partilerini her zaman Türkiye’nin önünde tuttular. Türkiye hep ikinci planda kaldı, vefat ilanında olduğu gibi.
Bu zihniyetten kurtulamadığı için Başbakan ülkeyi yönetemedi.

AKLIMDA KALAN

TV’de haber okuyanın haberlerin içeriği hakkında düşündükleri: Dün televizyonda ana haber okuyan bir arkadaşımla konuşuyordum. Sunduğu haberden birkaç saat sonraydı. Durgun ve bitkindi, nedenini sordum. “Ne olsun ki” dedi, “Bugün önce Ergenekon’da tutuklananları okudum. Sonra gözaltında hastalanan Kuddusi Erkır’ın ölümünü. Sonra Hasan Doğan’ın ölümünü. Kene ölümleri sonra. Haberi okurken öyle kararıyor ki içim, bir türlü üzerimden atamıyorum. Son günlerde hep böyleyim, haber bitiyor ama ben de bitiyorum.” Gerçekten de daha birkaç ay öncesine kadar çoğumuz haberlerin magazin programına dönmesinden, göğüs-bacak şovu izlemekten şikayet ediyorduk. Nereden nereye geldik…

(Haberturk.com 08.07.2008)