Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

CHP'nin poşu açılımı AKP'nin Kızılcahamam okulu

Dün, Baykal İzmir’de kendi deyimiyle “poşu açılımı” yaparken, Erdoğan Kızılcahamam’da “AKP Kızılcahamam Okulu”nun 13. dönemini kapıyordu.
Baykal “Omzumdaki poşuyu gören bu kez de poşu açılımı yaptığımızı söyler” diyerek güya kendisine yapılan çarşaf emrivakisi ve ardı ardına yaptığı açıklama hatalarını tamir ediyordu.
Partiye katılım töreninde kime rozet takacağını önceden bilmeyecek kadar CHP içerisinde iletişim kanalları tıkalıyken, Erdoğan Kızılcahamam’da, AKP’nin iç iletişim kanallarını açık tutan bir yöntem uyguluyordu.
Milletvekillerinin Bakanlara ulaşamadığı, Bakanların Başbakana ancak “geçerken bana gülümsedi” diyecek kadar yaklaşabildiği AKP’de, Kızılcahamam önemlidir. Orada kimse kimseyi dinlemese de herkes herkesi dinliyor gibi yapar.
Kızılcahamam’daki iki günde,13 gruba ayrılan milletvekilleri Bakanlarla görüşürler. 6 yılda 13 buluşma. O buluşmada da milleti temsil edenlerin, Başbakanı temsil edenler tarafından fırça yedikleri rivayetleri muhtelif ama olsun.
İzmir’de Baykal “Kimi belediye başkanı adayı yapayım?” diyerek “ben” merkezli tepelerde dolanırken, Erdoğan Kızılcahamam’da “Kim belediye başkanı olacak siz karar vereceksiniz” diyordu.
Baykal “CHP benim, ben sizin her şeyinizim” derken, Erdoğan “Biz size hizmet için varız. Derdiniz bizim derdimiz” diyerek kulaklara (pardon ağızlara) bir gıdım bal çalıyordu.
Baykal “Bu AKP ülkeyi soyup soğana çeviriyor” diye bildik nutkunu tekrar ederken, Erdoğan “Bu parti sizindir, AKP’yi siz var ettiniz” diyor, aralara “milletim, haklım, ülkem” sözlerini serpiştiriyordu.
Özetle Erdoğan “Bizi siz var ettiniz, siz de benim olduğunuza göre ben sizin efendinizim” diyordu kimseyi dürtmeden, ustaca.
Baykal İzmir’de, CHP’li belediyelerin yaptığı olumlu işleri anlatamazken, Erdoğan Ankara’da Belediye başkanlarının yanlışlarını gizlemeyi biliyordu. “Şehirlerimizde estetik yok, betona gömüldü. Estetik yoksunluğa tahammülümüz yoktur ve olamaz” derken sanırdınız Gökçek uzayda bir partinin ve yerin belediye başkanıydı.
Baykal İzmir gibi yüreğin akla yakın olduğu yerde, aklıyla yüreği arasındaki mesafeleri aşamazken, Erdoğan Kızılcahamam dağlarına karşı damardan popülizm rüzgarı estiriyordu.
Erdoğan işin inceliğini kapmış, ülkenin sözcüklere asılı yaşadığını (İmam Hatip’ten gelmenin yararı belki) yakalamış, hep yaptığı gibi Kızılcahamam’da da sözcüklerle hayaller çizip satıyordu.
Baykal sözcüklerin sihrinden habersiz, İzmir’de de onları halkla arasına duvarlar örmek için kullanıyordu.

ORAY EĞİN’E KIZMALI MI YOKSA ONU ANLAMALI MI?

Kabul edelim, az zamanda çok yol kat eden biri Oray Eğin. Dedikodu yazılarıyla ünlenmişse de bazı siyaset yazıları dedikodu yazılarından çok daha iyi.
Şimdilerde Oray Eğin’i, Ayşe Arman’a söyledikleri nedeniyle asma-kesme işlemleri başladı medyamızda.
Neymiş? Annesi öldüğünde aklına ilk gelen şeyin köpeğine artık kimin bakacağı olmasıymış. Evet tuhaf. Tuhaf ve soğuk. Ama kimse için, büyük bir acı haber alındığında nasıl tepki verileceği konusu bir test alanı değildir.
“Köpeğime kim bakacak?” sorusu “bana kim bakacak?” sorusundan daha katlanılabilir değil mi?
Tanıdığım biri yoğun bir iş anında çok yakınlarından birinin öldüğünü duyar duymaz “şimdi sırası mıydı?” demişti.
Sonra acı çeken insanları tepkileri için yargılamamayı öğrendim. Herkes acısını herkesle aynı sözcüklerle yaşamak zorunda değil.
Oray Eğin’i annesinin ardından düşündükleri için yargılamak doğru değil. Onun düşündüklerini umursamaz bir tarzla dile getirmesi de doğru değil.. Ama Oray Eğin kimliğinde yeni zamanların gençlerini görüyor olduğumuz doğru.
Yeni zamanların gençleri bağlantısızlar. Duygusal ve sosyal olarak bağlantısızlar. Öyle oldukları için yalnızlar.
Bağlantısız ve yalnız oldukları için cesur, keskin, acımasız, sınırsız ve hoyratlar. Bu nedenle de en büyük zararı kendilerine verirler..

AKLIMDA KALAN

“DSP artık Mustafa Sarıgül’ündür” cümlesi: Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül dün DSP’ye katıldı. Görüntüleri izlerken “DSP artık Sarıgül’ün” dedim. Çünkü DSP, Zeki Sezer gibi zarif bir liderden daha çok Sarıgül gibi iddialı bir lidere ihtiyaç duyuyordu.
Sarıgül DSP’de ne yapar bunu söylemek için erken. Ama DSP’nin yaşadığı iç karışıklığı kendi lehine düzeltir mi, düzeltir. Benim tanıdığım, dostluk ettiğim Sarıgül bunu yapar. Her kesimle iletişim kuruyor. Hiç yorulmuyor. Durmuyor. Düğünde, cenazede. Her yere yetişiyor. Ona yetişmek, enerjisini yakalamak neredeyse olanaksız. Dostu olarak kendisine önerim artık daha sakin olması. Çünkü hırs merdivenleri çıkmak için iyidir de orada kalmak için tehlikelidir. Bilenler bilir.

(Haberturk.com 01.12.2008)