Nuran YILDIZ

METİNER YALNIZCA BİR SİMGE…

----- 12.09.2011 - 11:15 -----

Mehmet Metiner olayına girmediğim için okurlarım beni eleştirdi. Yazmadım. Gerçek ortada duruyordu çünkü. Herkes görür sandım.

Telefon dinlemeye itiraz bir ilkedir. İktidar, muhalefet ayrımı yapılmaksızın insan haklarına aykırılık açısından ortak bir duruş gerekliydi. Metiner’giller familyası o duruşu göstermedi.

Gazetecileri dinlediler. Metiner’gillerin gıkı çıkmadı. Gazeteciler tutuklandı.

Askerleri dinlediler. Metiner’giller alkış tuttu. Askerler birer birer intihar etti. Etmeyenler tutuklandı.

CHP’lileri, MHP’lileri dinlediler. Metiner’giller ellerini ovuşturdu. CHP’liler, MHP’liler istifa etti.

İlkesel duruşun iktidarı muhalefeti olmaz. Gerçek buydu. Ortadaydı.

Gerçek, insanların fikirlerinin zaman içinde değişebileceğiydi. Olabilirdi.

Yazmaya gerek yoktu. Yazmadım.

Ama…

Durum, Metiner’in tv kanallarını dolaşıp Başbakandan özür (aman) dilemesine, Başbakan ve ailesinin önünde el pençe divan haline takılıp kaldı.

Benim bildiğim Başbakan, kendisine biat edilmesinden, bunun hissettirilmesinden hoşlanır ama abartıya da gıcık olur. Yani eskiden öyleydi, Arap baharı onun da ruhunu değiştirmiş olabilir mi?

Karakter analizi yapıyor medya Metiner üzerine. Başkaları dinlenirken susup kendisi dinlenince panik olan adamın karakteri zaten ortada değil mi?

Analiz edilecekse, Metiner’in simgeselliği analiz edilmeli. Metiner olayı bir simgedir. En az üç durumun simgesidir;

Bir, son dönem medyada yer bulan, Hükümete yakınlığıyla yükselen pek çok gazeteci ve aydın, aynı durumda kalınca aynısını yapar. Beslendikleri tek odağı kaybetmek isterler mi? Metiner o gazetecilerin simgesidir.

İki, Metiner olayı Hükümetin kendi çevresine “Havalara girip saygıda kusur etmeyin. Haddinizi aşarsanız haddiniz hatırlatılır” uyarısının bir simgesidir.

Üç, meğer Metiner’gilleri de dinliyorlarmış! Onlardan olan karakter vitrinine asılıyor, kasaptaki et misali. Onlardan olmayanın başına geleni herkes görüyor.

Dolayısıyla Metiner’in üzerine bu kadar gidip, dalga geçmek yerine simgelediği gerçekleri akılda tutmakta yarar var.

TERTEMİZ ALIN… LEKELİ DUDAKLAR…

Başbakanın Kılıçdaroğlu’na verdiği yanıt: “Tertemiz alnımı lekeli dudaklarına sürdürmem.”

Bu ağır hakarete Kemal Bey, konuyu mahalle kavgası düzeyine çeken bir yanıt vermese diyecektim, çekti “Senin de alnın kirli” dedi.

Benim fikrim;
Bir, Başbakan ayıp etti. Stresini Kemal Bey üzerinden atma huyundan vazgeçmeli.

İki, “Temiz alın, kirli dudaklar” fazla Türk filmi tadında bir benzetme. İşin içinde Filiz Akın, Engin Çağlar olmayınca çekilmiyor.

Üç, siyasette öpme, öpülme durumlarından hiç hazzetmem. Samimiyetin epey ileri olduğu durumlar hariç, öpme öpülme gibi eylemlerden vazgeçmek daha medeni değil mi?

NİFAK

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Türkiye’yi uyarırken önemli bir sözcük kullandı: Nifak. Üzerinde düşünülesi bir sözcük.

“Yabancı ülkeler aramıza nifak sokarak çıkar elde etmeye çalışıyor” dedi.

Düşündüm de, Mısır’da. Mısır halkı İsrail büyükelçiliğine saldırıyor. Ellerinde Türk bayrakları. Hava iyi, verilen gaz süper ama, durumun gidişatı hayra alamet değil.

Kim derdi ki bir gün Ahmedinejad’a hak vereceğim. Hayat.

AKLIMDA KALAN

Restoranda yan masada sorulan soru: Yan masadaki adam karşısındaki adama soruyor: “Ya kardeşim, futbol dünyasında adam kalmadı mı, Futbol Federasyonunun Başkanvekili basketbolcu?” Soru mantıklı olunca kulak kabartıyorum. Karşısındak yanıt veriyor: “Adam öyle kasım kasım kasılıyor ki istese ülke yönetimini bile vereceğiz.” Federasyon Başkanvekili Lütfü Arıboğan’dan bahsediyorlar. Düşünüyorum, haklılar. Başkanvekili bir yana, Başkan da işadamı. UEFA’yı eski bir futbolcu yönetiyor da bizim Federasyonu neden bir işadamıyla bir basketbolcu yönetiyor? Bu sorunun yanıtını bilen var mı?