Nuran YILDIZ

Sabah Gazetesi - Arşiv

Askerin dilini çözmek

Askerin dilini çözmek, anlamak kolaydır. Diplomatik dil kullansalar da ne söyledikleri ortadadır. Simgelerle dolayımlarken bile mesajları gizli değildir.
Söyleyecekleri varsa ya konuşurlar ya da eyleme dökerler. 25 Mayıs 1960'ta, Eskişehir'de Menderes'in karşılanması sırasında subayların arkasını dönmesi, 4 Şubat 1997'de tankların Sincan'dan geçmesi, 29 Kasım 2002'de komutanların Meclis Başkanı ziyaretinin 3 dakikada bitmesi eyleme dökülenlerdi. Pek çok sözcüğü yan yana getirmekten fazlasını anlattılar.
Bu kez askerin daha sert olduğu söylense de fark sertlikte değil, netlikte. Bu kez daha net, direkt mesajlar verdiler. Simgelerin anlaşılırlığıyla değil, çözümlerin çabukluğuyla ilgililer. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ her konuşmasında altını çizdiği konuları bu kez doğrudan makamları işaret ederek söyledi. Sırada Genelkurmay Başkanı var.
Hakkari'de askerin çöp toplama protestosuna itiraz edenler, tank geçseydi seslerini bu kadar çıkarırlar mıydı sizce? Çöp toplarken söylediklerinde netti, demorakrasi açısından daha önemlisi siyasilerin bunu eleştirilmesiydi.
Askere yanıt vermeme konusunda tembihli oldukları açık olan Hükümet üyelerinin "İrtica konusunda varsa bir şey söylesinler" demesi, inandırıcılıktan uzak. Üstelik bu kez net mesajlar yalnızca Hükümet'e değildi; muhalefet de hedef grup içindeydi.
Türkiye'nin örtülü/örtüsüz darbeler tarihine bakın, göreceksiniz: Askerin ne dediğini çözmek kolay, siyasetçinin bunu çözmemekte ısrarını anlamak zor.

Network ve olgun erkeğin dönüşü

1999'da yola çıkan Network, kısa sürede fark, stil ve prestijin markası olmayı başardı. Markalaşma serüvenini yakından izledim. Pazarın dayatmalarına rağmen Mehmet Hotiç'in kararlı tavrının ve markanın iletişim yöneticisi Günnur Gündüz Ayar'ın zekasının sonuçlarından heyecan duydum.
Network markası konumlandığı A,B grubunda Beymen'i gölgede bırakacak kadar iddialı. Beymen yerinde sayarken, Network ekibi konseptinde tutarlı, heyecanında devamlı oldu.
Network'un markalaşma serüvenindeki önemli hata, kendini A,B grubuna konumlarken ürünlerini C grubunun mağazalarında satmasıydı. Pazarlama kaygısı markaya zarar verebilir.
Network yeni sezona Sex and the City'nin karizmatik Mr. Big'i, Chris Noth'la girmiş. Sevgililerin 15-25 yaş aralığından tercih edildiği günümüzde, kadının olgun bir adamın kollarına duyduğu ihtiyacı yeniden keşfetti. Fark bu: Herkes teenage'lere koşarken, Network eski bir gerçeği, kadının olgun erkeğe meylini hatırladı.
Markanın karizması ve kendine güveni Noth fotoğraflarıyla örtüşüyor. Doğru bir medya planı uygulanan Network akıntıya kapılmıyor, diğerlerinden ayrı duran karakterini koruyor.

Madde 301 Burger King'i kapsamaz mı?

Burger King'in ramazan reklamlarını izlediniz mi? Yeniçerinin hamburger yiyişi var ki özendirmek yerine iç kaldırıyor. Ramazan nostaljisi yaşatmak istemişler, anladık. Pala bıyıklı adamın parmaklarını tek tek yalamasını izlemek mide istiyor. İğrenme hissinden hamburgeri hayatından çıkaranlar çok.
Hedef kitlesi kim? Belli değil. Yönetiminde iki Türkün bulunduğu Burger King'in bilinçaltı hedef kitlesinde, Türklerin pala bıyıklı, parmak yalayan görgüsüzler olduğu anlaşılıyor. Uluslararası bir firmanın Türkiye'ye bakışının bilinçaltı yansıması mı bu? Reklamda Türkler öyle aşağılanıyor ki, Elif Şafak'ı dava edenler 301. madde gereği "Türklüğü aşağılamak"tan Burger King hakkında suç duyurusunda bulunabilir.

