Nuran YILDIZ

Sabah Gazetesi - Arşiv

Marka 2006: Başarısızlık iyidir!

Marka 2006'da hoş şeyler vardı. Açılış filminde "marka nedir" sorusunu yanıtlayan çocuklar gibi. Onların marka tanımları şöyle: "insanların gittiği yer", "aldığım şeylerin üzerine konan şeyler", "marka koymazlarsa biz anlayamayız." Ne kadar isabetli değil mi?
Bob Geldof'un kendi başarısızlık öyküsünü anlatması da hoştu. "Başarısızlık iyidir" dedi. Konuşmacıların çoğu aynı görüşü paylaştı. Özeti, başarısız olmamışsan yeterince zorlanmamışsın demekti.
Marka 2006'da başarısızlık da vardı. Konuşmacı olarak Ömer Çelik'in seçilmesi gibi. Gördük ki Ömer Çelik konuşma adamı değil. Bildik La Fountain'in tilki8karga masalıyla başladı. "Türkiye'nin aşırı güven yüzünden atalete düştüğü için markalaşamadığı" savıyla devam etti. Bu fikir ve içerik salonda bir hayal kırıklığı rüzgarı estirdi.
Daha kötüsü ise Mehmet Ali Birand'la sorucevap formatıydı. Bir danışıklı dövüş hissi yayıldı. Salondan gelen "hard" sorular Birand'ca yumuşatıldı. Çelik de hiç birine doyurucu yanıt vermedi. Evirdi, çevirdi. Küçümsedi. Sonuçta ikinci soruda salon boşaldı. Volff Olins'ten Mark Stevenson "soru var cevap yok, ilginç" diye bir Türkiye gözlemini fısıldıyordu.
Çelik'i dinleyince, bazı insanlar konuşmayıp yalnızca işini yapsa daha iyi olur diyesi geliyor insanın.

Ah bu kedi kadınlar

Özay Şendir bir erkeğin "seni seviyorum" deme biçimini yazdı. Gece İstanbul'dan Ankara'ya arabayla yola çıkan kadın Ankara'da bekleyen sevgilisine korktuğunu söyler. Adam da Bolu'da onu karşılar.
Bizim gazetede Güzin Abla yok. Bu nedenle böyle bir adam bulmak için nasıl bir iletişim yolu gerektiğini soran epostalara boğuldum.
Yanıtım "kelin ilacı olsa" türünden olabilirdi. "Terzi kendi söküğünü dikemez" demeyi tercih ederim. Çoğumuza iç geçirten o romantik adamlar için nasıl bir iletişim yolu izlemeli? Basit: Kedi kadın olun.
Kedi kadınların kimi köşesinde küçücük kızını sekse nasıl hazırlayacağını yazacak kadar hastalıklı cesarete sahip olabilir. Kimi her koşulda ayakta kalmayı bilen savaş muhabiri. Fark etmez. Onlar almak istedikleri adamların yanında çaresizdir. Korunması gereken zayıf kedilerdir.
Adamların dibine sokulup mırıldanırlar: "Sensiz ne yaparım, beni bırakırsan sokak kedilerine dönerim." İşte kadın ve erkeğin değişmeyen iletişim motifi.
Yaşam tercihlerdir: Kedi olursanız aldatılmayı da göze alacaksınız. En çok aldatanlar kedi kadınların adamlarıdır. Zayıf kadını korumaya alan adam mağaradan başka kadınlar için çıkar. Çünkü erkekler, güdüleri en yavaş değişen canlı türleridir.
Güçlü olursanız, sizi seçen adam sayısının az olacağını da bileceksiniz. Seçim sizin.

"Evde kalmış kız kurusu"

AB Komisyonunda 8 başlığın askıya alınması Türkiye'yi "evde kalmış kız kurusu" psikolojisine sürüklerse rasyonel kararlar almak güçleşir.
"Evde kalmış kız kurusu" günlük iletişimde yalnızca medeni hal göstergesi olarak kullanılmaz. İçten içe sezdirilen, cinselliğin yaşanamamasının psikolojiye yansıyan yanıdır. Kız kurusu agresif, kendine güvenini yitirmiş, yapayalnızdır. Ona acınır.
Türkiye'nin AB'den gördüğü negatif tavırla hızla "evde kalmış kız kurusu psikolojisi"ne itildiği açık. "Kız kurusu" bir baskı ifadesi. Genellikle bu baskıdan kurtulmak için dul, çocuklu, yaşlı bir adama razı olunduğu görülür. Red cephesinin elbirliğiyle yapmaya çalıştığı "Türkiye'yi bu psikolojiye sokup, her sonuca razı etmek." Oysa AB'nin çok çocuklu, psikolojik sorunlu, andropoz eşiğini geçmiş bir adam olduğunu düşünsek. Kendimizi daha iyi hissedeceğimiz kesin. Daha iyi bir his daha pozitif bir iletişimin de hazırlayıcısıdır.
Kız kurusu olmak yerine evden çıkıp, sosyal, görünür ve kendine güvenen biri olmak için çaba sarf etme zamanı. Marka danışmanı Mori Shanani'nin Marka-2006'da söylediği gibi "tıkanıklık varsa kendini yeniden tanımlama zamanı gelmiştir."

AKLIMDA KALAN

Yeni Rakı reklamı
Sinemada izledim. Yeni Rakı, bir akşam vakti Boğaz'da gezdiriyor bizi. Rakılar doluyor kadehlere ve birlikte "İnleyen Nağmeler"i söylüyoruz. Reklam öyle güzel, meşk anlayışımız öyle çarpıcı ki. İnsan alkol reklamlarının televizyonda yasak oluşuna seviniyor. Yoksa çoktan rakıkolik olup çıkardık. Reklam öyle yakalıyor işte

Galatasaray'ın iletişim yönetimi
Bir şey demeyeceğim. Yalnızca birileri çıkıp bu takımı iletişim bilmezlerin elinden alsın. Lütfen!

(Sabah Gazetesi 10.12.2006)