Nuran YILDIZ

SİLİVRİ’DE: CEVAPSIZ SORULAR MEZARLIĞINDA.

----- 05.08.2013 - 01:00 -----

Düşünün.

Bir sabah. Sabah bile değil, daha tan yeri ağarmadan. Evinize polisler doluyor. Aklınızdan geçen tek sözcük. Tek soru: “Neden?” oluyor.

Eviniz didik didik ediliyor. Sizin için öylesine olan şeyler, kanıt olarak torbalara dolduruluyor.

Gözaltına alınıyorsunuz. Aklınızdaki tek soru: “Neden?”

Soruyorsunuz durmadan. “Neden?”, “Ne yaptım?” Sorunuz yankılanıp size dönüyor.

Tutuklanıyorsunuz. Teröristler dışarda halay çekerken. Siz duvarların orta yerinde soruyorsunuz: “Neden?” Soru duvarlara çarpıp, kucağınıza düşüyor.

Günler sonra. Mahkemeye çıkarılıyorsunuz. Hiç tanımadığınız insanlarla görüştüğünüz, hiç yapmadığınız konuşmaları yaptığınız, hiç görmediğiniz belgeleri yazdığınız söyleniyor. Sahte kanıtlar derken. Gizli tanıklar çıkıyor, aslında sanık olan.

“Neden?” diyorsunuz. “Neden?”

Yanıtı olmayan bu öldürücü soruyla çaresizliklere yatıyorsunuz.

Savunmanızı eksik yaptırıyorlar. Siz tutuklu, sözcükleriniz sizde tutuklu kalıyor.

Düşünüyorsunuz. Geceler boyu. Çocuklarınız duvarın dışında büyüyor. İradeniz duvarların içinde.

Düşünüyorsunuz. Aklınıza sevmekten başka bir şey gelmiyor. Ülkenizi sevmek. Mustafa Kemal’i sevmek. Çocuklarını sevmek. Demokrasiyi sevmek. Hangisi suçtu içlerinden?

Aylar geçiyor. Yıllar geçiyor. Soru ortada duruyor. “Neden?”, “Ne yaptım?”

Karar günü geliyor. Karar açık mahkemede okunur. Çünkü herkes adaletin sağlandığını bilme hakkına sahiptir.

Herkese açılması evrensel hak olan kararın okunması, herkese kapanıveriyor! Seri katil olsanız yapılamaz bu. Katliam yapanlara yapılmadı.

Bu kez “Neden?”, “Ne yaptım?” sorusu parçalanıyor, birleşiyor. Yeni bir soruya dönüşüyor: “Neden?”, “Neden kararın okunmasını herkesten saklıyorlar?”

“Yoksa adaletin sağlanmayacağını biliyorlar mı?”

“İnsanların haksızlığa isyan edeceğinden eminler mi?”

İktidarlar, yönettikleri insanlardan korkmaya başlayınca korktuklarını inşa etmeye de başlarlar.

İnsanlar, yönetenlerin adaletinden umudu kestiklerinde değişimin eşiğindesiniz demektir…

EMENİKE’DE GERÇEK DURUM

Fenerbahçeli taraftarları hiç anlamıyorum. Teknik heyet Emenike’yi isterken onlar tutturmuş Cardozo. Bir taraftar kendi takımına gol atan bir futbolcuyu neden bu kadar ister ki, işkencecisine aşık olma hali midir bu?

Diyorlar ki “Ersun Yanal Emenike’yi istiyor ama taraftar Cardozo’yu istiyor.” Sanki futbola yandan takılan taraftar, futbolu iş edinmiş adamdan iyi biliyor.

Emenike konusunda işin aslını yazayım. Diyalog aynıyla gerçek.

Aziz Yıldırım, Ersun Yanal’a soruyor: “Emenike mi, Cordoza mı?”

Yanal’dan “Emenike” yanıtını alan Aziz Yıldırım “Ben de Emenike’yi istiyorum ama medya Cardozo’ya taktı” diyor. Peki spor medyasını kim takıyor diyesi geliyor insanın, takan da varmış demek ki.

Yani. İşin aslı. Emenike’yi isteyen sadece Ersun Yanal değil, Aziz Yıldırım’ın isteği de öyle.

Futbol hakkında gerçek bilgi isteyenler için yazdım. Uydurma haberler için zaten gazeteleri okuyorsunuzdur.

GEZİ’NİN EN ANTİPATİK OLDUĞU AN…

“Kendisine Nobel verilmiş yazar” Orhan Pamuk, lütfetmiş ve The New Republic dergisine Gezi protestoları için “Bu beni çok mutlu etti” demiş.

Bir, bunu duyduğum an, sırf söyleyenin benim gözümdeki değersizliği nedeniyle Gezi protestolarının benim için tek antipatik olduğu andı.

İki, Başbakanın danışmanları gazetecileri işten attırmaya ayıracakları enerjilerini Pamuk’a bu cümleyi kimin söylettiğini anlamaya ayırsalar daha yararlı bir iş yapmış olmazlar mı?

KARNINDA KELEBEK UÇUŞAN VAR MI?

Sorum ciddi. Stradivarius’u çalınan kemancı Min-Jim Kym, kemanı bulununca sevincini böyle anlatmış: “Karnımda kelebek uçuyormuş kadar heyecanlandım.”

Hiç böyle sevinç şekli duymamıştım. Peki sizin hiç karnınızda kelebek uçuştu mu? Ya da kelebek uçuştuğunu sanacak kadar sevindiniz mi bir şeye?

AKLIMDA KALAN

Çağdaş. Olgu. Bilge. İlker. : Nasıl da hayran olunasılar. İsimleri tesadüf mü? Değil. Sanmam. Kemalizmin öcü gibi gösterilip suç sayıldığı zamanların Kemalistleri onlar. İsimleri Mustafa Kemal’in ışığından yansıyor. Onlar. Türkiye Gençlik Birliği’nin, mağrur, onurlu, temiz, aydınlık, inançlı yürekleri. Onlara faşist diyen birine yanıtım “Görmeyeli faşizmin tanımı hayli değişmiş demek ki” olmuştu. Körleşmiş ideolojilerden bakanlar için kendileri gibi düşünmeyen herkes faşist. Hiç Kemalistin faşisti olur mu? Olmaz. Kemalistin bağnazı da olmaz. Gençliğin akılda yanan ateşleri onlar. Gözaltına alındılar, onlar ve arkadaşları. Evlerinden götürüldüler. Suçları demokrasilerde sıradan olan, olması gereken bir politik tutum: Silivri’ye davet etmek insanları, pardon insanlığı.