Nuran YILDIZ

Sabah Gazetesi - Arşiv

AKP-Ali Taran cephesinde işler karışık

Tarih: 18 Şubat 2006. Yer: Çırağan Sarayı. Toplantıya katılanlar: Başbakan Erdoğan, AKP'nin tanıtımından sorumlu kurmayları ve Ali Taran.
Taran nasıl çalışacaklarını soruyor. Başbakan yanıtlıyor: "Teknik konularda Erol Bey'le çalışacaksınız ama Edibe Hanım'ın gözetiminde olacaksınız." Taran bu yanıttan hoşlanmıyor. Ama 16 milyon YTL tutarındaki anlaşmanın imzalanması için haberler gönderiyor. Başbakan'ın yanıtı "Aceleniz ne?" oluyor. Taran için aracı olanlara da "siz bu işe karışmayın" diyor. Taran birden muhatapsız kalıyor.
İşlerin çıkmaza girmesinde iki önemli gerekçe konuşuluyor: Birincisi, Taran'ın öneri olarak götürdüğü konseptin yarattığı hayal kırıklığı. Rivayet odur ki, Taran'ın Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması üzerine kurduğu konsept siyaset bilmekten ve yaratıcılıktan uzak, yetersiz bulunuyor. İkincisi, kendisine "Allahsız", "Atma Recep din kardeşiyiz" dedirten Cem Uzan kampanyasını yöneten bir reklamcının bu kez kendileri için çalışmasındaki etik sorun Erdoğan ve ekibinin içine sinmiyor.
Erdoğan kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle mahkemelik olmasına neden olan biriyle çalışmayı partisine nasıl anlatabilir? "Aracıları" kırmak olmasa Erdoğan'ın Taran'a çoktan güle güle diyeceği konuşuluyor. Gözler bu hafta belli olacak kararda.
Bu arada Ali Taran'ın bu işe girmekten bin pişman şekilde "CHP benimle çalışmak istiyor" diyerek AKP yönetimine baskı yaptığı söyleniyor.
Ali Taran'ı kaçırdığı için üzülen diğer partilere duyuru: Ali Taran için geç kalmış sayılmazsınız. Tabii önce siyasi parti misiniz, salt ticari ürün mü, ona karar vermelisiniz.

Büyük balık hızlı balığı "ham" yapar

15-16 bin tiraj yapan Referans Gazetesi'nin "Hızlı Balık Ödülleri"nin ilki dağıtıldı. Seneye "geleneksel" derlerse şaşmayın. Bu ödülü düzenlemenin iki nedeni olabilir:
Ya (dağıtılan ödüllerden anladığım kadarıyla) Anadolu sermayesine şirin görünmek amaçlanıyor ya da dedikodularda olduğu gibi Referans'ın Zaman kökenli Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık'a büyük medyada yer açma çabası.
Ben amaca değil, ödül konseptine takıldım. Efendim, İstanbul'un bir yerinden bakınca (plazalar olsa gerek) artık büyük balık küçük balığı değil, hızlı balık yavaş balığı yutarmış. Teknoloji, iletişim vs. gibi hızla ilgili konulara kafayı takmış bir arkadaşım sordu:
"İyi de hız risk demek değil mi? Riski iyi bir şeymiş gibi sunmanın mantığı ne?" Sonra yanıtı da verdi: "Hızın getirdiği risk de zaten büyük balığın işine gelir."
Küçük balıkların büyük balıklarca yutulduğu ortamda sırf ilginç, sıradışı halkla ilişkiler olsun diye hızlı balığın peşinden gidersen sonun yine büyük balığın midesidir, haberin olsun.

AVM'lerin güvenlik sorunu biter mi?

AVM'lerdeki (alışveriş merkezleri) güvenlikle ilgili e-posta almadığım gün yok gibi. Önce, Armada otoparkındaki hırsızlık, sonra bir okurumun Kanyon'da yaşadıkları... Kanyon sinema çıkışında güvenlik elemanlarının gözleri önünde darpa maruz kalmışlar. Okurumun şikayeti üzerine darpta bulunanları karakola götürmek için taksiye bindirmişler. Bir güvenlik elemanı da taksideymiş. Metrocity önünde darpçılar taksiden inip kaçmışlar.
"Sonrasında" diyor okurum "karakolda yürütülen soruşturmada, güvenlik görevlileri aslında ellerinde hiçbir yetki olmadığını ve de böylesi bir duruma müdahale edemeyeceklerini kanuni birtakım gerekçelerle ifade ettiler. Orada vatandaşın emniyetinden sorumlu güvenlik görevlilerinin uygulaması gereken prosedür, tarafları olay mahalinde tutarak, durumu polise bildirmektir. Ben ve eşim sabaha kadar karakolda ifade vermekle uğraşırken, şehir magandaları elleri kolları serbest evlerinde oturmakta idiler."
Güvenlik elemanları AVM'lerin imaj yönetiminde önemli. Personelin kriz anındaki davranışları doğrudan AVM yönetimine mal ediliyor. Kanyon'un güvenliğiyle ilgili yetkililerle konuştum. Konuyla ilgili titizler. Olayın Kanyon'un dışında olduğunu, buna rağmen müdahale ettiklerini belirttiler.
Özel güvenlikle ilgili yasanın yeni olduğunu, tam anlaşılmadığını anlattılar. Personellerine iletişim becerileri, stresle başa çıkma konularında psikolog tarafından sürekli eğitim verdiklerini söylediler. Demek ki, AVM yönetimleri güvenlik konusunda müşterilerini de bilinçlendirecek çalışmaları yoğunlaştırmalı.

