Nuran YILDIZ

Sabah Gazetesi - Arşiv

Baykal'ın iletişim çıkmazı

Bir süre önce CHP'de siyaset yapan bir iş adamı Deniz Baykal'ın imajını araştırmayı düşünmüş, araştırmayı da benim yönetmemi istemişti. Araştırmanın sorunsalını ise şöyle ortaya koymuştu: "Deniz Bey'in bir yolsuzluğu, hırsızlığı yok. Bir şaibesi yok. Konuşma şekli fena sayılmaz. Fiziksel olarak da düzgün bir adam. Peki CHP'nin kemikleşmiş oyu dışında neden Baykal'a oy verenler az?" Bu ilginç araştırmayı yoğunluktan kabul edememiştim. Ama aynı sorulara yanıt arayanlara test edilmemiş birkaç ipucu vermek isterim. Baykal tüm artılarına rağmen seçmenle sağlıklı iletişim kuramıyor çünkü muhalefet anlayışı hiç değişiklik göstermiyor. Muhalefet biçimi topun ayağına gelmesini bekleyen tembel futbolculara benzer.
Gazetecileri makamında ağırlayıp politikalarını anlatırken, içtiği suya nane yaprağı atmanın yararlarından söz etmesiyle, sağlıklı ve genç kalmanın sırlarını anlatmasıyla biraz Osman Müftüoğlu'na benzer. Yeni genel merkezin oval ofisini gazetecilere gezdirirken de daha çok ABD başkanı edasına bürünür.
Daha da önemlisi İsmailağa Cemaati'nin neredeyse İstanbul'un bir ilçesini şeriat kurallarıyla yönetmesinden Sabah gazetesinin birinci sayfasıyla haberdar olur. Biz şaşırmadığımız halde, şaşkınlıkla, "Orada ayrı bir devlet ilan etmişler" diyecek kadar uzaklarda bir yerden muhalefet yapar. Genel merkezin, halk bir yana, ilçeler düzeyinde bile iletişim kanalları tıkalıdır. Gazete haberleri olmasa ülkede neler olduğunu kendisine anlatacak bir iletişim sistemi yoktur.
Bunlar Baykal'ın iletişim çıkmazı için sadece birkaç küçük ipucu..

Fiat Albea'nın duygusal yolculuğu

İşte bu biziz. Sevdiklerimizi terminale kadar giderek uğurlarız. Bu da yetmez, otobüs gözden kayboluncaya kadar arkalarından el sallarız. Olanağımız varsa, su gibi gidip gelsin diye arkasından su dökeriz. Giden evin çocuğuysa, bir de ilk kez ayrılıyorsa evden gittiği yere kadar takip de etmek isteriz. Fiat Albea reklamıyla TBWA/İSTANBUL, yolculama duygumuzu ne güzel yakalayıvermiş ve ne de güzel anlatmış. Albea'nın daha az yakıtla daha çok yol yapma niteliğini duygusallıkla bağdaştırıvermiş.
İçime sinmeyense yolculukla ilgili çok güzel şarkılarımız varken Brotherhood'un "save your kiss for me" şarkısını seçmiş olmaları. Orada bizden uzaklaşmışlar. Arabesk olmaktan kaçınmak için olabilir ama biz ayrılıklarımızı dibine kadar arabesk yaşamaz mıyız?
Trafikte yan taraftan bir araçtan diğer araca el sallayarak yolculuk yapmanın tehlikeli olduğu notunu ekleselerdi, toplumsal sorumluluklarını da yerine getirmiş olurlardı.

Fiat Albea'nın duygusal yolculuğu

İşte bu biziz. Sevdiklerimizi terminale kadar giderek uğurlarız. Bu da yetmez, otobüs gözden kayboluncaya kadar arkalarından el sallarız. Olanağımız varsa, su gibi gidip gelsin diye arkasından su dökeriz. Giden evin çocuğuysa, bir de ilk kez ayrılıyorsa evden gittiği yere kadar takip de etmek isteriz. Fiat Albea reklamıyla TBWA/İSTANBUL, yolculama duygumuzu ne güzel yakalayıvermiş ve ne de güzel anlatmış. Albea'nın daha az yakıtla daha çok yol yapma niteliğini duygusallıkla bağdaştırıvermiş.
İçime sinmeyense yolculukla ilgili çok güzel şarkılarımız varken Brotherhood'un "save your kiss for me" şarkısını seçmiş olmaları. Orada bizden uzaklaşmışlar. Arabesk olmaktan kaçınmak için olabilir ama biz ayrılıklarımızı dibine kadar arabesk yaşamaz mıyız?
Trafikte yan taraftan bir araçtan diğer araca el sallayarak yolculuk yapmanın tehlikeli olduğu notunu ekleselerdi, toplumsal sorumluluklarını da yerine getirmiş olurlardı.

Aklımda kalan

* Bordeaux Teknik Direktörünün bakış açısı. Ricardo Gomez, GS maçının Olimpiyat Stadı'nda oynanması hakkındaki fikrini soranlara "sahada seyirciler değil futbolcular oynar" dedi ya, aklıma her yenilgide, sahadaki 11 dışında binlerce gerekçe bulan futbol camiamız geliverdi. Düşünce tarzındaki fark iletişim kurma biçiminde kendini ortaya koyuyor.
* Rice'ın mum ışığı. "ABD Dışişleri Bakanı Rice, Kanada Dışişleri Bakanı ile birlikte. İki Dışişleri Bakanı mum ışığında görüştüler" haberlerine ABD Dışişleri Bakanlığı "Yemekte mum ışığı yoktu. Oda gayet iyi elektrikle aydınlatılmıştı" açıklamasını yaptı. Maazallah bizde bir kadın bakanla ilgili böyle bir haber çıkacak, ülkenin namusundan başlanırdı. Siyasal iletişim danışmanlığı yapanlar Batı'daki yöntemi taklit etmek yerine üsluba önem vermeyi bilmeli.
* Emine Erdoğan'ın reklamlı türbanı. Emine Hanım'ın giyim tarzını konuşmayan, yazmayan kalmamışken kıyafetinin hem de en dikkat çeken kısmındaki reklam da neyin nesi? Türbanın her yeri kocaman harflerle "Louis Vuitton" yazılarıyla doluydu. Bir sloganı eksik kalmış. Peki neden bir başbakan eşi LV'nin gönüllü reklam panosu olmak ister?
* Başbakan'ın kendi varlığına isyan eder duruma gelmesi. Başbakan İTO'da "Tayyip Erdoğan değilim ben, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıyım ben" diyecek noktaya gelmişse, uzun bir tatile ihtiyacı vardır. Danışmanları kamuoyuyla Başbakan arasına bir set çekmeli, ağzına geleni söyleme huyundan bir an önce vazgeçirmelidir.

(Sabah Gazetesi 17.09.2006)