Nuran YILDIZ

EMİNE ERDOĞAN NEYİ/KİMİ BEKLEDİ?

----- 01.11.2010 - 00:01 -----

Başbakanın “mahrem”iyle işim olmaz. Bu yazıda Başbakanın eşinden “siyasi aktör” olarak söz edilmektedir. Öncelikle bu notu düşmeliyim.

Ben “Adamı bulmak için kadını takip et” görüşüne inanırım, bu bir.

Görünene değil, görünmeyene odaklanmak gerçek resmi gösterir, bu da iki.

Herkes 29 Ekim resepsiyonuna, resepsiyon da “türban”a kilitlenmişken…

Başbakan “Eşimle de, kızımla da gidebilirim” demişken…

Ve hepimiz soluğumuzu tutmuş (!), Köşk’ün kapısına gözlerimizi dikmişken…

Başbakan yapayalnız Köşk’te!

Kılıçdaroğlu’nun katılmamasına şaşırmadım.

TSK’nın katılmamasına da şaşırmadım. Her ikisi için de perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

Ama… Köşk’e türbanlı çıkmanın baş savunucusu, oyun kurucusu Başbakanın yalnız gelmesini anlamak zor.

Diyeceksiniz ki “Amma safsın, Emine Hanımla Hayrünisa Hanımın arasının açık olduğunu sağır sultan bile biliyor, sen bilmiyor musun?”

Bu düşünceyi geçiniz. Medya da böyle okuyor Emine Hanımın gelmeyişini. Ancak bu birincil okuma. Yüzeysel. Sığ. Sıradan.

Çürütülmesi kolay.

Ülkenin kilitlendiği bir resepsiyon, kimin gelip kimin gelmeyeceğinin bizzat kendileri tarafından hayati konuya dönüştürüldüğü bir ortam “kadınsı kapris”lerin şov meydanı olamaz.

Başbakan “Hükümetin çıkarları (devletin değil) bu resepsiyona katılmamızı gerektiriyor, first lady’mizi yalnız bırakamayız” demiş olsaydı, “Hükümetin çıkarları” için gece gündüz çalışan Emine Hanım dudağını ısırır, kan tükürüp kızılcık şerbeti içtim dercesine o resepsiyona katılırdı.

Katılmadı.

Hadi siz haklısınız diyelim ve bu analizi bir tarafa bırakalım.

Öyleyse 29 Ekim akşamı Emine Hanım, Köşk’e en yakın konutta (Başbakanlık Resmi Konutu) ne yapıyordu ya da neyi bekliyordu?

Resepsiyonun başlamasına dakikalar kala konuttan neden ayrıldı?

Başbakan eşinin dünürleriyle birlikte olacağını söyledi. Resepsiyona gelmesini önleyecek kadar önemli olan dünürler, Keçiören’deki eve gelecektiyse ev sahibinin Köşk’e en yakın konutta ne işi vardı?

İçimdeki “ayrıntı okuyucu” sormadan edemiyor: Emine Hanım resepsiyonun başlamasına dakikalar kala, Köşk’ün bitişiğinde olduğuna göre, acaba ne yapacağına Köşk’e gelenlerin/gelmeyenlerin durumuna göre karar verilmiş olabilir mi?

Başbakan bu tavrıyla da Cumhurbaşkanına, “Kusura bakma Abdullah Gül kardeşim, bu konuda yalnızsın” mı demek istedi?

Soru benim değil, içimdeki ayrıntı okuyucu kadının…

OKTAY EKŞİ NEDEN İSTİFA ETTİ?

Tamam, medyadaki değişime ayak uyduran bir adam değildi.

Tamam, Basın Konseyi onun başkanlığı sırasında oldukça itibar kaybetti.

Tamam, Ordu’dan başka il tanımadı.

Tamam, “analarını satanlar” sözü ne Oktay Beye, ne Hürriyet başyazarına, ne de Basın Konseyi başkanına yakışmadı.

Yine de istifasının istenmesine anlam veremiyorum. Düşünüyorum… Düşünüyorum… Enis Berberoğlu’nun ayağına gelen topu gole çevirmesi dışında bir neden bulamıyorum.

BAŞBAKAN HAKLI

Durun, hemen aklımdan şüphe etmeyin. Bir CHP’linin Başbakana hak vermesini, o CHP’linin bilinç kaybına, ateşinin çıkmasına bağlamayın.

Başbakan, THY’nin satın aldığı iki uçağı incelerken ekonomi sınıf bölümündeki koltuk aralıklarını dar bulduğunu söylemiş.

Haksız mı? Hiç değil.

Uçakta, tanımadığınız biriyle zorunlu tensel temasta bulunmak istemiyorsanız yapacaklarınız sınırlı. Pencere kenarındaysanız dibe doğru çekilmek, ortada oturuyorsanız büzülmek, koridor tarafındaysanız bedeninizin yarısını koridora çıkarmak zorundasınız.

Bir de yanınıza oturan kişi uyumaya hevesliyse, siz itersiniz o size doğru yamulur. Dürtersiniz, çaresiz.

Ya teri, ağzı kokuyorsa burnunuzu çevireceğiniz yer yok. Kendinizi uçuyor mu, kıstırılmış mı hissedersiniz o zaman?

AKLIMDA KALAN

Galatasaray’da Hagi farkı: Galatasaray, hocası Hagi ile çıktığı ikinci maçından da puan aldı. Hoş, benim fikrim hezimet de olsa Hagi’nin elinden olsun şeklindedir. Hagi Antalya maçından sonra demiş ki “Şu anda şampiyonluğu düşünmüyorum. Önümüzdeki maça konsantre oluyorum. Benim hedefim haftalık.” İşte bir teknik adamın gerçekçi, sonuca odaklı yaklaşımı budur. Şampiyonluk vaadinde bulunup beklenti yükseltip, hayal kırıklığı onarmak yerine işini yapmaya bakıyor. Futbolcuların yüzü gülüyor. Futbolcu kalabalığına dönüşmüş Galatasaray “takım” olmaya başlıyor, takım ruhu oluşuyor. Biraz sabır gerekiyor.