Türk erkeğinin seyir defteri: Permatik

Türk erkeğinin Permatik'le tanışmasının 30'uncu yılı reklamını izledim. Anlıyoruz ki Türk erkeği fiziksel olarak epey değişim geçirmiş. Artık bıyığı yok. Yayılarak oturmuyor. Zihinde ise değişim adına tık yok. Erkek yine klasik "cesur, centilmen, arkadan konuşmaz, baba." Erkekleri havaya sokacak ne varsa reklamda var.
İlginç olan "Babalar, oğullar ve torunlar için" sloganını okuyan sesin Rodeo'nun "Mustafalar, Aliler, Ahmetler, Hüseyinler için" diyen sesle aynı tonlamayı, vurguyu, maçoluğu taşıması.
Reklamda Türk kadınının Permatik'le ne zaman tanıştığının yanıtı yok. Ama görüntüde erkekler değişirken değişmeyen bir horoz var. Bilmem kinayeyi fark ettiniz mi?

"Moda, Ronit Gülcan'dır"

"Power Türk Müzik Ödülleri" gecesindeki Cem Hakko'lu Ronit Gülcan fotoğraflarına baktım. Fotoğraf altlarında Ronit Hanım için güzel, seksi yazıyor. Birçok erkek de buna katılıyor. Ben fotoğrafta başka şey görüyorum: 23 yıllık evliliği bitirmeye neden olmanın zaferi sinmiş gözler.
Acaba diyorum erkeklerin Ronit Gülcan'ı güzel bulmalarının nedeni Hakko'nun boşanma tazminatının 16 trilyonluk tutarı olmasın sakın? Ne de olsa Cem Hakko bir işadamı ve o parayı öyle kolay gözden çıkarmaz, vardır bir bildiği diye düşünüyor olmasınlar?

Aklımda Kalan

- Başbakan'ın "Genelkurmay Başkanı'nın kişisel görüşüdür" sözü- Erdoğan emekli asker konuşmasının bile asker adına konuşuyor muamelesi gördüğü bir ülkede "Genelkurmay Başkanı'nın kişisel görüşüdür" gafını nasıl yapar? Çağdaş siyaset kurallarının geçerli olduğu ülkelerin siyasetçileri medya önüne çıkmadan ciddi bir mutfak çalışması yapar. ABD Başkanı için bu süre 6 hafta, Dışişleri Bakanı için 3 haftadır. Acil durumlar hariç. Sorular istenir. Söyleşiyi yapan bu soruların dışına çıkamaz. Çıktığında bir daha kendisiyle söyleşi yapılmaz. Özellikle gerilimli bir süreçten geçilirken her sözcüğün gram değeri hesaplanır. Kimse krizi çıkaran, gerilimi artıran taraf olarak algılanmak istemez. Oysa bizde siyasetçi her konuyu iyi bildiği için hangi konuda ne söyleyeceğini kimse ona telkin edemez.
- Lagendijk'ın medeni durumu- Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Lagendijk, Türkiye'yi kastederek "Neden ordunun devleti, laikliği koruyacağına inanılır? Bilmiyorum, anlamıyorum" demiş. Bu zatı muhteremin eşi Türk değil mi? Bu sorunun yanıtını bir zahmet eşine soruversin. Ben de bu ülke hakkında fikri olmayanlar bu ülkeyi neye göre eleştirir onu anlamıyorum.
- Halkla ilişkilerin imajı- Binbir Gece dizisinde halkla ilişkiler mesleği aşağılandığı için bazı halkla ilişkiler çalışanları diziyi protesto etmişler. Petek Dinçöz'ün hemşireli klibi için de hemşireler bunu yapmıştı. Protestoya şaşırmadım. Halkla ilişkiler firmasına bacak boyu sorarak eleman aldığını gerine gerine söyleyen adamlar eğer hâlâ halkla ilişkiler camiasında böbürlenerek dolaşıyor, sözleri dikkate alınıyorsa halkla ilişkiler bunu hak etmiştir.

(Sabah Gazetesi 04.03.2007)