Nuran YILDIZ

SEÇİME DOĞRU RİSKLER

----- 11.04.2011 - 01:01 -----

Bugün partilerin milletvekili aday listeleri belli olacak.

Geçen gün Google’da, yaklaşık üç yıl önce Habertürk televizyonunda yaptığım bir yoruma rastladım. İzledim. Bugün olanlar hakkında, kimilerince şimdilerde akıl edilebilen yorumları o gün yapmışım.

Hatta yaptığım yoruma şaşıran Habertürk Tv’nin o günkü genel yayın yönetmeni Erdoğan Aktaş araya girip “Yanlış anlamadıysam…” diyerek söylediklerimin altını çizmek gereğini hissetmiş. Bulursanız izleyin, yayın tarihi 1 Temmuz 2008.

O gün görüşlerime katılmayan sözüm ona aydınlar ve sözüm ona medya entelektüelleri, benim analizlerime üç koca ve çalkantılı yıldan sonra geldiler. Mütevazı olmak aptallık olmaz mı, aptalların açık artırmayla gittiği günlerde?

Aynı sorumlulukla okurlarımın bilgisine sunmam gereken birkaç notum var.

CHP, aday listelerini belirlerken iki arada bir derede kalacak. Bir yanda Ergenekon’dan tutuklu aday adaylarını listelere koyup koymama kararını verirken, diğer taraftan CHP örgütünün eski temsilcileriyle yenileri arasında tercihlerde bulunacak.

Buraya kadarını hepimiz biliyoruz. Ne var ki Ergenekon’dan tutuklu aday adaylarından birini alıp diğerlerini dışarıda bırakmanın sonuçlarını değerlendiren yok.

Bu durumun ilk sonucu, aday gösterilmeyen tutukluların yaşayacağı dışlanmışlık hissi dışarıda onları destekleyenlere de bulaşmış olacak. “Haklı bir davanın haksızlığa uğramış temsilcileri” imajları bizzat CHP tarafından zedelenmiş olacak.

Yanlış anlaşılmasın, Ergenekon’dan tutuklu aday adaylarının hepsi listeye girmeli demiyorum, bu süreç baştan iyi yönetilemedi diyorum.

Gelelim, CHP’nin yaşadığı ikinci iletişim tuzağına. Gördüğüm kadarıyla seçim kampanyasında, basılı broşürleri dağıtmak önemli yer tutuyor. Çünkü Kemal Bey bu konuya özel önem veriyor. Oysa afiş bile okumaya hevesli olmayan bir hedef grupta hem boşuna masraf yapılıyor, hem de boşuna beklenti oluşturuluyor.

Dahası. Geçenlerde önemli bir CHP yöneticisine “Kemal Beye boğazlı kazak giydirme konusunda neden bu kadar ısrarcı olduklarını” sordum. “İmaj olarak oturdu” dediler. Yanıtım “Hadi canım!” oldu.

Boğazlı kazak her erkekte iyi durmayacak en riskli giysilerden biri. Üstelik önümüz yaz. Seçim Haziran’da. “İmaj olarak oturmuş” bir kazağı çıkaracaksanız bugüne kadar ne diye giydirdiniz? Çıkarmazsanız Kemal Bey o sıcakta boğazlı kazakla ne yapacak?

Gelelim AKP’ye. Orada lider tek. Listeleri o yapar. Ve o lider iktidarı kimseyle paylaşmak istemiyor artık. “AKP gizli bir koalisyon” fikrini olabildiğince aşağı çekip, “AKP=Erdoğan” yapısına çevirmek isteyecek. Belki de ilk kez, AKP’de adaylar o yapıda olması gerektiği gibi belirlenecek.

Ve bu belirleme de kuşkusuz başta CHP olmak üzere (anlayan anladı) diğer partileri etkileyecek.

KEYİF…

Geçen cuma, web sitemdeki medya siteleriyle ilgili yazıyı, en çok okunan sitelerden www.turktime.com, “medya” köşesine koydu.

Medyada ün yapmış isimlerin olduğu, çarpıcı başlıkların yanına bir yere sıkıştırılmışım. Hem de bizim devam sayfasındaki fotoğrafın yanlara yayılmış haliyle!

O köşede yer alan haber başlıklarının birkaçı ve aldıkları tıklanma sayıları şöyle;

“Hıncal Uluç’a Bir Gazetecilik Utancı…” (1789)
“Fatmagül’ün Suçu Ne dizisine…” (1699)
“Kenan İmirzalıoğlu’nu Hangi Güzel…” (2037)
“Kurtlar Vadisi Yine Rekor Kırdı…” (1782)
“Galatasaray’da Şok Gelişme! Arda Turan…” (1319)
“Asabi Şef Batuhan…” (1748)

Liste böyle devam ediyor. Çarpıcı isimler, çarpıcı konular. Hatta “İlk 3 Boyutlu Porno…” haberi bile (1543) tık almış!

Benim yazıyı ise başlık bile koymaya gerek duymadan “Nuran Yıldız Yazdı…” şeklinde vermişler. Aldığı tık sayısı inanılır gibi değil, (4643)!

Adım bile yetmiş:)) Gel de şımarma şimdi ve gel de mütevazı takılmaya devam et!

AKLIMDA KALAN

Internet’in çılgın bilgi kaynağı durumu: Dün. Pazar. Bebek görmeye gittim. Arkadaşlarım Filiz ve Mustafa’nın binbir güçlükle dünyaya getirdikleri Zübeyde Ece üç aylık oldu ve ben ancak dün fırsat bulabildim. Bebek sevdim, stres savdım. Sonra bebeğin uyku saati geldi, annesi odasına götürdü. O da ne? Odadan bir saç kurutma makinesi sesi gelmiyor mu? Şaşkın gözlerle Mustafa’ya baktım. “Evet, evet” dedi, “duyduğun saç kurutma makinesi sesi.” “İyi de bebek uyanacak, sırası mı şimdi? Hem Filiz’in saçları ıslak falan da değil.” Mustafa önce güldü, sonra anlattı. Meğer bebeklerin anne karnında, kordondan duyduğu ses saç kurutma makinesi sesine benziyormuş. Bebekler de o sesi dinlerken daha rahat uyuyormuş! Üstelik saç kurutma makinesinin sesini de Internet’ten indirip bir CD’ye yüklemişler. Ve Internet’te bu konuyla ilgili hayli bilgi ve kayıtlı saç kurutma makinesi sesi varmış. İnanmadım, Google’a sordum. İnanmıyor musunuz? Siz de Google’a girip sorun. Ben halâ karar veremedim, ileriye mi geriye mi gidiyor dünya?