Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

“Sana ihtiyacım var...”

Dünkü yüksek lisans dersinde öğrencilerimle Richard Sennett’in, eşitsiz bir dünyada saygının temellerini anlattığı kitabı Saygı’yı tartışırken yazarın ilginç bir önerisiyle karşılaştık:
“Eğer aşık olduğunuz biri size ‘Beni merak etme, ben kendime bakarım, sana yük olmam, ihtiyaç duymam’ diyorsa oradan hemen uzaklaşın.”
Sennett’e göre, eğer sevgiliniz size ihtiyaç duymuyorsa sizin ona duyacağınız ihtiyacı anlaması da mümkün değildir.
Aşkta ihtiyaç karşılıklıdır.
“Sana ihtiyacım var” sözünün bağlayıcı büyüsü de oradan geliyor. Size ihtiyacı olduğunu bildiğiniz birine kendinizi yakın hissetmenizin nedeni bu.
Hani hep deriz ya güçlü kadınlar genellikle yalnız kadınlardır. (Güçlü erkekler için de geçerlidir bu.) İşte durumun ince noktası burasıdır.
Güçlü kadınlar kolay kolay “Sana ihtiyacım var” cümlesini kurmazlar. Daha çok şöyle derler: “Ben hallederim, sen keyfine bak.”
Adamlar için bu cümle “Bensiz yapabildiğine göre bensiz de yaşayabilir!”
Güçlü kadının “Sana ihtiyacım var” dediği zaman ise söyledikleri gerçektir ama ne yazık ki artık inandırıcılıkları kalmamıştır.
Diyeceğim o ki Sennett’in saptamasını önemseyin.

AMAÇ TSK-HÜKÜMET ARASINDA GERİLİM YARATMAK!
Bazı köşe yazarları köşelerinde Yüksek Askeri Şur’a (YAŞ) kararlarına Başbakan ve Milli Savunma Bakanının koyduğu şerhi eleştirmişler.
Özetle dedikleri şu: “Şerh koyacaklarına TSK ile ilişkisi kesilen personele yargı yolunu açacak yasayı değiştirsinler.”
Kimi bunu böylece, bodoslama, inceliksiz yazarken, Fehmi Koru tam da kendisinden beklediğim ve kendisine yakıştırdığım gibi, incelikli ve beceriyle yapmış işini.
İki farklı görüşü ortaya koyarak iletişimde etkiyi artıracağının farkında olmalı ki konuya başka türlü girip başka türlü çıkmış. “Hiç kuşkunuz olmasın; TSK’nın bunu yapmaya yasal olarak hakkı bulunuyor” diyerek konuya girmiş ve güya haklının hakkını veren adil bir yargıç olarak kendisini konumlamış. Daha doğrusu kendisi öyle sanıyor.
Oysa şerhi eleştirenlerin, Başbakana yol yordam gösterenlerin yaptığı, neo-liberal yazarların günlerdir yaptığından farklı değil.
Yapılmak istenen belli. Amaç Hükümetle TSK’nın en azından ülke güvenliği konusunda ortaya koydukları işbirliğini bitirmek.
Medyanın taraflar arasındaki “çatışma”dan beslenmesi eski, köşe yazarlarının gerilimden beslenmesi yeni. Son yıllarda Hükümetle TSK arasındaki gerilimden beslenen köşe yazarı sayısı arttı.
Fehmi Koru elbette bu gerilimden beslenmek için değil, Abdullah Gül lehine pozisyon aldığı için gerilimi tırmandırmaktan yana, yazmama gerek bile yok bunu.

