Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

"Ben emanetim sana..."

Kara çarşaflı kadınların CHP’ye hoş gelişler ola durumu üzerine yazmamı bekleyenler çok bekleyecekler üzgünüm.
Bugün cuma ve ben çoktandır ihmal ettiğim cuma yazılarımdan birini yazmak istiyorum.
Ne güzel bir söz var değil mi başlıkta? Okur okumaz insanın aklından “Bu cümleyi kim için kullanabilirim?” sorusu geçiyor… Sizin de geçti mi?
Soruya yanıtınız uzun bir listeyse şanslısınız.
Liste uzun değil de aklınızdan tek bir isim geçmişse yine şanslısınız.
Şanssız olduğunuz tek durum, aklınızdan kimsenin geçmediği durumdur.
Felsefeci Prof. Dr. Ahmet İnam bu cümleyi “güven” kavramını tanımlamak için kullanmış. Her kim ki birine güveniyor, aslında “Ben emanetim sana” demek istiyor.
“Ben emanetim sana…”
“Bana iyi bak…”
“Beni koru…”
"Bana ihanet etme..."
“Bana yanlış yapma…”
“Ellerimden sıkı tut…”
“Beni yüz üstü bırakma…”
“Hayat hep yokuş aşağıdır, beni tut, düşerim yoksa…”
“Çünkü ben emanetim sana…Sana o kadar güveniyorum…”
Bu cümleyle öyle çarpıldım ki, bunca saçmalık arasında hep aklımda tutuyorum.
“Ben emanetim sana” denebilecek birileri için değil, bu cümleyi söyleyecek kadar kendisini teslim/emanet edecek biri olmak ne ayrıcalıklıdır düşünsenize…
Ne konfordur birine o kadar güvenmek…
Eski bir dostum gönderdiği e-postada “Dostlar kendilerinden beklediğimiz gibidirler” derken “kendimizi dostlara emanet edebilmek”ten mi söz ediyordu acaba? Şimdi o kadar uzak ki sormadım bile…
Diyelim ki “Ben emanetim sana” diyecek kadar güvendiğiniz hiç kimse aklınıza gelmedi, şanssız olduğunuz için hemen kahrolmayın.
Kendinize bakın. Eğer kendinizi emanet edebilecek kadar güveniyorsanız kendinize o da yetmeli…Kendine güvenmek az şey değil etrafta kimsesizlik çınlıyorken.
Hadi az önce aklınızdan geçen kişiye açın telefonu ve ona güvendiğinizi söyleyin. Deyin ki içtenlikle “Ben emanetim sana…”
Şaşıracak belki ama bu şaşkınlık her ikinize de o kadar iyi gelecek ki… Göreceksiniz…

AKP’NİN GENEL BAŞKANI KİM? MELİH GÖKÇEK Mİ?

“Güvenle ilgili yazıdan sonra Melih Gökçek’ten söz etmenin sırası mı?” diyeceksiniz. Baştan söyleyeyim, haklısınız.
İyi de, Melih Gökçek’in kendisini AKP Genel Başkanı gibi konumlayıp ahkam kesmesine Erdoğan’ın hemen atmasıyla meşhur tepesinin tası atmayacak mı?
Demeyecek mi Fatih Sultan Mehmet edasıyla “Kardeşim Melih, madem bu partiyi sen yönetiyorsun, gel sen başbakan ol, yok eğer bu partiyi ben yönetiyorsam sana ne oluyor da kendini Ankara’ya başkan adayı yapıyorsun?”
Ya da “Bak güzel kardeşim, anladım ki benim yerimde gözün var. Yoksa ne diye çıkıp ‘Ben Karayalçın’dan başka aday tanımam’ diyesin ki.. Haddini bilmek bu mudur?”
Tuhaflığı fark ediyorsunuzdur. İstanbul’dan Kadir Topbaş, Ankara’dan Melih Gökçek geçmişler Erdoğan’ın Genel Başkanlık koltuğuna, sağa sola belediye başkanı adaylığı dağıtıyorlar.
Sanırsınız ki ikisi de AKP’nin 23 Nisan Genel Başkanları…

AKLIMDA KALAN

ABD’nin İstanbul Konsolosluğunun Gemide Daveti: ABD İstanbul Konsolosluğu Salıpazarı Limanı’na demirleyen ABD savaş gemisi USS Barry’de bir resepsiyon düzenliyor. Yaklaşık 100 Türk büyüğü davet ediliyor. Medyamızdan bir Allah’ın kulu da çıkıp “Kardeşim o kadar toprak üstü mekan dururken, görkemli konsolosluk binası varken deniz üstü resepsiyon da neyin nesi?” demiyor. İsteyen istediği yerde resepsiyon versin tamam da, denizcilik kurallarına göre gemiler ait oldukları ülkenin toprağı sayılmıyor mu? Neden mi soruyorum? ABD hiçbir organizasyonu bizdeki gibi konsolosun karısı istiyor diye yapmaz bu bir… (vardır bir bildikleri). Geçenlerde Başbakan Erdoğan ve ekibinin Isparta Dağ Komando Okulunu gezmesini, Isparta’ya yabancı ülke toprağı muamelesi yapacak kadar yadırgayan medyam, vatan sularına Amerikan suları muamelesi yapılınca neden dut yemiş bülbül gibi? Bu da iki…

(Haberturk.com 21.11.2008)