Nuran YILDIZ

“RÜZGÂR” DİYORLAR, DEĞİL…

----- 24.05.2010 - 21:00 -----

Mustafa Kemal 10. Yıl Nutku’nun beşinci cümlesinde der ki “Az zamanda çok ve büyük işler başardık.”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kaderi bu. Hep az zamanda çok işler yapmak durumunda kalıyor. Hep başkalarının yıktıklarını yapmak, bozduklarını tamir etmek ve bunları yaparken de daha çağdaş, daha aydınlık ve sorunsuz bir Türkiye kurmak hep CHP’ye düşüyor.

Şimdi…

Yeni bir soluk. Yeni bir güç. Ve yeni bir anlayış. “Rüzgâr” diyorlar, değil. Beklentiyle buluşma. Arayışın bitişi.

Son üç gündür öyle manzaralara tanık oluyorum ki… CHP mi halkı kucaklıyor, halk mı CHP’yi birbirine karışıyor.

Yıllardır kongrelere, kurultaylara gitmişliğim var. İkinci gün salonda yalnızca delegeler kalır.

Medya terk eder salonu önce. Destekçiler gider sonra.

Simitçiler, sucular kaybolur.

Bu kez farklı. İkinci gün neredeyse geceydi… Ve salon ilk günkü kalabalığıyla oradaydı. Bir susuzluğun giderilişi gibi bir şeydi…

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu değerlerini özenle koruyarak…

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinin üzerine titreyerek…

Sizlerle birlikte.

Yükümüz ağır, işlerimiz çok. Artık siz, biz, hepimiz bu yükü birlikte hafifleteceğiz… Zorunluyuz biz…

“Rüzgâr” diyorlar, değil… Dalga dalga bulaşan bir coşku bu…

HÜRRİYET’E SİTEM…

Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’nu çok severim. Sanırım o da beni sever. Duygusallık bir yana, birbirimizi tanırız.

Ankara Temsilcisi Metehan Demir arkadaşım. Birlikte program yaptık. Birbirimizi biliriz.

Okur temsilcisi Faruk Bildirici dostum. Birbirimizi severiz.

Hürriyet’in her noktasında ya arkadaşım, ya dostum ya öğrencim var…

Yine de…

Bunlara rağmen…

Kayırma istemem. Ayrıcalık istemem.

Ama…

Doğruyu yazsınlar isterim, serde iletişim hocalığı var.

Hürriyet, CHP’nin yeni Parti Meclisi’yle ilgili haberde benimle ilgili dört cümle yazmış. Beş yanlış yapmış...

İlk cümle, en masum olanı: “A.Ü. İletişim Fakültesi’nde yardımcı doçent.”

Düzeltiyorum: Yaklaşık iki yıldır doçentim. Önemi yok, ünvanlarla hayata tutunanlardan olmadım hiç. Başkası bilmese olur da, Hürriyet?

İkinci cümle: “Genelkurmay Başkanlığı’na bir dönem iletişim alanında danışmanlık hizmeti vermesiyle tanındı.”

Düzeltiyorum: Bir cümlede iki yanlış. Birincisi “danışmanlık” yapmadığıma dair defalarca açıklama yaptım bu ülkede. Akşam gazetesindeki söyleşide net bir yanıt verdim. İkinci yanlış, danışmanlık hizmetiyle tanınmadım, “Liderler, İmajlar, Medya” kitabını yazdığımda (2002) yeterince tanınmıştım, tanınmak ne demekse…

Üçüncü cümle: “Bu alandaki deneyimini ‘Tanklar ve Sözcükler’ adlı kitabında yayımladı.”

Düzeltiyorum: Bu haberi yazan arkadaş hiç okumadığı bir kitap hakkında fikir belirtmiş. Kitabın cümleyle ilgisi yok.

Dördüncü cümle: “Eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın yerel seçim kampanyasında çalıştı.”

Düzeltiyorum: Yalnızca bu cümleyi bile Hürriyet’in Ankara ekinde çalışanlara sorsalardı, doğru yanıtı alırlardı. Karayalçın o kampanyayı Selim Oktar ve ekibiyle yürüttü. Bu da gizli değil.

Tüm bunlar bir yana…

Taraf gazetesi yıpratma amaçlı haber yaparsa, amacı belli olduğu için geçer gidersiniz.

Ancak arkadaşlarınız üstü körü, araştırılmadan yazılmış bir yazıyı gazeteye koyarsa üzülürsünüz...

AKLIMDA KALAN

Okurlarımın desteği: İnanılmaz! Tek sözcükle inanılmaz. Bu sitenin okurlarının Türkiye’yi sevdiklerini biliyordum. Beni sevdiklerini biliyordum. Ancak “Bir şeyler yapmamız gerekiyor, biz burada böylece duramayız. Ne yapılacaksa yapalım” e-postaları gözlerimi doldurdu. Ağlamaklı oldum. “Ya yazılarınızı aksatırsanız..Korkumuz bu…”diye endişeleniyorsunuz. Bu endişeniz beni şımartıyor… Belki bazen aksatabilirim, belki o zaman beni affedebilirsiniz.. Ama siz okumaya devam ettikçe ben aynı içerikle yazmaya devam ederim. Teşekkür ederim. İyi ki varsınız…