Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Saçmalık ötesi bir tartışma!

Salon adamı Kılıçdaroğlu, aşiret beyi Fırat’a karşı! Hatta “kahraman bakkal süpermarkete karşı” da denebilir. Öyle bir durum.

AKP’den Fırat, CHP’den Kılıçdaroğlu bugün 14.30’da tartışacaklarmış. Tartışmayı tarafların güvenilirlik sınavını geçen Uğur Dündar yönetecekmiş.

İyi de, olayın saati böylesi bir tartışma için tuhaf. Herkesin işinde gücünde olduğu bir saat. Her iş yerinde bir televizyon mu var sanıyorlar yoksa ev hanımları için mi tüm bu çaba?

(Siyasetin ciddiyet düzeyinin kadın programlarının ciddiyet düzeyinden farksız olduğu nihayet anlaşıldığından bu saat seçilmiş de olabilir.)

Dekan Yardımcımız Nurcan Törenli’ye “Odama televizyon istiyorum” dedim. “Jakuzi de yaptıralım mı?” dedi, bozuldum.

Annem “Ben seyredip sana özet veririm” dese de sorunum çözülmüş gibi hissetmedim. “Senin arkadaşın pek solgundu, zavallıyı öteki yedi bitirdi.” İşte annemin bana vereceği özet.

“Senin arkadaşın” dediği Kemal Kılıçdaroğlu. SSK Genel Müdürlüğü döneminden beri dostluğundan keyif aldığım, en hırstan uzak, en salon adamı tarzlı siyasetçi. Zaman zaman beni bile çileden çıkaracak kadar kibar Kemal Bey.

“Öteki” ise bu köşede sıkça yazıldığı gibi, üslubuyla AKP’ye en fazla zarar veren siyasetçi Dengir Mir Mehmet Fırat. (Nüfus kaydını siz yapmamışsanız bu ismi doğru sıralamayla yazdığınızdan asla emin olamazsınız.)

Kısacası taraflar eşit değil. En azından üslup olarak değiller. Hiç “ulan müfteri” ile “sayın baron” aynı kefeye konur mu?

Yoksa Kemal Beyin benim bunca yıl bilmediğim bir bıçkın tarafı mı var? Kimbilir.

Gelelim tartışmaya. Kitle iletişim araçları kamuoyunun siyasal ilgisini açık tutmak için siyasi tartışmalara başvurur.

Özellikle televizyon ilgiyi açık tutmak için dramaları öne çıkarır. Dramalar karşılıklı konuşmaları, gerilimi, sahnelemeyi içeren program türleri.

Siyasi tartışmalar da bir tür drama işlevi görür. Özellikle liderler arasındaki tartışmalar istenen gerilimi de sağlar. Liderlerin imajları için vitrin ve ortam oluşturur.

Ne var ki bu tartışma liderler arasında geçmediğinden, tarafların kaybedeceği fazla bir şey yok. Öyle olunca da tartışma fazla önem taşımaz. İçinden hakareti çıkarın bu ikiliye “medyatik” diyebilir misiniz? Hakaret ise şovun dozunu artırır ancak, düzeyini düşürür.

Buna rağmen, liderlerin altındaki adamların yapacağı bir tartışmanın bile siyasal ilgiyi artıracağı beklentisi olsa olsa AKP ve Erdoğan’ın yalnızlaştığı tek merkezli siyaset ortamı nedeniyledir.

Çok daha önemlisi bu tür bir tartışma aynı zamanda ciddi, önemli konuların içlerinin boşaltılması işlevini de görürler.

Sorulara verilen yanıtlardan çok, ortaya konan tepkiler dikkat çeker. Konuşulan şey değil, konuşmanın kendisi önem kazanır.

Bilgilendirmekten çok eğlendirme işlevleri öne çıkar.

Yolsuzluk gibi konular gerçekliklerini kaybederler ve bir tartışmanın aksesuarlarına dönüşürler. Kavga, tartışma ya da gerilimin kendisi, geriye kalan her şeyi önemsizleştirir. Bir tür “reality show” olurlar.

Medya ne istiyorsa onu veren siyasetçiler. Dolayısıyla bu tartışma doğru değildir ve kimseye de, sisteme de bir yararı yoktur.

Hatta saçmalık ötesidir.

Size ne yaptılar Kemal Bey? Siz “reality show”lara çıkacak adam mıydınız?

AKLIMDA KALAN

Kültür erozyonu, şeker-ramazan bayramı ve bayram kredileri: Başbakan kendince bir sosyolojik analiz yapmış, kültür erozyonunu örneklemek için onca kocaman konu dururken “bizim ramazan bayramımıza da şeker bayramı diyorlar” gibi absürd bir konu seçmiş. Olabilir. Başbakanın bileceği iş. Başkaları da çıkıp “bizim şekerimize ramazan diyorlar” gibi bir yere varmayan bir muhabbete girebilir. Oysa ben bu bayram, bankaların bayram kredisi verme yarışlarını izlerken insanların sürüklendiği borç bataklığının da erozyon kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

(Haberturk.com 25.09.2008)