Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Sözün önemini bilen 'Buz savaşçısı'...

Bu yaziyi yazdığım saatlerde YAŞ kararları henüz açıklanmamıştı. Normal koşullarda yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ olacak. Sunday Times'ın "buz savaşçısı" olarak tanımladığı Org. Başbuğ.
Aşağıya onunla ilgili, bir kısmını daha önce bu köşede yazdığım bir değerlendirme yazıyorum. Başlığa bakıp bana "askerci" yaftasını yapıştıracak olanlara önerim bu analizi önyargısız okumaları. Öyle yaptıklarında yeni Genelkurmay Başkanının karakterinin demokrasi için iyi bir fırsat olduğunu farkeredebilirler.
...
Her şeyden önce bilinmesi gereken, Türk ordusunda değişen komutanlarla birlikte değişen politikaların söz konusu olmadığıdır. Bu nedenle, her “yeni komutanla yeni bir politika olasılığı tartışmaları” boşuna bir çaba olur.
Her yeni Genelkurmay Başkanıyla birlikte değişen, yalnızca komutanın üslubudur. Daha konuşkan, daha katı ya da daha uzlaşmacı olabilirler. Tercihleri farklı olsa da politikaları değişmez. Çünkü Türk ordusunda politika tarihsel, yapısal ve toplumsal koşulların birikimiyle kurumsal düzeyde belirlenmiştir.
Bu politika en temel biçimiyle “üniter devlet, ulus devlet ve laik devlet” saç ayağından oluşur ve Atatürkçü Düşünce Sistemiyle çerçevelenir.
Tanklar ve Sözcükler kitabını yazdığım sırada, Türk Ordusuna ilişkin edindiğim gözlemlerden hareketle, yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un TSK personeli tarafından çok sevilen bir komutan olduğunu söyleyebilirim.
Sevilmesinin kaynağı karakterinin yumuşaklığıyla ilişkili değildir. Tam tersine çekinilen ve mesafeli bir komutan olarak biliniyor. Sevilmesi karakterine ve düşüncelerine duyulan güvenden kaynaklanıyor.
Org. Başbuğ bu güveni askerlik yaşamı boyunca bulunduğu her makam, çevresiyle kurduğu iletişimle ve geliştirdiği anlayışla oluşturmuş. Bu iletişim ve anlayışın bir tarafında Türk ordusunun ve önemli ülkelerin ordu komutanları varken, diğer tarafında Harp Okulu’nun genç subay adayları vardır. Özellikle gençlerle sohbet etmekten keyif alıyor.
Bir yandan komutanlarla, diğer yandan genç aday meslektaşlarıyla yaptığı bilgi ve düşünce alışverişine aynı özen ve titizlikle yaklaşıyor. Kriteri kurduğu iletişimin bilgiyle beslenip beslenmediği.
Org. Başbuğ çevresi tarafından mesafeli bir komutan olarak tanımlanır. Öyledir. Ama bu mesafe onu çevresinden hiç koparmıyor. Mesafesi gülümsemesine engel olmuyor. Bir liderde olması gerektiği kadar mesafe, olması gerektiği kadar gülümseme... Sakin bir ifade altında gizli ince bir zeka.
Org. Başbuğ gerçek bir entelektüel. Felsefeden siyaset sosyolojisine, uluslararası ilişkilerden dünya tarihine kadar geniş bir ilgi alanı var. Okuduğu metinlerde dikkatini çeken bölümlerin altını çiziyor. Neyi, nerede okuduğunu mutlaka anımsıyor. Özel bir hafıza.
Kamuoyuna açık konuşmalarında bu entelektüel birikimin kanıtları mutlaka görülür.
Karar ve düşüncelerini oluşturma sürecinde uzmanların düşüncelerine başvuruyor. Daha çok bilse de, kendi bilgisini daha çok bilenlerle test etmekten keyif alıyor. “Ben var ya ben!” komplekslerinden alabildiğine uzak.
Hem kamuoyuyla hem de muhataplarıyla iletişime özel önem veriyor. Ne var ki bu önem, onun her fırsatta konuşma yanlısı olduğu anlamına gelmiyor. Sözün önemini iyi biliyor. Az konuşuyor. Hem de ağzını açanlardan çok daha fazla bilgiye sahipken.
Onunla sohbet edenler, onun düşüncelerini öğrenmek isteyenler sohbet bitiminde konuşanın genellikle kendileri olduğunu şaşkınlıkla fark ederler. “Bildiğini bilmezlikten gelme sanatını” iyi bilir.
Karar alırken rasyonel, hayata tanıklık ederken duygusaldır. Düşünce ikliminde şahin de güvercin de olması ondandır. Ne yalnızca şahin ne de yalnızca güvercin olarak tanımlanabilir. Onu birinden diğerine çevirecek olan hassas konular vardır.
“Küresel düşün ulusal hareket et” onun sözüdür. Bu düşünce, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde eşit ve güçlü olmasını savunurken ulus devlet anlayışına da sıkısıkıya bağlılığı ifade eder.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun coğrafyasını ve sosyolojisini oralarda yaşayarak ezbere bildiği gibi, mevcut sorunlarını, o sorunların kaynağını ve çözüm yollarını da ortaya koyan bir asker. Terörün yalnızca tek başına askeri önlemlerle çözülemeyeceğine, başta örgüte katılımın önüne geçmek için bölgede ekonomik önlemlerin alınması olmak üzere terörizmle mücadelenin diğer alanlarında da tedbirler alınması gerektiğine sıklıkla işaret ediyor.
“Unutulmamalıdır ki barış ve güvenlik ya her yerdedir ya da hiçbir yerde” sözleriyle teröre karşı uluslararası işbirliğinin öneminin altını çizen de o.
Kimse farkında olmaz ama o, imkanları ve çalışmaları izin verdiği ölçüde şehit ve gazi ailelerini ziyaret eder. Şehit ailelerine şehitlik beratını kendisi takdim eder. İşte o anlar gururu ve kederi bir arada yaşadığı anlardır.
Kısacası, asker deyince herkesin aklına eylem adamı gelir. Oysa Org. Başbuğ bir eylem adamı olduğu kadar bir düşünce ve akıl adamı.
Bu da Türkiye için bir şans.

AKLIMDA KALAN

Basın Kulübü Serüvenim: Dün akşam HABERTÜRK'te, Basın Kulübü programına katıldım. Diğer konuklar ise ister demokratikleşme isterse kendi ideolojik duruşları gereği AKP'ye sempatiyle yaklaşan isimlerdi. O isimlerle ve onların medyada fazlasıyla yer bulan "neoliberal" söylemleriyle baş etmem neredeyse olanaksızdı. Üstüne üstlük medya önünde yaşamaya alışmışlıklarının rahatlığını da söylemlerine eklerseniz durumumun vehameti daha anlaşılır olur. Neyse bazı okurlarım beni onlarla aynı programa katılmayı kabul ettiğim için, bazı okurlarım da neoliberallerin gözünün üstüne yumruk indirmek yerine nezaketi seçtiğim için bana kızmışlar. Kızmakta haklılar. Genelde ince eleyip sık dokuyan ve mümkünse yayına çıkmayan biriyim ama boş bulundum. Hoş boş bulunmasam ne olacak? Neoliberal tezleri savunmadığı halde medyada boy gösterebilme fırsatı bulan kaç kişi var?

(Haberturk.com 04.08.2008)