Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

'Sessiz biri' olmakla 'Az konuşan biri' olmak aynı şey mi?

Yeni Genelkurmay Başkanının karakterini doğru analiz etmenin önemi, Türkiye’nin önümüzdeki hassas günlerinde daha iyi anlaşılacak.
Günlerdir Org. Başbuğ’la ilgili analiz yapanların çoğunun neredeyse onunla kanka olduğunu sanırsınız.
Tahminimce toplasanız, üç-beş kokteylde ya da törende ayaküstü hatır sormadan öteye gitmemiştir sohbetleri.
5 Ağustos 2008 tarihli Hürriyet’teki yazısında Ertuğrul Özkök bu yazdığımı doğruluyor. Başbakanla görüşmesinde, Org. Başbuğ’la ilgili izlenimini aktarırken "Geçmişte kendisi ile iki defa konuştuğumu, bende sessiz, konuşmayı pek sevmeyen bir komutan izlenimi bıraktığını" söylüyor.
Özkök’e göre yeni Genelkurmay Başkanı “sessiz” ve “konuşmayı pek sevmeyen biri”ymiş.
Peki size soru: “Bir gazeteciyle konuşurken ahbab-çavuş” ilişkisine girmeyi tercih etmeyen birini kolaylıkla konuşmayı sevmeyen, sessiz diye tanımlayabilir misiniz?
Aynı analizi Economist’in Avrupa baskısında, büyük olasılık Özkök’ü referans alan analistler de yapıyor: 8 Ağustos tarihli analiz yazısında Başbuğ için “sessiz, mesafeli yeni komutan eski moda (tavizsiz) laik” tanımını yapıyorlar. Hürriyet de bunu web sitesine koyuyor.
Sonuçta sessiz, konuşmayı sevmeyen, pasif iletişimsiz birinin imajını çiziyorlar.
Onların “sessiz” tanımlarının tam tersine yeni Genelkurmay Başkanı, sorumluluk alanında görüş belirtmekten, karar verici durumda olanlarla diyaloğa girmekten ve kendi alanında çözüm önerileri sunmaktan yanadır. Farkı, bunları yaparken medyanın talep ettiği çığırtkanlıkla değil, yalnızca muhataplarıyla görüşmesindedir.
Analiz sahiplerinin anlamadığı şey Başbuğ’un medyayla ayaküstü muhabbete girmekten, ayaküstü laflamaktan ve medyanın istediği türde malzeme olacak konulara girmekten hoşlanmadığıdır.
Tüm bu hatırlatmalardan sonra şunu söylemek doğrudur, yeni Genelkurmay Başkanının iletişim tarzı medyaya medyanın istediğini vermek anlayışını içermez. Ne zaman, nerede, neyi söyleyeceğini kendisi belirleyecektir.
Sessizliğini bir karakter zaafı gibi sunanlar, bu tarzın bir iletişim tekniği olarak özellikle tercih edildiğini zaman içinde fark edecekler.
Türk ve dünya kamuoyu az konuşan (konuşmayı sevmeyen değil) ama etkili bir komutana tanıklık edecek. Hükümetle gerilimli ilişki yaşanmazsa nedeni uzlaştıklarından değil, Başbuğ’un diplomatik tarzı olmasından olması muhtemeldir.
Ben şimdiden söyleyeyim de sonra kimsenin kafası karışmasın.

AKLIMDA KALAN

Pekin 2008 Olimpiyatlarının Sanat Yönetmeni Zhang Yimou: Bazen televizyon ekranında kendime tablolar yapıyorum. Zevk işte. Yok, ekranı tuval yapmıyorum tabii ki. O kendiliğinden tablolara dönüyor. İçinden binlerce kışkırtıcı rengin geçtiği, akıl almaz bir ahenkle birbiri ardına değişen tablolar. İçinde kaybolduğum görsel bir şölen gibi. Öylece, ekran başında mıhlanmış gibi kalıyorum. Beni bu duygulara saplayan Çinli yönetmen Zhang Yimou’nun her izlediğimde başka bir ayrıntısına çarpıldığım filmleri: “Hero”, “Curse of the Golden Flower…” Pekin 2008’in görsel yönetmenliğini de yapan o. Beyaz perdeden çıkıp olimpiyat izleyicilerini büyüleyen de o. Benim için, yaşayan iki muhteşem yönetmenden biri.

(Haberturk.com 11.08.2008)