Nuran YILDIZ

“HASTA MISINIZ?”

----- 06.05.2011 - 01:00 -----

Pazartesi yazmadım. Hiç birinizden ses çıkmadı. Beklediniz. Çarşamba da yazmayınca, kıyameti kopardınız.

E-posta yağdırdınız. Hepinizden hep aynı soru: “Hasta mısınız?”

“Hayırdır, hiç aksatmazdınız..” diyen yok. “Sanırım yoğunsunuz” cümlesini aklından geçiren de yok. “Bilgisayarlar mı bozuldu cihanda?” diyen de yok, “Keyfiniz mi kaçık?” diyen de.

En mantıklı soru “Yoksa artık yazmayacak mısınız?” sorusu da yok.

Hepiniz bir koro gibi, tembihlenmiş gibi aynı soruyu sordunuz: “Hasta mısınız?”

Bir şımardım ki bu soruyla, anlatamam. Çünkü bu soru, sevdiklerimiz için aklımızdan geçer genellikle. Telaş, endişe, kaygı doludur. “Hasta değilim” yanıtı alınınca, “Öyleyse ne diye yazmadın?” fırça tonlamasına gelir sıra.

Haklısınız, hastalık gibi elimde olmayan bir durum dışında burada yazma disiplinimi hiç bozmadım. Aksattığım oldu, post-it’e not düştüm. Bu kez not da düşmemiştim taa, “hasta mısınız” yağmuruna kadar. O zaman da “pardon” yazdım.

Merak etmeyin hasta değildim. Konu bolluğu içinde öyle boğuldum ki, hangisini yazsam aklım diğerinde kalacaktı. Hepsini yazsam bilgisayar ekranından rulo yapmak gerekecekti. Hiç birini yazmadım bu birinci neden.

İkinci neden ise, buraya ne yazsam sonrasında ekranlarda, gazetelerde kendi cümlelerimi kendi cümleleri gibi aktaranlara isyan etmiş olmam. İçime doğru “Hırsız var!” diye bağırdım, dışıma doğru yazmamayı tercih ettim.

Ama bakın, cuma yazısını kaçırmadım. Cuma yazısını atlamak sabrınızı zorlayan bir durum olurdu, o kadar da aklımı kaçırmadım:)

BU NE GÜZEL BİR SİTEM…

Sizi bilmem, ben Behzat Ç.’nin sevgilili halini pek beğenmedim. Belki de iktidara(siyasi iktidar değil kastettiğim) karşı direnen bir anti-kahramanın iktidar sahibi bir kadınla birlikte olmasındaki tezattan rahatsız oldum.

Erkeklerin güçlü kadınlara karşı zaafları olduğunu biliyoruz oysa.

Belki de, sevgilisi olma halinin, karizmayı aşağı çeken bir şey olduğuna inandığım için. Sevgili, karizma için yer çekimi gibi bir şeydir çünkü.

Ben Behzat Ç.’nin sevgilisi olması fikrine ısınamadım evet, ama…

Behzat ile savcı sevgili arasındaki aşka dair diyaloglar hoşuma gitti.

Hani kadın, Behzat’a açılıyor ya, bu konularda epeyce uzman olduğu hissi yayan bir tavırla… Hani adam için yanıp tutuştuğu halde, adamın o bildiğini bilmemezlikten gelme haline sitem edişinde kurduğu cümle var ya… İmrendim. Kimseye sitem edecek ruh halinde olmasam da, “bu cümleyi ben kursaydım” şeklindeki bir yazar imrenmesi benimkisi…

Ne diyordu savcımız Behzat’a?: “Dünyanın merkezi 12 santim yerinden oynadı. Sen bana bir santim yaklaşmadın!”

Var mı sizde de bu sitemle yarışacak sitemkâr cümleler?

BİR BEN MİYİM DOĞRUCU DAVUT?

Çok değerli bir dostum, bir televizyon kanalında yönetici.

Yöneticiler ikiye ayrılır. Yaptığı her şeyi, aldığı her kararı alkışlayan, göklere çıkaran insanlarla dostluk edenler ve “acaba benim atladığım bir durum var mı” diyerek etrafındaki şakşakçı gurubun övgülerini bir yana itip gerçekleri söyleyeceğine güvendiği insanlarla dostluk edenler.

Tahmin edersiniz ki birinci gruptakilerin başarıları geçici, ikinci gruptakilerin başarıları kalıcı olur.

Geçen akşam telefonuma o arkadaşımdan bir mesajı düştü: “Herkes çok beğendiğini söylüyor, bu da beni rahatsız ediyor. Lütfen sen bir şey söyle.”

Sinir bir durum! Herkesle aynı hizada durup adamın keyfini bozmasana. Yapamadım. Kendi yorumumu yazıp gönderdim: “Böyle böyle yaptınız, yanlış yaptınız.” Sonra da kendime kızmaya başladım, bir ben miyim doğrucu Davut?

Ben kendime kızarken, acımasız eleştirime arkadaşımdan gelen yanıt: “Doğru tespit. Tam isabet!”

Demek ki o da gerçeği biliyordu ve güvendiği birinden de duymak istiyordu. İyi yöneticilerin kendilerini test etme hali…

AKLIMDA KALAN

“Görüntü sözden önemlidir” saptaması: Yakışıklı ve karizma teknik direktör Maurinho, yaptığı bir söyleşide söylemiş bu sözü. Bir imaj danışmanından, bir sinemacı ya da bir televizyoncudan değil de bir futbol adamının böyle bir saptamayı yapması tuhaf mı? Değil. İşine saygısı olan herkes o işin gereklerini bilir. Maurinho saha kenarında dururken de, antrenmanlarda futbolcularını çalıştırırken de görüntünün sözden önemli olduğunun çok farkında. Belki de görüntünün sözden daha önemli olduğu alanların en başında geliyor futbol. Futbolcularına “şiir gibi” futbol oynatmasının altında da bu bilinç var. Elin adamı biliyor bizimkiler bilmiyor. Öğreneceğe de benzemiyorlar.