Nuran YILDIZ

YÜREĞİNİZ YETİYORSA EMPATİ KURUN!

----- 29.06.2012 - 11:45 -----

Uçağımız düşürüldü.
“İki pilot şehit.”
Naaşları nerede?
Yanıt yok.

“İki pilot için aramalar sürüyor.”
Umut var mı?
Yanıt yok.

“Pilotlar yaşıyor olabilir.”
Yüzde kaç olasılık?
Yanıt yok.

“Bir pilotun kaskı bulundu.”
Hangisinin?
Yanıt yok.

“Pilotlardan biri kurtulmuş ve Suriye’de olabilir.”
Hangisi?

YANIT YOK!!!

İki pilottan biri ya sizin oğlunuz olsaydı... Okurlar, gazeteciler empati moda sözcük ya, o iki aslan parçasının annesi ya da babası olduğunuzu düşünün.

Medyanın bu pespaye haberciliği, Hükümetin bu kriz iletişimini yönetme biçimi insanlık sınırları içinde kabul edilebilir mi?

BİZ GERİ ZEKALI MIYIZ Kİ?

Eskiden gazete sayfalarımızın Helga’ları vardı. Üstsüz güzel kadın fotoğraflarının altına “Helga Türk erkeklerine bayılıyor” türü şeyler yazarlardı.

İri göğüslü Helga’nın Türk erkeğine bayılması önemli şey. Haberi okuyan erkek kendisini Helga’nın rüyası sanır, kollarını bedeninden yarım metre açarak yürürdü.

Ne zaman gazetelerde Türkiye ve Türklerle ilgili pohpohlayıcı yabancılar görsem Helga, gelir aklıma oturur.

Eskiden bizim bize verdiğimiz gazı, şimdi onlar bize veriyorlar;
“Türkiye muhteşem!”
“Bu potansiyelle sizi kimse tutamaz!”
“Önümüzdeki yüzyıla Türk ekonomisi damga vuracak!” Vs.

Bize geri zekalı muamelesi yapılmasından öylesine iğrenmiş durumdayım ki, kusacak gibi oluyorum.

Elbette aramızda bu masallara inanan geri zekalılarımız da vardır, olmasa her gelen Mr. Robinson ne diye laf döşesin ki?

Mesela Mr. Olins marka gurusuymuş. 81 yaşında. Kimbilir kaç bin dolara gelmiş, incilerini sıralamış:
“Türkiye bir tanıtım komitesi kurmalı. Komitede siyasetçi olmamalı.”

“Hiçbir şeyinizi tanıtamıyorsunuz.”

“Önümüzdeki yıllarda yıldızınız parlayacak.” (Zaten parlayacaksak sana ne ihtiyaç var?)

“Dünya çapında markanız yok.”

“Türkiye imajının küresel bilinirliğini sağlamak lazım.”

Bu incileri bu ülkede bilmeyen varsa ve o nedenle bu adam davet edilmişse ülkeyi kapatın gitsin.

Beyefendi kendi pazarlamasını da araya sıkıştırmayı ihmal etmiyor: “Benden yardım isterseniz hazırım.”

Saçma sapan, içi boş cümlelerle kaç yabancı ukala, milyon dolarlarımızı ceplerine doldurup gitti bilen var mı? Çok.

Önemli bir meslek birliğinin eski başkanı anlatmıştı. Adamın birinin adına, şöhretine bakıp bir yığın dolar ödenip İstanbul’a konferans vermeye çağırmışlar.

Beyefendiyi dinlediklerinde onca paranın boşa gittiğini görüp hayal kırıklığı yaşamışlar. “Biz daha çok şey biliyormuşuz verdiğimiz paraya yazık oldu” demişti eski başkan.

Batı karşısında bir türlü yenemediğimiz kompleksimizden düştüğümüz haller böyle.

Acaba soyadımı Mrs. Robinson olarak mı değiştirsem?

BİR İLİŞKİNİN SEYRİ

İlişkinin ilk günleri:
Kadın: Neredesin?
Adam: Evde kitap okuyorum.
Kadın: Sana soru sormamdan rahatsız oluyor musun?
Adam: Olur mu hiç tatlım, biri de soru sorsun cancağızım.

İlişkinin ortaları:
Kadın: Neredesin?
Adam: Neden sordun?
Kadın: Merak ettim seni.
Adam: Merak etme canım iyiyim.

İlişkinin sonuna doğru:
Kadın: Neredesin?
Adam: Seni ilgilendirmez.

AKLIMDA KALAN

“Ha hava olmuş ha yol, durum değişmiyor” gerçeği: İstanbul’a kar yağınca Anadolu’ya da yağmış olur denir. İma yoluyla bir tür medya eleştirisidir bu. Medya merkezi İstanbul’da, köşe yazarı yalıları Boğaz’da olunca pencereden bakarken gördüklerini Türkiye’nin gerçeği sanırlar. Anadolu 10 ay kar altındadır, köyüne, ilçesine giden yol kalmaz, İstanbul’a damla düşer, kıyamet kopar, her noktadan muhabir canlı bağlantıyla duyurur. Yaz günü nerden çıktı bu kar diyeceksiniz. Ruhumuz kar altında o ayrı ama havayla ilgili bu durum trafik için de aynen geçerli. “Yol ve metro çalışmaları nedeniyle İstanbul’da trafik felç” haberleri bitmek bilmiyor. Başkenti gören yok. Bu kara sıcakta Ankara’da durum şudur: Çevre yolunda inşaat var. Şehrin iki önemli arterinden biri metro inşaatı yüzünden kapalı. Ara sokaklara yönlendirilen araçlar sabah girdikleri sokağın öğleye doğru ancak ucunu görebiliyorlar. Bu da yetmezmiş gibi semt aralarındaki her yer kazılmış durumda. Bu işin bir planı olmaz mı? İnsanlar küfrederken, aynı araçta olduğum Başbakana yakın bir kaynak “Böyle saçmalık olur mu, Gökçek kafayı mı yedi? İnadına yapar gibi..” diye söyleniyordu. Diyeceğim o ki, Ankara kafayı yemiş durumda, sakın içine düşmeyin, kenarından geçip gidin diyeceğim, çevre yolu da kapalı.