Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Manyak! Geri zekalı! Beyinsiz! Ruh hastası! Salak!

Başlığa şaşırıp, bunca hakareti kime ettiğimi düşünenler varsa yanılıyorlar, çünkü bu sözler bana ait değil.
Benim bildiğim iki küfür vardır. Biri “eşek”tir. Ona da arkadaşlarım küfür değil diye kızarlar. Hiç değilse “ş”nin üzerine basıp “eşşşek” desem bir anlamı olurmuş.
İkincisini de buraya yazamam, yalnızca yakın arkadaşlarımın yanında kullanırım.
Yine de benim küfürlerim hakarette başlıktaki sözcüklerle yarışamaz.
Bu sözcükler TRT’de geçiyor. Kamu hizmeti yayıncılığı yapmakla yükümlü TRT’de. En çok izlenen komedi programlarından birinde, hem de her biri defalarca kullanılıyor.
Her bölümde usanmadan elimde kağıt-kalem hangisinden kaç defa kullanıldı yazıyorum: “Geri zekalı” 3 kez, “salak” 6 kez, “ruh hastası” 1 kez, “”beyinsiz” 2 kez, “manyak” 2 kez.
İnanmıyorsanız geçin “Komedi Dükkanı”nın karşısına siz de sayın.
Benim “modern tuluat” dediğim ve başlarda müthiş esprilerinden keyif aldığım dizi TRT’de güldürmek için hakaretten medet umuyor.
Geçenlerde çok daha sıradan bir söz için RTÜK, “Avrupa Yakası” için Atv’ye ceza vermişti. Ama TRT’deki bu dizide hakaretin bini bir para, gören, umursayan yok.
TRT yönetimi “milli paranoyak” mevkiine yükselmiş Tuncay Güney’i yayına çıkarmakla meşgulken “kamu hizmeti yayıncılığı” kimin umurunda?
Yayın içeriğinin dini içeriğe kaymış, kadrolaşma ayyuka çıkmışken Hadise’nin kalçasına bakıp TRT Genel Müdürünü başarılı bulan medyamıza da şaşmıyorum çoktandır.
İbrahim Şahin de işin püf noktasını yakalamış görünüyor. Ekrana Hadise’nin kalçalarını, Sibel Can’ın gerdanını dayayıp arkada kendi gündemine bakıyor.
TRT, bütçesi vergilerimizle oluşan kamu yayıncısı. Toplumsal sorumluluk konusunda görevleri var. Halkı eğitmek, bilinçlendirmek gibi özel amaçlarda yayın yapması yasalarla belirlenmiş.
İzleyici ve dinleyicinin özellikle çocukların korunması kamu yayın kurumlarının temel ilkelerinden.
Kamu hizmeti yayıncılığında kalite, hedeflenen kitlenin gereksinimlerinin karşılanıp karşılanmadığını ifade eder.
Bu anlamda BBC’nin yanına bile yaklaşamayan TRT, sanırım hiç bu kadar tartışılır hale gelmedi…

NEREDE BU BAŞKAN ADAYLARI, NEREDE KAMPANYALAR?

Siyasette seçme davranışı üzerine çalışmalar geliştikçe eski kampanya alışkanlıkları da değişti. Kampanyaların başlama zamanı öne, kararsızların en fazla olduğu zamana alındı. Kararsızlar bir kez karar verince bunu kolay kolay değiştirmiyorlar çünkü.
Elbette bu bilgiler çağdaş ülkeler için geçerli. Bir de bize bakın.
Her gün seçmen listelerindeki binlerce seçmenin kayıp olduğu haberlerini duyuyoruz. Seçmenler kayıp, başkan adayları da kayıp.
CHP, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın’ı aylar önce belirlemedi mi? Belirledi.
MHP de öyle.
Güç bela olsa da AKP de belirledi.
İyi de nerede kampanyalar? Neden hiç sesleri çıkmıyor?
Yoksa CHP ve MHP, Gökçek’e haksızlık olmasın diye onun da hazırlıklarını bitirmesini mi bekliyorlar?
Not: Kimi aklıevvel arkadaşlar benim Murat Karayalçın’ın kampanya danışmanlığını yaptığımı dillendirip duruyorlarmış. Bu dedikodunun kaynağı daha işin başında Murat Beyin benimle çalışmak istemesi. Murat Bey lütfetti ama iş yükümün fazlalığı nedeniyle kabul edemedim. Bildiğim kadarıyla şimdi Murat Beyin kampanya danışmanı ve uygulayıcısı Selim Oktar ve şirketi. Benim Murat Beyle dostluğum ise 20 yıl öncesine dayanır ve değerlidir.

