Nuran YILDIZ

“NEDEN YAZMIYORSUN?” DİYORLAR, NE YAZACAĞIM?

----- 22.08.2011 - 00:01 -----

Şehit cenazeleri geliyor dizi dizi. Oluk oluk akıyorlar mezarlara. Her çukura önce gencecik bedeni koyuyorlar. Sonra… O bedenin üzerine anasının gözyaşını, babasının emeğini, sevdiğinin yüreğini, çocuğunun geleceğini koyup üzerini örtüyorlar.

Soruyorlar: “Şehitler var, sayısı artık kayıp. Sen neden bir tek cümle yazmıyorsun bu konuda?”

Yüzlerini görsem soru sahiplerinin, gözlerine boş boş bakacağım. Yazdığım terörle, açılımla ilgili onca yazıyı önlerine yığacağım.

“Bu sorunun adını yanlış koyuyorsunuz. Kürt sorunu derseniz, çözümsüzlüğe hizmet edersiniz” yazdım. “Saçma” dediler.

“Terörün kendi mantığı vardır, diğer konularla birlikte değerlendirmek hata” yazdım. “Yanılıyorsun” dediler.

“Şarkıcı, futbolcu, köşe yazarı toplayarak açılım yapılmaz” yazdım. Bülent Ersoy’dan, Hülya Avşar’dan, Mehmet Ali Erbil’den, Cem Yılmaz’dan açılıma destek istediler. “Böyle olmaz, terör magazinleştirilemez” dedim, “Eleştirecek bir şey buldun yine” dediler.

Hatırlayın Bülent Ersoy da o toplantıda VIP’den geçme hakkı istemişti.

Yazdım. Çok yazdım. Bu sitede değilse de kendi sitemde, gazetelerde.

“Terör açılımın bumerang etkisidir” dedim, Akşam Gazetesi sözlerimi manşet yaptı. Çünkü açılım umut vadeden bir sözcüktür. İçi doldurulmadan vaatte bulunmak doğru değildi.

Umut da en büyük işkencedir.

Açılımda destekleri istenenler sahnelerde kıvırıp, Bodrum Divan Palmira’da güneşlenmedik yerlerini bırakmazken…

Söyleyecek bir tek sözüm bile kalmadı. Söylediklerim boşlukta asılı dururken… İçime doğru yazıyorum şimdi.

NİHAT DOĞAN OLGUSUNU ANLAMADAN OLMAZ

Nihat Doğan. Survivor yarışmasının Dominik fatihi.

Nihat Doğan iftarda. Nihat Doğan Somali’de. Nihat Doğan ağlıyor. Ağlarken bir gözü kamerada. Bir tür Ayşegül bilmem nerde dizisi gibi durum.

Güncelin felsefesini yapmaya soyunuyor. “Saçmalıyor” diyeceksiniz, güncelin felsefesi de saçma zaten.

Nihat Doğan yükselen değerlerin bir tür karikatürize edilmiş hali. Acıklı bir durumun ana çizgilerle komik ifadesi.

Onu anlamadan bugünün Türkiye’sini anlamak olanaksız. Küçümsemek yerine, daha yakından ve daha dikkatli bakmak zorundayız.

İÇİM CIZZ ETTİ

Neşet Ertaş hastanedeymiş dediler. İçim cızzz etti. Bu ülkenin “yaşayan hazinesi.”

“Ölmeden önce yapmak istediklerim” listemin başındadır, ustayı canlı dinlemek.

Leyla’sı için “Tatlı dillim, güler yüzlüm ey ceylan gözlüm, gönül hep seni arıyor neredesin sen” diye soranım.

Bilirim sevdiğim kusurun yoğdu,
Sana karşı benim hayalim çoğdu,
Felek bulut oldu üstüme yağdı
Yaşları gözüme dolan dünyada
” diye yazanım.

Bağlamasına, yüreğine, hayata bakışına hayran olduğum ustanın öğrendim ki ameliyatı iyi geçmiş. Uzun yaşasın. Sağlıklı yaşasın.

AKLIMDA KALAN

Şehit babasının acıya tuz basan sözleri: “Ev yaptırıyordum. En üst katını, terasını ona verecektim” diyor, acıya boğulmuş sesiyle. Kabası bitmiş dört katlı evin fotoğrafına öylece bakıyorum. Belli ki varını yoğunu koymuş bu ev için. Ailesini bir çatı altına toplamak istemiş. Gözünün önünde olsunlar istemiş. Kanatlarının altında. Korumak istemiş. Esirgemek. En üst katını da oğluna ayırmış. Her çocuğu eşit sevse de oğlunu en üstte sevmiş belli ki. Yürek de kat kat. Sevdiklerimiz yüreğimizin katlarına diziliyor basamak basamak. En sevdiğimiz, en üst katlarında. En üst kat çökünce alt katlar zaten enkaz altında kalır zaten. Nasıl kalmasın?