Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Diyalogsuz siyaset kriz üretir...

ABD’de seçim var. O seçime gösterdiğimiz ilgi neredeyse kendi ülkemizdeki seçimlere gösterdiğimiz ilgiden fazla. Bir yıldır ABD seçimleri üzerine ahkam kesenimiz çok ama yerel seçimlere beş ay kalmış, ortada adaylarımız yok.
ABD’ye başkan seçmekle, Şereflikoçhisar’a başkan seçmek arasında demokrasi açısından bir fark yok oysa. Şimdi ağdalı cümlelerle, ABD’nin kapsadığı alanla bizim gariban Şereflikoçhisar’ın kapsadığı alanın aynı olmadığı vs.’den dem vurulacak. Hepsine, kısa ve toptan bir yanıt: Demokrasi içerisinde her bireyin kapsadığı alan aynıdır!
Tartışmaya açmak istediğim konu o değil. Siyasetin pratiği açısından dikkatimi çeken başka bir durumdan söz edeceğim.
ABD’de iki başkan adayı var. Mücadele “ya ben ya o” cümlesindeki kadar keskin. Ama ortada kılıçların çekildiği bir durum yok. İki başkan adayı da kampanyanın başladığı günden bu yana sürekli diyalog halinde.
Bazen yüz yüze. Düzenlenen yardım yemeklerinde yan yana oturup şakalaşıyorlar.
Bazen televizyon tartışmalarında. Kıyasıya birbirlerini eleştiriyorlar.
Bazen medya üzerinden birbirlerinin demeçlerine yanıt veriyorlar.
Çünkü kampanyaları farklı farklı olsa da amaçları aynı: “Daha mutlu, daha güçlü ve daha sorunsuz bir ABD.”
Bizimkilere bakıyorum dönüp.
ABD pratiği ile Türkiye pratiği arasında en büyük fark orada apaçık duruyor. Bizimkilerin ortak amacı yok.
Liderler “Daha mutlu, daha güçlü ve daha sorunsuz bir Türkiye” için değil, kendileri ve partileri için çalışıyorlar. Yalnızca kendileri için bir Türkiye.
Sonuç; solo siyaset!
Sonuç; Başbakan, ana muhalefet partisi lideriyle televizyonda tartışmayı kabul etmiyor. Bence doğru da yapıyor. Televizyonda tartışmak televizyoncular istedi diye olacak şey değil. Ya maraza çıkarsa ne olacak? Kimse kimseyi dinlemez, herkes ayrı telden çalarsa?
Türkiye için anlaşmak yerine, kendileri için öbürünü suçlamak üzere çıkılır televizyon karşısına bizde. Daha yapıcı değil, daha yıkıcı sonuçları olabilir televizyonda tartışmanın. Erdoğan bunu biliyor. Baykal bilmiyor.
Peki Erdoğan, Baykal’la haklı nedenlerle televizyona çıkmıyor diyelim. Peki Baykal’a cevap bile vermeyeceğini söylemesine ne demeli?
Bahçeli’ye cevabını ise seçim meydanlarında verecekmiş, öyle diyor. Bugün söylenen cümlenin yanıtı birkaç ay sonra gelecek yani.. Bu da bize özgü işte.
Birbirlerini muhatap almayan, birbirleriyle diyaloğa girmeyen siyasi aktörlerin yaptığı siyaset de bir kör dövüşüne dönüyor nihayetinde.
Medya da onlardan farksız olunca kriz, kriz üstüne yaşanıp gidiyor. Öyle olunca da kriz çözmekten, gelişmenin önündeki engelleri çözmeye vakit kalmıyor.
Belki de bizdeki siyasi aktörler haklı. Bu ülkede “Gel konuşalım” diye başlayan kaç diyaloğun sonu karakolda bitti, bilen var mı?
Bu ülkede kaç cinayetin sonucunda tanıklar “konuşmaya çağırmıştı halbuki, öldüreceği hiç aklımıza gelmezdi” diyor, açın gazetelerin üçüncü sayfasını bakın.
Diyalog mu iyi, diyalogsuzluk mu? Yanıtı gelişmişlik düzeyimizin en iyi göstergesi.

AKLIMDA KALAN

Uzaydaki biftek kokusu: NASA, astronotların uzayın kızarmış biftek gibi koktuğunu söylediklerini açıklamış. İngiliz parfüm firması da kızarmış biftek kokusunun nasıl oluştuğunu anlamak için onu üretmiş. Bu kadar zahmete girmelerine hiç gerek yoktu oysa. Aç kalan insan neyi seviyorsa onun kokusunu alır. Algıda yanılsama. Atalarımız durumu “Aç tavuk kendini buğday ambarında görür” şeklinde güzelce özetleyivermişler. Adamları minik haplarla besleyeceksiniz sonra da uzayda biftek kokusu arayacaksınız. Çok acıkınca benim burnuma sarımsaklı patlıcan-biber kızartmasının kokusu gelir. Sizin burnunuza ne kokusu gelir?

(Haberturk.com 20.10.2008)