Nuran YILDIZ

GÜZEL KENTLER ÜLKESİ… (GAZİANTEP’İ GÖRDÜNÜZ MÜ?)

----- 21.07.2010 - 11:30 -----

Eğer bir kentin doğal çevresi güzelse orası güzeldir.

Tarihi mirası fazlaysa orası güzeldir.

Konukseverse… Mutfağı güzelse… Orası güzel kenttir…

Türkiye güzel kentler ülkesidir… Hangi kentin ortasında durursanız durun…

Güzelliğin her boyutunda hükmünü sürer alçakgönüllü ülkem…

Ünlü kentler gördüm, anlat anlat bitmeyen… “Yaşanılası kentler” listelerinde ilk sıralarda yer alıyordu çoğu…

Kopenhag’a gittim. Roma’ya da… Barselona’ya da…

Bir şeyi güzelse, bir şeyi eksik hepsinin.

Bizimkiler öyle mi ya? En gözden ırak olsa da… En ihmal edilmişine gitseniz de… En yoksul kentimizde bile…

Aklınızdan bir kent tutun mesela… Bahse girerim güzelliklerini sırala sırala bitmez…

Onlardan birine gidiyorum bugün: Gaziantep’e!

İtiraf edeyim pek keyifliyim.

Tüm kentlerimiz güzel ya… Antep hep daha güzel gelmiştir bana…

Belki yıllarca önce yapılmış bir geziden kalan anılarımdan… Bir konferans için oradaydım. Ben Antep’le bilgilerimi paylaşırken Antep de kendisini paylaşmıştı benimle… Cömertçe…

Anılar kentlerin zihnimizdeki silüetidir çünkü…

Sıraladığım tüm nitelikler dışında bir kenti, bir mahalleyi, bir sokağı bir dört duvarı hatta… Güzel yapan oralara sinmiş anılardır…

Antep’te… Ne yaşadıysam aklımda kaldı… Ne tattıysam, tadı hâla ağzımda…

Ne dostluktu o… Ne konukseverlikti… Kendimi yüreğimde Antep kütüğüne yazdırdım işte…

Yarın Antep’teyim… Son yıllarda unutulmuş, ihmal edilmiş Antep’in nasıl hak ettiği güzel günlere dönebileceğini konuşacağız…

Keyifliyim işte…

AKLIMDA KALAN

Timsahın gözyaşları: Ne zaman yokuş aşağı gitmeye başlasa… Ne zaman tasarladıkları istediği gibi gitmese ağlamaya başlıyor. İki gözü iki çeşme… Eline ya bir mektup alıyor ya da uzaklara dalıyor gibi yapıyor… Ağlıyor. Başbakan biliyor ki biz ağlayana yüreği dayanmayan bir milletiz. Yufkayız hepten. Bunca zamandır ağlaya ağlaya iktidarını sürdürüyor… Gerçekleri yamultuyor. İşine gelmeyenleri atıyor. İşine gelenleri abartıyor. Ağlıyor. Yine öyle yaptı dün. 12 Eylül’de idam edilen gencecik adamların, çocukların mektuplarını okudu. Okurken işine gelmeyen kısımları sansürledi. Onların ruhlarına saygısızlık etti. Onları bir kez de kendisi öldürdü. Ancak siyaset dilleri, “amaca giden her yol mübah” dilinden olunca, bu yolda her değer kullanılıp atılmak için olunca… Ağlıyor… O ağladıkça biz ona acıyacak duruma geldik farkında değil…