Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Biz neden kaybetmeye mahkumuz?

Başlık biraz (biraz mı?) arabesk şarkı sözü gibi oldu. Ama zaten durumumuz da tam öyle. Arabesk.
Pekin2008’de madalyaları toplayamadık. Madalyaları toplayamadık ama nalları topladığımız kesin.
Millet rekor kırdı, biz bu ülkenin yönetim zaafiyetini kıramadık.
1’i altın, toplam 8 madalyayla döndük. Şimdi herkes bahane arıyor, Başbakan sanki Zambiya’nın başbakanıymış gibi şaşkın.
Eskiden alt yapı sorunumuz vardı, güya bahane hazırdı. Şimdi alt yapı sorunumuz yok gibi, üst yapı sorunumuz dımdızlak açıkta.
Biz neden kaybetmeye mahkumuz?
Orada burada gerekçe arayanlara yanıt vereyim de, gerekçeyi bulmak zorunda olanlar “devekuşu çiftliği”ne dalmaktan vazgeçsin.
Neden mi kaybetmeye mahkumuz?
Ülkemizi temsil eden sporcuların gözlerine bakın önce. Orada “ezik” bir ülkenin pencerelerini göreceksiniz.
Göğüsleri içe çekik, kambur duruşlu, çökük omuzlu sporcular. Kendisine ve ülkesine güvensizliğin resmi orada.
Oysa uluslararası yarışmalarda içi dolu bir kendine güven, kazanmanın %51’idir. Biz ülkecek kendimize güveni kaybettik. “Ezik” bir ruh hali sindi içimize.
Biz neden mi kaybetmeye mahkumuz?
Kenelerden kurtulmak için pantolon paçalarını çorap içine sokmayı öneren Sağlık Bakanımız yüzünden.
İletişim özgürlüğümüze tecavüzün çözümü için “siz de telefonda konuşmayın canım” diyen Ulaştırma Bakanı yüzünden.
Bu ülkenin kurucusunun kabrine zerre saygı duymadan “küçük bir ayrıntı” diyen Dışişleri Bakanı yüzünden.
Tersane ölümlerini önlemek için tersaneleri kapatmayı öneren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yüzünden.
“Size bir milyon dolarlık çek, bana başka ülkelerden madalya kazanacak sporcu toplayın” diyen spordan sorumlu bakanlar yüzünden.
Çevrecilik konusunda kendisini “daniska” olarak tanımlayan Başbakan yüzünden.
Şimdi siz oturun, uzun uzun Pekin2008’i neden kaybettik onu tartışın.
Biz ülkecek vizyonumuzu, gelecek kavrayışımızı kaybettik. Onu arayan var mı? Yok!

KADIN YÖNETİCİ “MESELESİ”

Bu köşenin devamlı okuyucuları bilir, bu köşenin yazarı “kadın yönetici” konusuna gerçekten de “mesele” sözcüğü çerçevesinden bakar.
Temcit pilavı gibi önümüze getirilen “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” lafına da hiç inanmaz.
Peki arkasındaki kadın sayesinde başarılı olmuş 3-5 adam ismi sayabilirken, arkasındaki kadın yüzünden kariyeri de, yaşamı da mahvolmuş erkeklere ne diyeceksiniz?
Bu köşenin yazarı için büyük olasılık “Her başarılı erkek arkasındaki kadına rağmen başarılı olmuş erkektir.”
“Adamı vezir de, rezil de eden kadındır” sözünü daha samimi bulur.
Çünkü ben kadından korkarım.
Hırslısından ayrı korkarım.
Kindar olanından ayrı.
Duygusal olanından ödüm kopar, göz yaşlarıyla yaptıramayacağı yoktur da ondan.
Kedi olanından ayrı, panter olanından ayrı çekinirim
Kıskanç olanı ise evlerden uzak.
“Bende ne eksik?” diye kendi yanlışını arayanına rastlasanız da oranı, erkeklerden çok düşüktür.
Erkekler bıçağı kalbinize saplamayı seçerken, kadınlar sırtınızı tercih eder.
İş yaşamında kompleksli olanı çoktur. Çevrelerinde yalnızca kendilerinden çirkin kadınlara tehammül edebilirler ve ilginçtir erkeklerini de o çirkin kadınlara kaptırırlar. Hırsları duygularının, duyguları akıllarının önüne geçen kadınların yönetici oldukları ortamlara bakın. Görünür görünmez, krizler, klikler oradadır.
Hiçbir yönetici kadının ardından başka bir yönetici kadın gelmez. Aile şirketleri hariç. “İnsan insanın kurdudur” demeden önce “kadın kadının kurdudur” da ondan.
Tüm bunları bir kez daha aklımdan geçiren ise, TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş’ın sözleri.
Bektaş önceki gün düzenlenen “Kadın Girişimciler Kurulu Kongresi”nde, “Bizler de erkekler gibi çalışıyoruz ama hep yönetiliyoruz” demiş.
Haksız mı? Değil. Ama benim bundan hiç şikayetim yok. Sanırım beni en iyi kadınlar tarafından yönetilen kadınlar anlar.
Not: Bu köşenin yazarının kadın yöneticiyle çalışma deneyimi yoktur. Dolayısıyla yazdıkları kendi deneyimlerinden çıkan sonuçlar değildir.

AKLIMDA KALAN

Fransa’nın zarif first lady’si Carla Bruni’nin sözleri: Bruni oyuna iyice ısınmış görünüyor. Geçen hafta Fransa’da, yeniden kendi bölgelerine yerleştirilmesi düşünülen boz ayılar konusundaki eleştirilere öyle bir yanıt vermiş ki günlerdir aklımda: “Ülkemizde insanlar ve ayılar arasında bir seçim yapmak gibi bir sorun olmamalı.” Bu söz her aklıma geldiğinde “iyi ki” diyorum, “iyi ki bizim ülkemizde böyle bir sorun söz konusu değil.” Ya olsaydı…

(Haberturk.com 27.08.2008)