Nuran YILDIZ

CHP NEDEN SEÇİM KAYBEDER BİLİYOR MUSUNUZ?

----- 14.09.2012 - 09:45 -----

Genel Başkan bir şey dediğinde ağzından çıkan o sözün arkasında tartışmasızca durmadığı için.

Genel Başkan bir şey dediğinde, bir takım gazetecilerin “yok öyle dememişti, şunu kastetmemişti” gibi arka toplayıcı yazılar yazmalarına tavır koymadığı için.

Genel Başkan bir şey dediğinde, o partiden onlarca ses çıkarak, Genel Başkanın sözlerini ucuzlattıkları için!

Şimdi sözü, “Bakın Erdoğan öyle mi yapıyor, ağzından ne çıkarsa tüm riskleri pahasına arkasında duruyor” falana da getirmeyeceğim.

Talat Atilla, son yıllarda unutturulmuş olan gazeteciliğin nasıl yapıldığını gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun etrafını doldurmuş bir yığın gazetecinin alamadığı bilgiyi ondan aldı. “Afyon’daki patlama suikast” dedi Kemal Bey, Talat’a.

Talat’ın yaptığı iyi habercilikti. Gazeteciyim diye gezenleri utandırdı.

Eğer CHP Genel Başkanı, Afyon’daki patlamanın %99 gibi bir olasılıkla suikast olduğunu dile getiriyorsa, herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekirken, herkesin konuşmaya kalkması bu ülkeye özgü bir saçmalık olsa gerek.

Böylesine ciddi bir savı “Kılıçdaroğlu bunu demiştir, dememiştir” sululuğuna getirmek de bu ülke medyasına özgü bir saçmalıktır. Gazeteci dediğin önce söylenen şeyin gerçekliğini araştırır, konuyu x popçunun x popçuyla basılması düzeyinde ele almaz. Hükümetten tırsıp konuyu ört bas etmeye kalkmaz.

CHP Genel Başkanı da dedikodu çarkına su taşımak yerine, önce ağzından çıkanın ardına düşmelidir. Kem küm etmeye kalkarsa Başbakan Erdoğan tarafından bir kez daha köşeye sıkıştırılmış olur. Ki öyle oldu.

CHP yönetimi “Şehitler üzerinden siyaset yapma” azarını işittikleriyle kaldılar. Şehitlerin ölüm nedenini bulmanın o şehitlere de, ailelerine de en büyük saygı olduğunu bile dile getiremediler.

Kemal Bey sözlerinin arkasında dursaydı, onun ağzından yazılan “öyle demedi, emekli/eski komutan dedi” haberlerine set çekebilseydi eline geçmiş bir fırsatı sonuca götürebilirdi.

Her şeyden önce 25 çocuğun öldüğü bir patlamanın sağlıklı araştırılmasını garanti altına almış olurdu.

Talat Atilla’ya söylediği o sözlerle bir gazetede tam sayfaya yakın bir yer bulabilmeyi başarmışken, konunun devamını getirebilirdi.

İlk kez savunma yerine politik saldırıya geçebilmişken buna devam edebilirdi.

İlk kez gündemi belirleyebilmiş olmanın avantajını kullanabilirdi.

Öyle yapılmadı. Talat’ın haberiyle güçlü bir konum kazanmışken, yine, yeni, yeniden iletişim işinde çuvalladılar.

CHP neden seçim kazanamaz bilmem anlatabildim mi?

RTÜK’E SUÇ DUYURUSU

Zaman zaman RTÜK’ün komik cezalandırmalarına, raporlamalarına tanık oluyoruz.

Radyo D, Hakan(ım) Gündüz’le ilgili RTÜK raporunu internetten bulup okuyun, gülmekten ölebilirsiniz.

En eğlenceli ve düzgün dj’in sözlerini kağıda döküp, arka arkaya dizmişler. Söz dediğin ağızda durduğu gibi kağıtta durmuyor elbette. Yazılanlardan bir şey anlamamışlar.

Sonuç olarak da “Dj’in ne dediği anlaşılamadığından cezaya gerek yoktur” kararı vermişler.

Burası Türkiye, oluyor işte.

Şimdi ben size kazara yakaladığım bir tv programından söz edeceğim: “Bana Her şey Yakışır”

Yine giyim kuşam işin içinde. Ya yiyoruz ya da giyiyoruz, başka da yaptığımız bir şey yok zaten toplum olarak.

İşte o yarışmada, o günkü yarışmacının yüzüne rakipleri bildikleri tüm güzel sözcükleri kullanıyorlar. “Harikasın” diyorlar, “elbisene bayıldım”, “takıların süper”, “şahane görünüyorsun canım” vs.

Sonra sahne arkasına geçip puan veriyorlar. Bu kez yarışmacının yüzüne söylediklerinin tam tersine, eleştiri ve kötülük kusuyorlar.

Bu yarışmada her tür kötü örnek var, eğer kötü örnekten bacak arasını anlamıyorsanız. Yalan söyleme, arkadaşını oyuna getirme, satma, iki yüzlülük. İzleyiciye (bir de genel izleyici işareti var) iyi insan olmaktan başka her şeyi öneriyorlar, kazanmak için ne kadar ahlaksız olmak gerektiğinin rol modellerini sunuyorlar.

RTÜK’ten birileri beni okuyorsa, “Bana Her şey Yakışır” programı çocuklarımıza kötü örnek olması ve ahlaksız insanlar olmaya özendirilmesi suçlarını açıkça işliyor. Şikayet ediyorum!

BİRİ BANA ANLATSIN

Nasıl oluyor da Serdar Ortaç “Şarkılarımı tuvalette besteliyorum” dediği için hedef tahtasına konup aşağılanıyor da, Nil Karaibrahimgil “Konserime gelenler içlerinden geçen cümleyi bana tweet’lesin, sahnede besteleyeceğim” dediğinde “Nil’in çılgın projesi” diye göklere çıkarılıyor?

Medyadaki bu iki yüzlü tutumun nedenini biri bana açıklayabilir mi?

Serdar geçmişte tamirci çırağı, Nil de bugün ünlü bir reklamcının eşi olduğu için mi? Yok canım! O kadar da değildir.

AKLIMDA KALAN

“Reklamın iyisi kötüsü olur muymuş?” Sorusu: Günlerdir gündemden düşmüyor. Herkes bir yerinden tutuyor, herkes birinin kulağını çekiyor. Afyon Valisi, Genelkurmay Başkanına kilim vs. hediye etmiş. Tam da 25 kişinin öldüğü patlama enkazının ortasında. Vali demiş ki “Tanıtım potansiyeli olan kişilere kilim, sucuk, lokum hediye ediyoruz. Amacımız tanıtım yapmaktı.” Kimi pişkinlik dedi bu açıklamaya, kimi ayıp. Ben de diyorum ki yıllarca insanlara “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diye dayatmadınız mı? Gündemde olmanın cazibesi için her tür rezilliğe alkış tutmadınız mı? İyi-kötü ayrımını ortadan kaldırıp, kötü ve daha kötü arasına sıkıştırıp bırakmadınız mı? Öyleyse? Geldiğimiz yer burasıdır. Reklamın iyisi kötüsüyle pop kültürünü birbirine karıştırırsanız varacağımız yer burasıdır. Sözün özeti: Reklamın iyisi kötüsü olur. Her şeyin iyisi ve kötüsü vardır. Siz iyisini yapmaktan yana olun. Yoksa durmaksızın kötüye doğru yuvarlanıp gidecek bu yer küre.