Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Baykal'ın sorunu işte bu!

Liderler ve imajları sorununu akademik bir mesele yaptığım günlerden bugüne hep aynı yanıtı olmayan soruyla karşılaştım.

Derslerde, konferanslarda, benim tarafımdan yönetilmesi istenen ama benim yapmadığım imaj araştırmalarında. Hep aynı soru çıktı karşıma.

“Neden insanlar CHP’ye verdikleri desteği aynı oranda Baykal’a vermiyorlar? Baykal’daki sorun ne?”

Bir yolsuzluğa karışmışlığı var mı? Yok.

Yalancı mı? Değil.

Konuşması mı özürlü? Geçiniz, konuşması ondan daha özürlü olanlar ne mertebelere yükseldi.

Parti içi demokrasiyi işletmiyor, ondan mı? Parti içi demokrasiyi işleten biri var mı ki? Demek ki o da değil.

Eli, yüzü çirkin, itici bir fiziksel özelliği mi var? Tam tersi, bu yaşına rağmen filinta gibi adam.

Peki öyleyse şu meşhur “Baykal’a rağmen CHP” söyleminin altında yatan ne?

Bu konuyu hiç bilimsel olarak araştırmadım, oysa araştırmaya değer cazibesi var.

Bilimsel olarak araştırmadım ama sorunun yanıtını gündelik siyaset içerisinde aramaya devam ettim. CHP-Baykal haberlerine özellikle bu açıdan kulak kesildim.

Baykal’ın politika yapma biçimini ince ince eşeledim.

Ve Baykal’ın kalabalıkların çekim merkezi olamayışının nedenlerinden birini

Ergenekon sürecinde saptadım.

Baykal siyasi hayatının en olgun dönemini Ergenekon sürecinde yaşıyor.

Söylediği her şey, yaptığı her analiz onun değil de başkasının ağzından çıksa yepyeni ve çok inandırıcı bir lider doğabilir.

Ergenekon sürecinde söyledikleri demir gibi sağlam.

Amaa…

Ne var ki…

Ne yazık ki…

Söyledikleri devamlı değil.

İşte Baykal’a dair olumlu hislerin yüksek debili bir sele dönüşmemesinin nedeni bu: Baykal söylediklerinin peşinden gitmiyor! Daldan dala konuyor. Aynı konuya devam etse de o konuda başka başka şeyler söylemek siyasette marifet değil.

İnsanlar bir liderden söylediklerinin ardından gitmesini, ısrarcı, kararlı olmasını bekler.

Baykal bunu yapmıyor. Örnek mi? Son grup toplantısında bir önceki grup toplantısında ısrarla sorduğu soruları hatırlamadı bile..

Tüm imaj yönetimlerinin olmazsa olmaz kuralı “tutarlılık ve devamlılık”tır. Yakaladın mı bir ipin ucunu bırakmayacaksın.

CUMHURBAŞKANLIĞI RESMİ INTERNET SİTESİ NE KADAR RESMİ?

Geçenlerde yazmıştım, Cumhurbaşkanlığı’nın iletişimi hiç bu kadar kötü yönetilmedi diye. İşte gördünüz mü yine haklı çıktım.

Köşk’ün resmi Internet sitesinde KKTC’nin olmadığı bir Kıbrıs haritası yer almıştı. Bu hatayı savunmak için “Bu bir Google haritasıdır. Kıbrıs’ın sitede yer alması resmileştiği anlamına gelmez” açıklaması yapıldı.

Bu açıklama öğrencilerimin proje dosyalarında yer alsa sınıf geçmeleri hayal olurdu.

Benim öğrencilerim koskoca Köşk’ün kendi sitesi için bir Google haritasına gereksinim duymaması gerektiğini bilirler. Nedeni basit, çünkü Google resmi bir arama motoru değil!!

Benim öğrencilerim bir Internet sitesi, bir kurumun “resmi” sitesi ünvanını taşıyorsa orada yer alan her şeyin resmileşme algısı içerisinde değerlendirileceğinin ayırdındadır.

Resmi olmayan bir resmi Internet sitesi… Yaratıcı fikir için Köşk’ü kutlamak mı lazım?

Tamam, halkla sıcak ilişkiler kurmak istiyor olabilirler.

Tamam, Cumhurbaşkanlığı’nı Çankaya’nın tepelerinden sokağa çekmek istiyor da olabilirler.

Tamam, konuşulur olmanın cazibesi, tartışılır olmanın tuhaf hazzı da hoşlarına gidiyor olabilir.

Benim tavsiyem, iletişim olanaklarını kullanırken, yöntemler üretirken daha sakin olup, bin düşünüp bir hareket etmeleridir.

Enerjileri düşünmeyi saçma buluyor olabilir ama Köşk’ün prestiji düşünmeyi mecbur kılıyor.

KAÇ GÜNDÜR NEDEN YAZMIYORUM?

5 gündür yazmıyorum ya. 5 koca gündür… Benim okurlarım yine rahatı kaçan ağaç misali benim rahatımı da kaçırmaya bir hevesliler sormayın.

Efendim neden yazmıyor muşum?…

Bu soruya yanıtımın “Benim için özel biriyle çook uzaklara kaçtım da ondan” şeklinde olmasını inanın çok isterdim. Ama değil.

Okur huzursuz.

Yazmayı mı bırakmışım? Ne alakası var, ben bıraksam yazı beni bırakmaz.

Çok mu yoğun muşum? Yoğunsam okurlarımın suçu neymiş? Evet, yoğunum ama ben de tüm kadınlar gibi yoğunken daha üretken olurum.

Keyfim mi yokmuş? Elbette güzel ve sürprizli ülkemde keyif kaçıracak çok şey var ama açık söylemek gerekirse keyfim gayet yerinde…

Yazmadım ve nedenim çok basit. Yüksek ateş, halsizlik vs. hasta yattım.
Bu aralar çok hastalandım, benim için yeni bir durum bu, genelde hayattan düşecek kadar bırakmam kendimi. Bu kez bıraktım, çünkü yorgunum. Çünkü dinlenecek fırsatım hiç olmadı.

Yeni doçent oluşumun keyfini sürecek zamanı hiç bulamadım. Alıp başımı gidecek birkaç gün yakalayamadım. Hayatımdakilere “ne haliniz varsa görün” deyip boş boş denize, ovaya, dağlara bakma fırsatım hiç olmadı.

İyi ki de olmadı aslında. Meşgul kadın, mutlu kadındır düsturu olan benim.

İyileşmedim ama işte yazdım, yazmadığım için üzülen okur. İstediğiniz oldu.
Özellikle de “Nuran Yıldız okumadan güne başlama, başladıysan da bitirme” sloganını bulan sevgili okurumun istediği…

AKLIMDA KALAN
Milliyet’in Ergenekon araştırması: 33 ilde, 2407 denekle yapılmış. Araştırmaya göre halkın %61.7’si Ergenekon örgütünün varlığına inanıyormuş. Medya yayıyor, kamuoyu oluşuyor. Bu duruma bakınca, iyi ya da kötü işlesin, geç ya da erken tecelli etsin iyi ki hukuk var diyor insan. İyi ki Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Ve koşullar ne olursa olsun hukuka ve adalete inanmak gerekiyor. Çünkü bir tek Ergenekon davasına bakan Mahkeme “kesinleşmedikçe böyle bir örgütten söz edilemez” diyor. Aylar sonra ilk kez hukukun olduğunu bu kadar somut hissediyor insan..

(Haberturk.com 21.01.2009)