Nuran YILDIZ

ÖNCE TWITTER HESABINI KAPAT!

----- 24.04.2012 - 11:15 -----

Fazıl Say ülkeyi terk etme kararı almış. Kendisine özel bir düşkünlüğüm, antipatim, sempatim olmasa da üzüldüm.

Soytarılara gösterdiğimiz hoşgörüyü sanatçılara göstermeyen bir ülkeyiz.

Fazıl Say’ın ülkeyi terk etmek için çok daha sağlam gerekçeleri varken onları bırakıp Twitter’a kafayı takması garip;

“Plajda kum tanesi gibi” hissediyormuş. “Halktan destek” görmüyormuş. (Plaj Twitter, halk da Twitter’cılar olsa gerek. Twitter’da başkalarının yaptıklarını izlemek, plajda soteye yatıp hatun dikizlemek gibi.)

Nihat Doğan, Erol Köse, Şamil Tayyar onu düşman yapmış. (Sıraladığı isimlerle aynı ortamda olmak konusunda kendisini sorgulamıyor hiç.)

Yemediği hakaret, küfür, alay kalmamış. Tavşan dudağıyla ilgili 7 bin tweet atılmış. (Zaten tweet atanların çoğu kanalizasyon ortamına iç boşaltmak için orada.)

Onu anlayacak köprüler yokmuş. (Köprü mü? Ne romantik! Twitter’cıların çoğu sele kapılmış ağaç kabukları.)

Ateist olduğunu tweet’lediği için hakkında suç duyurusunda bulunulmuş. (Ateist oluşunu suç sayanlar da orda, hiçbir insani değere saygı duymayanlar da…)

Anlaşılan o ki, Fazıl Say Twitter bağımlısı olmuş. Öyle bir müzik dahisi, Twitter’ın bluğ çağını ruhsal olarak tamamlayamamış insan güruhu için olduğunu nasıl bilmez?

Twitter’ın bir üretim ve paylaşım yeri değil, bir tüketim ve parçalanma yeri olduğunu nasıl bilmez?

Tamam, yetenek başka şey, şöhreti yönetmek ve starlaşmak bambaşka şey ama…

Etrafında biri de Fazıl Say’a ülkeyi terk etmeden önce Twitter hesabını kapatmayı önerse pek çok sorundan kurtulmuş olur.

23 NİSAN TÖRENLERİNİ İZLERKEN

Bayram sabahı ekran karşısına geçip 23 Nisan törenlerini izledim. Bu yıl 23 Nisan törenlerinde canımı sıkan şeyler de vardı, iyi şeyler de;

İyi olan, statları doldurmuş çocukların görüntüsüydü, yüreğim titredi yine. Otoriter yönetim, demir perde görüntüsü, çocuklar üşüyor bahanelerine hiç katılmıyorum.

Yapayalnız birey olmaya özendirilen çocuklar, hiç değilse bu törenlerde, birlikte olmayı öğreniyorlar: Birlikte eğlenmek, birlikte üretmek, paylaşmak, işbirliği, kendisi dışında birini fark etmek!

İyi olan, engelli çocukların da “Yıldızlar engel tanımaz” sloganıyla törene dahil edilmesiydi.

Kötü olan, müziklerin seçimi tam bir felaketti. Çocuk şarkıları yerine, Bonomo’nun İngilizce, berbat Eurovision şarkısı ve Sertap Erener kötü ki ne kötüydü.

Kötü olan, kızlarla erkeklerin ayrı ayrı gösteri yapmasıydı. Kız çocukların etek boylarının hayli uzun olmasıydı.

Kötü olan, tören konuşması yapan çocukların boylarından büyük konuşmaları ve içine de tablet bilgisayarlar için teşekkür sıkıştırılmasıydı.

Büyükler karışmasa, çocuklar 23 Nisan’ı daha çok sevecek, bizim sevdiğimiz gibi…

CHP’NİN İLETİŞİMCİLERİNE NOT

Bir, sabahın köründe ya da gecenin yarısında cep telefonlarına mesaj atmanın hiç ama hiçbir olumlu getirisi olmaz.

İki, sabah ilk kutlayan olmak için mesaj atmak olsa olsa çocuksu bir davranıştır ama stratejik değildir.

Üç, “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 23 Nisan etkinliklerine Anıtkabir’de saygı duruşunda bulunarak başladı” cep mesajının hiçbir haber değeri yoktur, bu olması gerekendir zaten.

JAMES BOND’DA HERŞEY YAZDIĞIM GİBİ

Tamam “Ben demiştim” demeyelim. Tamam, “Ben yazmıştım” hiç demeyelim.

Daha politik olup “rastlantıya bakın” diyelim. Rastlantıya bakın ki, 4 gün önce burada, Bond filmindeki pazar görüntülerinin 3.dünya ülkesi imajı hissi verdiğini yazmıştım.

Gazeteciler bu konuyu filmin yapımcısına sormuşlar, “Yok öyle bir şey” yanıtını almışlar. İnanmadım. Ve dün gördük ki film çekimlerinde, 2012 Türkiye’sinde dönercilere fes giydirmişler. Bence bu kadar değildir, dahası vardır.

AKLIMDA KALAN

Geç kalmış bir saptama: Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu yapıldı. Sarkozy, Hollande’ın gerisine düştü. Kendisi de böyle olacağını fark etmiş olmalıydı ki, seçimlerden birkaç gün önce özeleştiri yaptı, ilk zamanlarda görevinin gerektirdiği vakarı gösteremediğini söyledi. Bu kabulle seçmene sevimli görüneceğini düşünmüş olmalı. Günümüz seçmeni, her ne kadar sıcak, sempatik liderler istese de, yine de kendisini yönetende bir vakur duruş arıyor. Sarko bunu geç fark etti. Onun seçim kazanmada “vakar”ın önemi saptaması başka yöneticilere de ders olur mu emin değilim.