Nuran YILDIZ

DUYGULARIMIZIN TOHUMU…

----- 31.01.2011 - 00:01 -----

Bir filozof değilim. Psikolog hiç değilim. Kendi gözlemlerimle vardığım kendi sonuçlarım var. Hepimiz gibi.

En sevdiğim yönetmen, Inarritu. “Paramparça- Aşklar ve Köpekler”in yönetmeni. Diğer tüm filmleri benim gözümde sığlaştıran “Aşklar ve Köpekler”in. Son yönettiği film “Biutiful” Oskar’a aday oldu.

“Biutiful”, Inarritu’nun diğer filmleri gibi kötümser ve karanlık. Hatta hepsinden beter demem lazım. Filmi bir yerinde bırakıp çıkmak isteyeceğiniz ve de çıkacağınız kadar ağır. (“Ağır”ı yavaş ilerleme anlamında kullanmıyorum, kaldırmak için ağır.) Ruh daraltıyor.

“Biutiful”, bir baba ve çocukları arasındaki çaresiz ilişkiyi anlatıyor. Çırpınışları. Annesiz.

Düşünüyorum. Hayatlarımızı hep annelerimiz üzerinden konuşuruz. Babalar hep geride durur sahnemizde.

Davranışlarımızı annelerimiz biçimlendirir. Şımarıklığımız, çalışkanlığımız, tembelliğimiz, hırslarımız, kadınlığımız ya da erkekliğimiz annelerimizin çekiciyle şekillenir.

Annelerimizdir davranışlarımızın heykeltıraşı.

Babalarımız? Hani aile konulu cümlelerde ona daha az yer ayırdığımız babalarımız?

Onlar duygularımızın biçimlendiricisidir. Hiç düşündünüz mü bunu?

Ne yapacağımızın heykeltıraşı annemizken, ne hissedeceğimizin tohumu babamızdır.

Mutlu/mutsuz, dirençli/dirençsiz, güvenli/güvensiz, duyarlı/duyarsız oluşumuzu belirleyendir babamız.

O sinirli, gerginse, omuzları düşer çocukların.

Bir pazar sabahı, mutlu, keyifli oyunlar oynayarak çocuklarına kahvaltı hazırlıyorsa baba… Onun keyfi kahvaltı masasına ve paçalarına yapışan çocuğa bulaşır hiç çıkmamacasına.

Kahvaltı hazırlayan anne doğal rol olduğu için sıradandır, etkisizdir çocuk için.

Babanın söylemeden verdikleri çocukların fark etmeden yüreklerine ektikleridir.

Yorgun, sinirli, gergin, huysuz ya da mutsuz bir baba ancak yorgun, sinirli, gergin, huysuz ve de mutsuz çocuklar sunar hayata.

Bir daha düşünün, duygularımızın tohumu babalarımızdan gelmez mi?

MHP’YE DİKKAT

Son günlerde MHP de, Genel Başkanı Bahçeli de daha dinamik. Daha hareketli. İçeriğine katılsanız da katılmasanız da daha üretken.

Ben MHP’nin seçimlerde baraj altı kalacağına inanlardan değilim. Hatta Başbakan Erdoğan’ın MHP’nin baraj durumuyla ilgili söylemlerinin de, açılımda geri adım atmasının da MHP’nin tırmanışıyla ilgili olduğunu düşünüyorum.

Böyle giderse, yorulmazsa, yanlış yapmazsa MHP başarılı bir seçim çıkarır. Kanıt mı istiyorsunuz? MHP’ye geçen Kastamonu milletvekili Murat Başesgioğlu’na bakın. Siyasetin kokusunu iyi almasıyla bilinir. ANAP yükselirken ANAP, AKP yükselirken AKP gemisine binmiş sonra da inmiştir. Şimdi de MHP gemisinde…

NTV’DE İMAJ TAMİRATI VAR

NTV’nin spor spikeri Burcu Esmersoy, her magazinel ortama kendini atıverince, aldığı kararlarda kendi getirisini düşünüp, kanala etkisini düşünmeyince sorun da çıkmaya başlamıştı.

Saygın ve güvenir bir haber kanalı olmakla, “hoppidi kız” imajı arasında kalan NTV bir tercih yaptı ve ilkini seçti.

Yani… Burcu Esmersoy’un “Artık spor haberi sunmayacağım, NTV’de eğlenceli yayınlar yapacağım” şeklindeki, sanki kendi kararıymış gibi açıkladığı durum NTV yönetiminin tercihiydi.

Bence… Zaten pek bir ciddiyeti kalmamış haber içeriklerini magazinel bir figür sunsa ne olur, sunmasa ne olur… Hatta sunsa, daha bile reyting olur.

AKLIMDA KALAN

Vicdanımızın emrinde olmanın iç huzuru: Mehmet Eroğlu, Faruk Bildirici’ye anlatmış. Lisedeyken arkadaşlarıyla birlikte yaşlı, ak saçlı bir dedenin ağladığını görmüşler, yanına gitmişler. Yaşlı adam “Kağıdımı kaybettim, beni havuza atacaklar” demiş. Yüreği burkulmuş Eroğlu’nun, kimin burkulmaz ki… Kağıdı bulup okumuşlar: “İş bu kağıtta adı yazılı Hasan Bucak’ın ölümü halinde, defin işlemleri tarafımızdan yapılacağından muhtarlığımıza haber verilmesi…” Yaşlı adam kimsesizmiş, ölünce gömülmeyip kadavra havuzuna atılacağından korkuyormuş. Defin kağıdını kaybettiği için de ağlıyormuş. Öldükten sonra başına geleceklerden korkmak… Eroğlu ve arkadaşları yaşlı adamla birlikte ağlamışlar ve “Hasan amcayı mezara verme komitesi” kurmuşlar. 7-8 sene sonra Hasan Amca öldüğünde 38 kişinin katıldığı bir törenle toprağa vermişler. “O zamandan beri vicdanımın emrindeyim” diyor Mehmet Eroğlu. Eğer siz de vicdanının emrinde olanlardansanız çok yoruluyor olabilirsiniz, yorulun, vicdana boyun eğmenin iç huzuru hiçbir şeye değişilemez…