Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

"Öpüşürken tam bir dişi..."

“Artık yazsana” dedi arkadaşım. “Neyi?” dedim merakla. Aklından ne geçiyordu kimbilir?

“Hep böyle yapıyorsun” dedi, “hep aslında şu konuda yazacaktım diyorsun ama o konuya bir daha dönmüyorsun!”

“İyi de, sen hangisini kastediyorsun? Memedeki döğmeyi mi?” Gerçekten de Ayşe Arman’ın memesine yaptırdığı döğmeden hareketle “insanlar neden sevdiklerinin adını kendi bedenlerine yazdırmak isterler” konusunu yazma isteğimi burada belirttiğimden beri herkes o yazıyı sorar oldu.

En son kelli felli bir adam “Memedeki döğme yazısını bekliyoruz dört gözle” deyince pes dedim. Pes.. Ne döğmeye meraklı milletmişiz!

“Hayır” dedi bizimki “memedeki döğme değil, öpüşürken dişi olma konusunu yazacaktın.”

Hatırladım.

Aktör Steve Carell rol arkadaşı Anne Hathaway için “İnanılmaz bir partner, öpüşürken tam bir dişi” demişti.

Herhalde rol arkadaşına kondurulan masumca bir öpücüğü kastetmemişti. Bir erkeğin bir kadını anlatırken kullandığı “öpüşürken dişi olma” konusu sizin için ne ifade eder bilemem ama benim için iletişimsel bir ayrıntı.

İletişimsel ayrıntı olunca da “öpüşürken dişi olma pozisyonları”nı konu dışı tutmakta yarar var. Zaten bu konuda pek çok kadın dergisinde tarifler mevcut meraklısına.

“Sen de uzmanlık alanını abarttın, öpüşürken iletişim de ne alaka?” demezsiniz umarım. Her şeyin iletişimle bir alakası var.

Malumunuz beden dili iletişimde önemli bir yer tutuyor. Öpüşmek de beden dilinin en kompleks olanı. Biyolojik, sosyolojik, psikolojik bir kompleks. (Öpüşmeyi de disiplinler arası bir alan gibi sundum ya artık iflah olmam imkansız.)
Bir şey hem biyolojik, hem sosyolojik hem de psikolojik olacak hem de keyifli olacak düşünsenize…

İşin içine iletişim, kaynaktan alıcıya mesaj iletimi süreci girince zannediyor musunuz ki tüm mesele dudakların birbirine dokunması? O nokta küçük bir ayrıntı. “Nasıl yani?” mi dediniz?

Şöyle yani..

Bir kadınla bir adamın öpüşmesinin (tercihimiz iki farklı cins olması) üç önemli yoğunluk alanı var.

İlki iki tarafın birbirine yaklaşma süreci. Yani öpüşmekten hemen önceki anlar.. “Aşk Doktoru” filmini izleyenler anımsayacaktır. Orada “Öpüşmenin %90’ı öpüşmekten önceki anlardır” demişti Will Smith (sanırım oydu). O anlardaki elektriktir kalan %10’u güzel yapacak olan.

İkincisi öpüşürken bedenlerin birbirine teması. İki odun gibi mi, sarmaşık gibi mi olduğunuz yani.

Üçüncüsü ise öpüşme fiilinin kendisi.

Dolayısıyla öpüşürken bir kadının dişi olması da bir adamın kazma olması da öpüşme anı dışındaki yaklaşma ve dokunmayla da ilgili bir şeydir.

Aşk ve tutkuyla karışmış bir öpüşmeye de iletişimin en sihirli hali diyebilirsiniz.

Not: Bir haftadır sağlık nedeniyle bilgisayar kullanmamı yasaklayan doktorumu hiç değilse bayram süresince dinleyebilmek için yazılarıma ara vermek zorundayım. Bu köşede bir süre kalacak olan yazının siyaset gibi keyifsiz bir konu olmasındansa öpüşmek gibi keyifli bir konu olmasını istedim. Siz zaten konudan bunu anladınız…

ŞEKER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

Eş, dost, arkadaşlarım ve eski okurlarım cep mesajıyla ve e-postayla gönderilen bayram kutlamalarından hiç hazzetmediğimi bilirler. Bayramınızı kutlarken anımsatayım dedim.

AKLIMDA KALAN

Hayatımın kumbarasına attığım bir söz: Bazen bir söze takılır kalırım. İçindeki sözcüklerin yan yana gelişinden oluşan anlam öyle çarpıcı olur ki, neden ben düşünemedim diye hayıflanırım. Takıldığım o sözü hayat kumbarama atıveririm. Birikir. Orada başka şeyler de birikir. Dürüst ilişkiler… Güzel sözcükler… Mutlu anlar… Hayal kırıklıkları birikir bazen. İki gün önce bir söz daha attım kumbaraya: “Kendini bil, çünkü bilinecek başka ne var?” Gerçekten de bu kendini bilme işine bir ömür harcanır ve yine de eksik kalır…

(Haberturk.com 26.09.2008)