Nuran YILDIZ

DOKUNMAK İBADETTİR AMA…

----- 22.07.2011 - 11:00 -----

Evet, dokunmak ibadettir ama… Aşkla olması koşuldur.

Baştan söyleyeyim bu yazı da politik değil. Cuma yazılarında politika yok.

Vekilin biri “Başbakana dokunmak bile ibadettir” demiş. Din dünyasına ait bir sözcük kullanarak acemice bir göze girme çabası.

Gerçekte, dokunmanın “ibadet” olduğu bir dünya vardır. O da “aşk”ın dünyasıdır. Dünyevi ve ilahi fark etmez.

“Aşık” kendi varlığını “maşuk”a dokunmakla anlamlandırır. İki aşığın birbirine dokunduğu yer cennet olur denir ya, dokunma ibadetiyle varılan yerdir orası.

Hem edebiyat, hem de tasavvuf dünyasında “sevgili”ye dokunmak bir arzudur, bir amaç ve bir yol.

Aşk bir ibadettir. Varlığını teslim etmedir.

Siyaset ise varlığı teslim alma.

Dokunmak bedenler arasındaki mesafesizliktir. Başbakanın karizması ise kocaman mesafelerden beslenir.

GALATASARAY FORMALARI ŞİMDİ OLDU

Galatasaray’ın yeni formalarını beğendim. Adnan Polat dönemindeki morlardan, mercanlardan, fuşyalardan kurtulduk nihayet!

Mor forma için o günlerde Habertürk’te, “morun gay rengi olduğunu” yazdığımda ortalık karışmıştı. Oysa bir eleştiri değil, saptamaydı yazdığım. Araştırın bakın, öyle olduğunu göreceksiniz.

Taraftar mor rengi sevmemişti. Mercandan fuşyaya giden renklerle Kaptan Arda bile dalgasını geçmişti. Unuttuk mu?

Bu sezon siyah, sarı ve parçalı üç tasarıma karar verilmiş. Biri siyah rengi iç karartıcı bulduğunu yazmış köşesinde. Oysa her şey yeniden tanımlanıyor. Renkler de öyle. Siyah, gençlerin en çok tercih ettiği renklerin başında geliyor.

Parçalı forma, Galatasaray efsanesine saygının gereği ve taraftar seviyor.

Sarı formayla ise, kendi renklerine sahip çıktığını gösteriyor. Kırmızı, milli forma rengi olduğuna göre elde var sarı.

Üç tasarımın da ortak noktası sade. “The less is the best” (Ne kadar az o kadar iyi) yaklaşımının yükseldiğini Galatasaray’da birileri anlamış sanki.

Bir kulübün formasına karar verirken, “ben seçtim oldu” mantığı yanlış mantık. Polat döneminde o yanlış yapıldı.

Doğrusu, kulübün paydaşları olan yönetim, taraftar ve sporcunun ortak karar vermesi.

Aysal yönetimi nasıl bir yol izledi bilmiyorum ama bu kez sonuç iyi oldu.

AKLIMDA KALAN

CHP’nin gölge kabinesi: Cumaları siyaset yazmak yok ama gazetelerde CHP’nin gölge kabine listesini görünce bu notu düşmem farz oldu. Bu kabine, gölge değil de gerçek olsaydı, birkaç ay bile değil, birkaç hafta içinde kesinlikle hükümet düşerdi. Listede doğru isimler var, doğru görev tanımları var ama ruh yok. Rastgele belirlenmiş sanki. Gölge kabinenin en önemli özelliği güven veren, güçlü isimlerden oluşmasıdır. İnsanlar kendilerini emanet edecekleri isimlere bilgi, belge ve şikayet iletirler. CHP’nin gölge kabinesi eğer bu listeden oluşmuşsa, gölgede kalmaya mahkumdur. Şimdiden yazayım da resmen açıklanmadan bir kez daha gözden geçirilir belki.