Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Zarif bir Başbakan mı? Hadi canım...

Oktay Ekşi’nin önceki günkü yazısı “zarafetiyle dünyayı kendisine hayran eden Başbakanımız” tanımıyla başlıyordu. Belli ki Ekşi dalgasını geçiyor.
Siyasal iletişim belirli kuralları, ilkeleri olmayan, zamana, ülkeye, topluma hatta ve hatta bulunulan “an”a göre koşulları değişen bir iletişim türü.
Siyasetin iletişiminde iletişimin kaynağının niteliklerinden daha önemlisi hedef grubun nitelikleridir. O nedenle de iletişimin kaynağı karşısındakilerin niteliklerine göre tavır değişikliği gösterebilir. Göstermelidir.
ABD liderinde tutan söylem, hemen yanı başındaki Meksika söyleminde tutmaz.
Fransa’da alkışlanan sözler, Türkiye’de namus meselesine anında dönüşebilir.
Siyasal iletişimi yönetilecek bir liderin danışmanı, o toplumun genlerine hakim değilse ortaya komedi de çıkabilir, başarısızlık öyküsü de.
Dünyanın en önemli siyasal iletişim danışmanlarından Seguela’nın, Mesut Yılmaz’la çalışmasını hatırlayanlarınız vardır. Sarkozy-Bruni öyküsünün yazarı Seguela en önemli yenilgisini Türkiye’de ANAP’la almıştı.
Ülkede siyasetin en canlı, seçmenin en yüksek sesli olduğu dönemde Seguela “sessiz çoğunluğun sesi” konseptini getirmişti, Mitterand kampanyasından araklayarak.
“Yanlış yapıyorlar” demiştim genç bir asistandım henüz. Sesim Mesut Yılmaz’ın etrafındaki gösterişli danışmanların dev cüsseleri yanında cılız kalmıştı.
Şimdi de Erdoğan’dan daha nazik ve zarif olmasını bekleyenler var, onlara Türk siyasetinin Fransızları adını taktım.
Onlara göre Erdoğan kaba, küstah ve külhanbeyi üslubuyla bizim çağdaş, batılı kültürümüzle (!) uyumsuz.
Bir salon beyefendisi değilmiş, oysa öyle olmalıymış, örnek olacakmış ya…
Hadi diyelim ki Erdoğan tövbe etti ve bir salon beyefendisi kıvamına geldi. Ve “konuşma lan, ananı da al git” demek yerine,
“Rica ederim susunuz beyefendi, validenizi de alıp derhal uzaklaşınız” dedi…
“Otur oturduğun yerde!” diye had bildirmeyi değil de
“Yerinize oturmanız mümkün mü acaba? Siz ayakta durunca gönlüm razı olmuyor” demeyi seçti.
Ya da “Size ne yahu!” diye sertleşmek yerine
“Konu sizi neden ilgilendirdi, bir mahsuru yoksa öğrenmem mümkün mü acaba?” dedi.
“Yahu bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak?” diye çiftçilere sert çıkmak yerine
“Beyefendi lütfen kendi işinizi kendiniz yapınız, ellerinizi yıkamadan da benimle tokalaşmayınız” demiş oldu…
“Efendi, sen kim oluyorsun” diye fırça atmaktansa
“Pardon sizi tanıyamadım, kendinizi tanıtır mısınız?” dediğini düşünün.
Ya da “Onları hoplatacağım” demesin de
“Bir hoplasanız da bedeniniz nasıl salınıyor bir görsek” deseydi..
“One minute, one minute! Benim için bundan böyle Davos bitmiştir, daha da olsa gelmem, bunu da böyle bilesiniz!” hışmının yerine
“Bir dakika efendim, bir dakika, bir daha Davos’a gelmesem sizi kırmış olmam değil mi? Affedersiniz ama buraların havası beni biraz boğuyor da..” deseydi...
Kim bu zarif Başbakana oy verirdi sizce?
Daha dün “Şimdi bana küfrettireceksiniz..” diyen birini mi seçerdik yoksa “olsun çocuğum sen canını sıkma” diyen birini mi?
Kimi seçerdik?..

AKLIMDA KALAN
Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’un istifası: Dün Turgut Altınok’la birkaç kez konuştuk. Sesinde ne kızgınlık, ne dargınlık ifadesi vardı. Benim bildiğim Altınok gibiydi, gerçek duygularını hiç belli etmiyordu. O sakindi ama ben şaşkındım. Keçiörenliler tarafından, özellikle da kadın seçmenler tarafından çok sevilen bir Belediye Başkanıydı. Ama ondan zerre hazzetmeyen Melih Gökçek, yıllardır hiçbir rakibiyle uğraşmadığı kadar Altınok’la uğraştı, bu gizli değil. Altınok’un özel yaşamıyla ilgili bir kasetin varlığı ve sonrasında da medyaya servisi gündeme geldiğinde de akıllara hemen Gökçek geliverdi. Turgut Altınok ülkücü bir gelenekten geliyor, onun için lidere bağlılık önemlidir. Erdoğan ona bir yanlış yapmadıkça o da Erdoğan’a yanlış yapmaz. Bana kalırsa Altınok’un, özel yaşamıyla ilgili bir kaset için (gerekçesi buysa) adaylıktan vazgeçmesi doğru değildi. Hem de çapkınlığın erkeğin şanından olduğu söylenen bir ülkede. Bu kaseti kim servise koymuşsa o da kendi ayağına ateş eden beceriksiz kovboya benzedi kanımca.

(Haberturk.com 16.02.2009)