Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Ev mi isterdiniz, sağlık güvencesi mi?

Başlıkta yanıtı hayli zor bir soru var. Hayat bir tercihler zinciri. Bir tercihler toplamı aynı zamanda.

Aldığımız her kararın maliyeti almadığımız kararlar tarafından belirleniyor her zaman. Belki evet yerine hayır desek, o yolu değil de öbürünü seçsek başka türlü bir hayat yapabilirdik kendimize.

Mutlu insan özünde doğru tercih yapabilme becerisini geliştirebilmiş insan değil midir?

ABD’de düşük gelir grubundaki seçmen ev sahibi olmanın kolaylaştırılmasını istiyorsa McCain’i, sağlığını güvence altına almak istiyorsa Obama’yı seçecek.

İşin özeti bu. Gerisi yok aslında birbirlerinden farkı durumu. İster Demokratlar kazansın, isterse Cumhuriyetçiler, büyük Amerikan politikaları hiç değişmez. Seçmen de seçimin “demokrasicilik oyunu” gereği düzenlendiğini bilir. Bildiği için de sandığa gitme oranı hep düşüktür. İnsanları sandığa çekmek için gösterinin binbir türlüsü sahneye konur. Nafile.

Küçük birkaç fark dışında iki başkan adayının oynayacağı alan da fazla yoktur. Dolayısıyla seçimler, gerçek politikalar üzerinden değil, iletişim yöntemleriyle üretilen anlamlar üzerinden gerçekleşir.

Başkanı seçerken, üretilen anlamları seçer ABD seçmeni. Obama değişim, enerji ve umudu, McCain statükoyu ürettiler anlam olarak.

Sonuçta ekonomik kriz yaşanırken birisi içinde güven içinde uyunacak bir ev, diğeri hasta olduğunda bakacak bir devlet güvencesi öneriyor. İkisini birden vaat edemeyecek kadar eli sıkı bir düzende birbirlerinden de farkları kalmıyor.

İçinde ölecek bir eviniz mi olsun, hastalanınca yatacak bir hastaneniz mi? Hayat tercihlerdir her zaman, unutmamak lazım.

TEMPO BİR KAZAYDI, YAPTIM..

Bazen dostların hatırını kırmamak adına insan kaza yapabiliyor, ben de yaptım.

Bu hafta Tempo’da, daha önce bu köşeye koyduğum bir yazı tartışmaya açıldı. Hani şu “Aşk yüzyılı bitti seks yüzyılı başladı” dediğim yazı.

Konu pek tuttu. Biraz aşk, biraz seks, az erotizm kattınız mı işte size ideal köşe yazısı ve köşe yazarı.

Hem de ne konfor! Kimseyi kızdırmak yok, ciddiyeti sızdırmak yok. Küstüler mi, alındılar mı yoksa umursamadılar mı endişeleri yok. Küfür yemek yok, öğüt veren yok. Saflık bende! Böylesi yazılar ve keyifli iç geçirmeler varken ne işim var ciddi ciddi meselelere kafa yormada.

Tempo’nun konuya gösterdiği ilgi vesilesiyle ben de ülkem ciddi dergiciliğinin durumunu müşahede etme fırsatı buldum.

Durum şudur: Tempo’nun Ankara ekibinin hatırına (özellikle de sevgili Erdal İpekeşen’in) aşk-seks yüzyılı üzerine söyleşiyi kabul ettim. Bu konularda konuşmak da, yazmak da keyifli bildiğiniz gibi.

Ankara ekibiyle bir sıkıntı yok ama İstanbul ekibi düşündürücü. Kapak konusu dediler önce, sonra bu sözü yediler. 5 sayfa ayırdık dediler, 4 sayfa oldu. Olsun, kapakta da sayfa sayısında da gözüm yok. Dostluk hatrı. Ama bize kalan 4 sayfanın 2 sayfasına bir adam ve iki kadının güya seks kokan bir fotoğrafı yerleşmiş. Kalmış mı geriye 2 sayfa. Hadi o da önemli değil, 2 sayfa da iyi, diyeceğim diyemiyorum. O 2 sayfanın ortasında da iç çamaşırlı bir kadın fotoğrafı duruyor.

Benim fotoğrafım mı? Şimdi koymasak ayıp olur türünden hap büyüklüğünde. Arkadaşlarım 4 sayfaya bakıp soruyorlar “Bunlardan hangisi sensin?” Adamın yanındaki iki kadından adamı öpmek üzere olanı gösteriyorum “İşte bu!”

Daha başında, “sorun çıkacaksa bu söyleşiyi dergiye girmeyin” dediğimde Elif Şafak’a da bu konuda yazı sipariş ettiklerini, çıkaramayacaklarını söylediler. Gördük ki Elif Şafak’ın aşk ve seks yazısının yerinde haklı olarak Edin’lerin cenaze yazısı.

Bazı dergiler vardır ki saygınlığını geride bıraktığı yıllardan ve içeriğinden alır. Yoksa orta sayfa güzelleri bu dergilere çok bile durumuna düşülüverir.

İyi yayıncı işine, kötü yayınca çıplak fotoğraflara güvenir.

Not: Üzülmeyin Erdal Bey, değmez böyle şeyler için.

AKLIMDA KALAN

Havalimanındaki “Durmak yok yola devam” sloganı: Milas-Bodrum Havalimanı’nda bir afiş duruyor. Cam bölmelerin üzerine asılmış. Afişin sloganı “Durmak yok, yola devam.” AKP’nin seçim kampanyası sloganı. Afişin üzerine bakıyorum “T.C. Ulaştırma Bakanlığı” yazıyor. Gözlerimi kısıp ilerdeki afişe biraz daha yoğunlaşıyorum. Evet, “T.C. Ulaştırma Bakanlığı” yazıyor. Demek ki devletin bakanlığı, devletin parasıyla parti propagandası yapıyor. Yok öyle değilse afişte, o sloganın üzerinde “T.C. AKP Ulaştırma Bakanlığı” yazması gerekmiyor muydu?

(Haberturk.com 10.10.2008)