Nuran YILDIZ

OPERASYON MU BAŞARILI, MEDYA MI EBLEH?

----- 30.11.2011 - 08:01 -----

Eğer 70 milyon küsur insanın gözleri önündeki bir başbakan, gözden kaybolmuş, sonra da kendi yaptırdığı açıklamayla ortaya çıkmışsa…
Ya kaybolma operasyonu müthiş başarılıdır ya da onun kaybolduğunu fark etmeyen medya eblehtir!

Başbakanın kaybolup, sonra da “Sayın Başbakanımız, laparoskopik yöntemle, başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir” açıklamasıyla kendisini ihbar ettiği durumda her ikisi de gerçektir.

Bu somut olay, medyanın ve gazeteciliğin geldiği içler acısı noktayı kanıtlıyor.

Üstelik, ameliyatı haber veren açıklamadan bir gün sonra bile, “laboratuar sonuçları temiz çıktı”dan öteye bir milim gidilememiş, ancak ambulansın her tür teknik özelliğini anlatmış muhabirlerin durumu bir kara mizah değil mi?

Her şeyin şeffaf olması gerektiğini söyleyen Hükümet var, Ergenekon’da daha kazı yapılmadan neyin bulunacağını bilen medya var. Başbakanın ameliyatından haber yok!

Sindirim sistemi ameliyatı! Sindirim sistemi dediğiniz iç organların kalp ve akciğerler hariç tamamı demek neredeyse. Ağız boşluğundan başlar, dil, diş, tükürük bezleri, yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağı, ince bağırsak ve kalın bağırsağın öbür ucunda biter. Sindirim sistemine yardımcı karaciğer ve pankreası saymıyorum bile.

Başbakana acil şifalar dileyelim dilemesine de, kafam hayli karıştı şimdi. Ameliyatın herkesten gizlenmesinde, Başbakanın ekibinin başarısının mı payı var, yoksa kendilerine dikte ettirilenler dışında haber yapamayacak kadar zavallılaşan medyanın mı?

BAŞTAN ÇIKARMA SALGINI

Televizyonda kadının biri konuşuyor. Uzun, boyama sarı saçlar. İri ama hayli iri ve dışarı fırlamış göğüsler. Kırmızı ruj. Üzerinden düştü düşecek bir elbise.

Ortalama bir Türk erkeğini baştan çıkaracak her şeyi var. Ortalama her kadın baştan yenik durumda!

Kadının şuhluğuyla onu ciddi ciddi dinleyen sunucunun yüz ifadesi arasındaki tezat beni “Acep ne diyor ki bunlar” merakına itiyor, dikkat kesiliyorum.

Meğer hanımefendi bir yazarmış. Kitabının adı da “Onu Baştan Çıkar”mış! Yazmasına gerek yok, ver görüntüyü yeter.

Onu sev. Onu koru. Onu anla. Onu tamamla. Demiyor. Bunlar eski zaman çocuklarına ait. “Onu baştan çıkar” diyor. Sadece. Onu baştan çıkar. Sonra öbürünü. Sonra diğerini. O da başkasını baştan çıkarsın, sonra ötekini. Baştan çıkarma tamlaması gibi bir şey bu. Yeni zamanın ruhu.

Erkekler kadında cinsellik ararmış. Arkadaşlık, akıl falan hikâyeymiş, öyle diyor. Dürüstlük, içtenlik falan saçmaymış. “Akıllı ol tabii” diyor, “ama aklını kendin için kullan, adamın kullanımına sunma.”

“Dürüst ol, eğer salaksan” demeye getiriyor. “Bak etrafına, adamları elinde tutan kadınlar dürüst oldukları için mi, olmadıkları için mi bunu yapabiliyorlar” diyor. “Aşkmış, sevgiymiş geç bunları, stratejik olacaksın, oynayacaksın” diyor.

Bu aralar hangi televizyonu açarsanız karşınıza o çıkıyor, Tuğçe!

İşin kötüsü kadın haklı. İşin daha kötüsü kitabı peynir ekmek gibi satıyor. İşin en kötüsü bir kadının görüntüsüne bakıyorum, bir de bitirmeye çalıştığım kitabın kopyasına. Canım sıkılıyor. Ben sistemin analizini yapıyorum o, sistemin kaymağını yiyor.

AKLIMDA KALAN

10 milyon dolara yakından bakmak: Antik A.Ş.’nin müzayede eserlerini sunum davetine katılmıştım, geçen hafta. İstanbul’un efsane kadınlarından Mukaddes Akça ile. Mekanı dolduran gazetecilerin ilgisi eserlerde değil de, çoğu estetik cerrahi ucubesi (harikaları diyemeyeceğim maalesef) davetliler üzerinde. Kadınlar poz vermede hayli deneyimliler. Kaç dergi ya da gazetede fotoğrafın basılıyorsa hayatta o kadar var olabildiğin bir dünya. “Huzur” umurlarında bile değil. Oysa Osman Hamdi’nin “Huzur” tablosuna 10 milyon dolar değer biçilmişti. Sanat aşkımdan değil, sırf 10 milyon dolarlık bir “şey”e yakından bakmak istedim. 54 yıl sonra ilk kez, biz halk takımının göz zevkine sunuluyordu. Bir adam eğilip kulağıma “Müthiş değil mi?” dedi. Evet, öyleydi. “Huzur” soluk kesiciydi. Resimdeki iki feraceli kadınla aramda sanki tuval yoktu. Neredeyse şeffaftı. Kadınların yüzünde huzurdan çok hüzün vardı sanki. Meğer ressamın huzuruymuş kastedilen, resmin değil. 10 milyon dolara yakından baktım ama üzerinde meleklerin olduğu sehpada, fotoğrafını çekip telefonuma fon yapacak kadar aklım kaldı.