HABERTÜRK.COM’DAN BAŞKA MEDYA YOK DEMEK Kİ…
Tuhaf, tuhaf olduğu kadar ilginç ama keyifli bir şey oluyor ülkemin medya dünyasında. Bir Internet sitesi, haberturk.com medyanın merkezine, dikkatlerin orta yerine oturuveriyor.
Ciddiye alınıyor. Güveniliyor. Okunuyor.
Başka haber siteleri okunsalar da haberturk.com kadar dikkate alınmıyor, kafaya takılmıyorlar. Televizyonlar, gazeteler haberturk.com kadar ses getirmiyor.
Büyük gazetelerde çıkan haberlere cevap vermek için haberturk.com seçiliyor.
Üye olmadığı halde ve haksız bir şekilde Basın Konseyi’ne şikayet ediliyor. Basın Konseyi de sanki büyük medya için elinden geleni yapmış da boş kalmış gibi bu konuyu görev ediniyor.
Başka medya kuruluşlarında ayyuka çıkan durumlar görülmüyor, bu sitedeki en küçük şey olay oluyor.
Televizyonlarda, gazetelerde kadınlara türlü türlü hakaretler ediliyor, aileler, çocuklar medyatik tacizlere uğruyorken sesi çıkmayanlar, tavır koymayanlar haberturk.com söz konusu olunca aslan kesiliyorlar.
Mesela Kadınların Medya İzleme Grubu (MEDİZ), Fatih Altaylı’ya tepki göstermiş. Duruma gülecek miyim, ağlayacak mıyım bilmiyorum.
Altaylı tepkiye konu yazıyı nerede yazmış? Haberturk.com’da, bir Internet sitesinde! Peki bir haber sitesinin kullanıcıları kimlerdir?
Bilgisayara ulaşma olanağı olanlar.
Internet’i kullanmayı bilenler.
Haber okumak için istekli olanlar.
Haberle yetinmeyip köşe, yorum okumak isteyecek olanlar.
Yani okuduğunu anlayabilecek, yorumlayabilecek, Altaylı haksızsa ona kızabilecek, haklıysa keyif alacak bilince sahip insanlar. (Yoksa panik bundan mı?)
Kısacası kendisini medyanın etkilerine karşı koruyabilecek olan okurlar.
Peki MEDİZ çok izlenen televizyon kanalının en çok izlenen dizisinde kadına bir gece için binlerce dolar teklif edilirken savunmasız izleyici için tepki koymuş mu? Yok.
Kadın programlarında kadına her türlü küçük düşürücü muameleler yapılırken tepki koymuşlar mı? Koymamışlar.
Kadını meta olarak kullanan gazetelere karşı sesleri çıkmış mı? Çıkmamış.
Dikkatinizi çekerim haberturk.com’la karşılaştırdıklarım en çok izlenen televizyonlarla, en çok okunan gazeteler...
Haberturk.com’u bu kadar önemli yapan güvenilir, ilkeli yayıncılık yapması ve elbette Fatih Altaylı.
Fatih Altaylı’nın köşesinde yarım gün, yarım saat kalan bir yazı bile büyük ilgi görüyor. Söz söyleme cesareti tartışılmaz, sözcüklerinin delip geçici keskinliği de öyle.
Haberturk.com’da yazmak da, Fatih Altaylı ile aynı sitede yazmak ve aynı gazetede yazacak olmak da ağır sorumluluk, büyük keyif benim için.

Sevgili Okura Not: Bayram öncesi bir yazı daha yazamayabilirim. Mutlulukla, keyifle aklınızda kalacak bir bayram yaşamanız dileğiyle... Yakınlarınıza dokunduğunuz, dostlarınızla olduğunuz, sevdiklerinizle konuştuğunuz bir bayram olsun bu…

AKLIMDA KALAN
Medya hakkında yerleşmiş saçma sapan bir anlayış: Ertuğrul Özkök’ün CHP’yi desteklemesini, neo-liberal tayfanın AKP’den desteğini çekmesini önemseyenler var. Seçim sürecinde medyanın etkisini abartıp yazarlarla, yöneticilerle ilişki kurmak çabasında olan belediye başkan adayları var. Tanıdığım, tanıdığımın tanıdığı adaylar medyayla ilişki kurmalarında yardımcı olmamı istiyorlar. Elbette söylediklerini yapmıyorum. Onlara “Abartmayın” diyorum, şaşırıyorlar, “medyayı abartmayın, siz ABD’de Obama’nın, Türkiye’de AKP’nin yaptığını yapın, seçmenle yüz yüze iletişim kurun.” Adaylardan biri “Madem öyle Tayyip Erdoğan neden kendi medyasını yarattı?” diye soruyor. Başka işim yok gibi ona Erdoğan’ın medyayı doğru analiz eden az sayıda siyasetçiden biri olduğunu, medyayı söylediklerini seçmenlere yayması için değil (onu AKP örgütü yapıyor), kendi ideolojisinin aracı olarak kullandığını, medya içeriğini kendi ideolojisinin talep ettiği gibi düzenlemek için yarattığını anlatmak zorunda kalıyorum. Özetle, doğası gereği eğlencelik olan medyayı abartmayın. Abartırsanız siyasal iletişimde sağlıklı çözümler bulamazsınız.

(Haberturk.com 05.12.2008)