HINZIR GENÇLERİN MUZIR YANITLARI VE BAŞBAKANIN SÖZÜ

Fakültede final sınavı günleri. “İmaj Yönetimi” dersinin sınav sorularından biri şöyleydi:
“Başbakanın ‘Hatun benden başkasını öpme dedi’ cümlesinden yola çıkarak Başbakanın imajını tartışınız.”
Öğrencilerin neredeyse hepsi “hatun” sözcüğünün imaj değerini yakalayıp kendilerince analiz etmişler.
Bazı öğrenciler de var ki yanıtlarına bambaşka bir açıyı da eklemişler. Sanki bir tür bilinçaltı okuma çabasına girmişler.
İşte o yanıtların içinden birkaç cümle:
“…Sanki Başbakan başka kadınları da öpüyormuş gibi bir anlam da çıkabilir. Böyle bir şey olup olmadığı sorusunu düşündürüyor.”
“…Başbakanın ifadesinin ilk çağrıştırdığı şey ‘Neden? Başkasını öpmeye mi çalıştın ki?’ olurdu herhalde.”
“…Bir diğer açıdan baktığımızda ise bu cümle ile Başbakanın kadınlara düşkün olduğunu ve kadınları öpmek ihtimalinin olduğunu ama buna karısının izin vermediğini görürüz.”
İnsan üniversitede öğrenci olunca hem hınzır hem de muzır olma şansına sahip olabiliyor…

FİKRİ SAĞLAR’DAN RİCAMDIR…

Sayın Sağlar, her şöhretin bir sahneden çekilme zamanı vardır. Sizin çekilme zamanınız geldi de geçiyor.
O ekran senin, bu ekran benim koşturmanıza gerek yok, belli ki siyasi ürün ömrünüz çoktan dolmuş.
Ne nedenle olursa olsun çözemediğiniz, başarısız olduğunuz Susurluk anılarınızın yeniden değer kazanması ayrı şey, sizin değer kazanmanız ayrı şey.
Artık çekilin de “Şimdi düşünüyorum da Güney’in 2001’deki kasetlerinin yayınlanması ve aynı gün TRT’de bir programa katılmasının belli bir plan dahilinde olduğu belli” türünden zeka düzeyinizi tartışmaya açabilecek cümleler kurmak zorunda kalmayın.
Bizler de sizi saygıyla yad edelim, olmaz mı?

AKLIMDA KALAN

Başbakanın da aynı yolun yolcusu olması: Dün Brüksel’de, konuşma yapmak için Başbakanın sahneye çağrılışını izlediniz mi? Kırkpınar’daki çığırtkanları andıran bir adamın “breh, breh” dedirten övgü dolu sunumuyla Başbakan ve eşi sahneye gelirken… Işıklar maviden kırmızıya oynaşıyor, neonlar yanıp sönüyordu. İnanmayacaksanız konfetiler yağıyordu tepelerine. O mütevazı Başbakan nerde, konfeti altındaki nerde? Gözlerime inanamadım. Sanki ülkesinde yer yerinden oynayan Başbakan o değilmiş gibi bir zafer edasıyla sağa sola el sallıyordu. Bu sahneyi nereden hatırladığımı düşündüm ve buldum. Baykal da yıllar önce bir seçim kampanyasında sahneye öyle fırlamamış mıydı? O gün bugündür Baykal’da konfeti pişmanlığı vardır. Konfetiler tepesinden yağarken o günlerin popüler ismi Ricky Martin’e (ya da başka birine mi) benzetilmemiş miydi? O gösteriden sonraki seçimde Baykal’ın oy yüzdesini hatırlayan var mı?

(Haberturk.com 19.01.2009)