Sıkıldım bu kolaycılıktan!

Medyası da, entelektüeli de, hukukçusu da ne zaman AB üyelik sürecimiz tıkanır gibi olsa suçu askere atıyor. Asker konuşuyor ya AB bizi ondan istemiyormuş. Asker düşündüğünü söylüyor, söylediklerini yapan var mı? Yok. Söylediklerinin içeriğini tartışan var mı? O da yok. "İrtica yükseliyor" diyorlar. Sonuç: Ortalık şeyhten, tarikattan geçilmiyor.
Şu deve kuşu misali kafayı kuma gömmekten, eşeğin önündeki havuç misali aynı şeyin peşinde gitme kolaycılığından sıkıldım.
Evet, AB daha çook uzun süre bize kapılarını açmayacak. Ama sanıldığı gibi bu tek başına askerin konuşmasından olmayacak. Her AB ülkesinde hastanede yanlış narkozdan bir çocuğun ölümü bakanın istifasıyla sonuçlanır. Bizde, Sağlık Bakanı 'olur böyle şeyler' der, geçer. AB'nin bizi istemiyor olmasındaki temel gerekçe bakış açısındaki bu fark ve bu kolaycı tarzdır.

Marketingist ödülleri

Pazarlama dünyasında biriken bilgi ve deneyimi paylaşmak için oluşturulan Maketingist'in ücüncüsü gerçekleşti. İki oturumu izleyebildim. Bu tür ortamlar rekabet içinde paylaşarak birbirini geliştirmek için derin bir soluk işlevi görüyor.
İlk gün Fortis'e 'büyük ödül', Garanti Flexi Card'a 'yenilikçi ürün', Hare Likör'e 'yeni marka yaratma', Pegasus'a da "devrimci pazarlama uygulamaları" ödülü verildi. Hare Likör'e bu ödülü verdiren araştırma verilerini merak ediyorum. Dahası Pegasus'a 'devrimci' yakıştırması ise yanlış. Pazarlamada inovasyonun doğasındaki 'yeni'yi devrimcilikle abartırsak şirketin kendisine haksızlık etmiş oluruz. Pegasus şimdi ne yapacak, karşı devrim mi?

Pes doğrusu!

Hani bir iş pisliğe batınca insan 'acaba bunda benim de rolüm var mı' diye düşünür ya; yani öyle olması gerekir ya; öyle olmuyor. Halkla ilişkiler alanı tam bir sefalet yaşıyor. Rüşvetin adı halkla ilişkiler faaliyeti oluyor. Bacak boyu sorarak işe eleman almakla ünlü olan bu işin sorumluları, sektörün durumundan biraz utanmak yerine halakıl vermeye kalkmıyorlar mı? Pes doğrusu!
Haftaya halkla ilişkilerin sefaletini dizi dizi yazacağım. Paylaşmak isterseniz deneyimlerinizi yazın, sektöre birlikte bakalım.

Aklımda kalan

*Akbank 16. Uluslararası Caz Festivali'nin tv filmi
Kırmızı bir gecede caz eşliğinde dans eden İstanbul silüeti çok güzel. 'Şehrin sesi' sözleriyle... Basit bir fikir, hayranlık uyandıran bir sonuç. Keşke bitmese diyorum seyrederken.

*Aygaz Genel Müdürünün Sözleri
Tüketicinin güvenini örneklemek için Genel Müdür Neyzi, ev hanımının tüp gaz bayine telefon edip "Tüpü getiriver, anahtar paspasın altında, sevdiğin börek de dolapta" dediğini anlatmış. Sayın Neyzi bu ülkede çocuğun babaya benzemediğini anlatmak için 'tüpçüden mi?/sütçüden mi?' esprisini unutmuş. Yanlış anlaşılabilir.

(Sabah Gazetesi 01.10.2006)