Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Sanki Yeşilçam filmi gibi...

Eski Yeşilçam filmlerini izlemeyi sever misiniz? Ben ve tanıdığım pek çok kişi o filmleri halâ keyifle izleriz. Uyku tutmayan geceleri, boş kalınan gündüzleri, kanal kanal dolaşır o filmleri ararız.
Tam evden çıkarken de olsa, bir Filiz Akın filmine rastlarsam, onun filmlerdeki şekerlemeli sesini duyarsam geri dönerim. Televizyonun karşısına geçip otururum.
Toplantı mı? Bekleyebilir. Geç mi kalıyorum? “Trafik sıkışıktı” diyebilirim. Yani Filiz Akın filmlerinin başından beni kaldırabilecek gerekçe pek nadirdir.
İşte o filmlerdeki senaryoları düşünün. Başroldeki fakir gencin ya da kızın gözleri birden kör olur. Yeniden görebilmesi için mutlaka ama mutlaka bir arabanın çarpması gerekir.
Şener Şen’li, Müjde Ar’lı “Arabesk” filmi işte bu filmlerle dalga geçer. Şener Şen’in “Allahım kör et beni” şarkısını kim unutabilir?
Kör kıza ya da kör gence bir araba çarpınca birden görmeye başlardı, biz de durumu bir mantığa oturtmak gerektiğini düşündüğümüzden “beyin sarsılınca görme sinirleri de düzelmiştir” derdik eskiden.
Başrol “Görüyorum! Görüyorum!” diye bağırdıkça göz yaşlarımızı tutamazdık. Önce için için, sonra hüngür hüngür ağlardık. Çocukluğumun açık hava sinemasından hıçkırıklarımız yükselirdi, bugün gibi aklımda. Bir elimizde gazoz, bir elimiz yanaklarımızda “Allahım görüyor, görüyor!” diye yanımızdakine sarılıverirdik.
Başbakanla Doğan Grubunun kavgası da o filmlerdeki araba çarpması gibi bir sonuç doğurdu. Medyanın hiç değilse bir kısmı eskiden görmediği ekonomik sıkıntıları, yolsuzlukları, muhalefeti, protesto eylemlerini birden bire görür oldu.
Ben ise bu durum karşısında eskisi gibi “Allahım görüyor, görüyor!” diye sevinemiyorum bile.. Çünkü filmler mutlu sonla bitse de medyanın “görme hali” ya geçiciyse ve yarın “Allahım yine göremiyor!” demem gerekirse şüphesiyle…

“AYDIN DOĞAN MEDYASI” MI?

Başbakan ilçe kongrelerindeki reytingini Aydın Doğan sayesinde artırıyor. Cumartesi Beyoğlu ilçe kongresi NTV, TRT 2, CNN Türk, SKY, Habertürk, TGRT, Kanal 24 olmak üzere tam 7 televizyon tarafından naklen yayınlandı. Belki daha fazladır, ben o kadar saydım.
Konuşma beklentilerimi karşılamayınca pazar günkü Şişli konuşmasını dinlemedim bile.
Beyoğlu konuşmasında Başbakan Erdoğan, 27 kez “Aydın Doğan” demiş. Ben saymadım, Ahmet Hakan sayıp yazmış. Ben yalnızca Başbakanın “Aydın Doğan” derken “medyası” sözcüğünü de eklemesine dikkat ettim..
Aydın Doğan’dan değil, “Aydın Doğan medyası”ndan söz ediyordu.
Başbakan neden bu kadar kızgın? Neden kavga çıkarmaya bu kadar hevesli? Fikrim yok. Bir stratejisi olmalı diyorum ama o stratejiyi biliyor değilim. Tahmin etmek de zor. Bir arkadaşım “Ne stratejisi? Stratejisi falan yok, meydan boş ya tadını çıkarıyor” dese de, yine de bana “stratejisiz öfke” saçma geliyor.
Bir de her konuşmasında “Aydın Doğan bana geldi, dedi ki…” diye başlayan dedikodu üslubu kullanmıyor mu? Dedikodu Başbakanın imajını sarsmaz mı? Sarsar. Ama AKP’nin tabanı bu tarz imaj sarsıntılarına aldırmaz.
Hadi Başbakan siyaset yapıyor, iyi de Doğan Grubu medyası nasıl oldu da “Aydın Doğan medyası” olup çıktı? Bir medya grubunun iletişim hatalarıyla kendisini bu kadar kişiselleştirmesi olur mu?
Parayı yönetmeyi bilmek demek imajı yönetmeyi de bilmek anlamına gelebilir mi?

AKLIMDA KALAN

Kanal D’nin “Aşk-ı Memnu”sunun hayal kırıklığı: Oldum olası orijinalini izlediğim, okuduğum, gördüğüm bir şeyin kopyasından uzak dururum. Bir yandan hayal kırıklığı, diğer yandan orijinalin bıraktığı tadın bozulmaması için. Kendi zihinsel müzeme saygıdan. Dün, birden bomboş kalmış olmanın saçma ruh haliyle, ne yaptığımı bilmez şekilde Kanal D’deki Aşk-ı Memnu’yu izledim. Nerde o Müjde Ar’ın alabildiğine şuh Bihter karakteri, nerde Kanal D’nin şımarık kız çocuğu Bihter’inin iddiasız rolü? Nerde Müjde Ar’ın bugün gibi aklımda kalan pırıltılı ve ihtirasla aralanmış dudakları? Nerde Kanal D Bihter’inin ergenlik kız mimikleri? Bu dizinin zihnimdeki müzede yarattığı tahribatı tamir etmem zor. Ama hata benim, izlemeyecektim…

(Haberturk.com 15.09.2008)