Nuran YILDIZ

NERDE DURDUĞUMUZ, NERDEN BAKTIĞIMIZA BAĞLI

----- 23.01.2014 - 00:01 -----


İki ayrı evde, iki ayrı televizyonda aynı filmi izliyoruz arkadaşımla. Film boyu da, birbirimizi arayıp geyiğe malzeme yapıyoruz.

Soruyorum, “Hangi yalnızlık kocaman bir kaplumbağayla yaşamak isteyecek kadar derin ve korkutucu olabilir?” Yavaş. Kanı soğuk. Sert kabuklu. O sırada filmin baş kadını televizyon izlerken, bir eliyle de kanepede yanında duran kaplumbağayı okşuyor!

Film Türkçeye “Beni Deli Etme” ismiyle çevrilen “You Kill Me”, izleyenler bilir.

Filmde. Kadın o kadar yalnız ki, cenaze evinde cesetlere makyaj yapan adamın çıkma teklifini kabul ediyor. Bu sırada adamın aynı zamanda insan öldürmeyi iş edinmiş olduğunu kadın bilmiyor, seyirci biliyor.

Ertesi akşam günlerdir kendisine çıkma teklif eden biriyle yemek yiyecek olan benim arkadaş “Buna da şükür, bizimkinin hiç değilse eli yüzü düzgün bir işi var” diyor. Gülerek.

İkimizin de kahkahayı bastığı yer burası değil, şurası: Adam yemekte kadına “sana asla yalan söylemeyeceğim” diyor ve devam ediyor, “Ben sadece cenaze evinde çalışmıyorum, aynı zamanda insan öldürüyorum, bunu yaparken de hiç suçluluk duymuyorum.”

Kadının yanıtı: “Olsun hiç kimse kusursuz değil…”

Bu ne canına yetmiş bir yalnızlık böyle, arkadaşım ve ben bu kadar abzürd bir noktada söylenmiş sözü, günlük yaşamımızda kullanmak üzere bir yere not ediyoruz: Olsun, hiç kimse kusursuz değil…

Aslında bu yazı, hükümet-cemaat savaşında durduğunuz yer için de geçerli.

SEKSİ BİR KADIN

Uçaktan indik. Önümde bir kadın yürüyor. Uçaktan inenler, çevrede başka kim varsa ona bakıyor.

Havaalanı otobüsünde yanıma oturuyor. Herkesin gözü onda. İçimdeki merak: Herkesi kendisine baktıran şey nedir? Yanıtını bulmak için otobüste de, inince önümde yürürken de kadını inceliyorum. Bulduklarımı da size yazmak için aklıma not ediyorum.

Bagaj salonundan geçiyoruz. Atatürk havalimanının kalabalığında kim varsa kadını takip ediyor gözleriyle.

Herkesi kendisine baktıracak kadar seksi bir kadından aklımda kalanları sıralıyorum:
Uzun dalgalı sarı saçlar (kötü bir işçilikle eklenmiş),
Dolguyla şişirilerek dışarı uzanmış dudaklar,
Eklenerek uzatılmış dolgun kirpikler,
Dar ama çok dar bir pantolon,
Üzerinde nasıl durduğuna hayret edeceğiniz kadar ince topuklu botlar,
Sıra dışı biri izlenimi veren kaşındaki piercing (fantezi vaadi),
Ve üzerine yapışmış bakışları umursamaz bir edayla kedi yürüyüşü (cat walking).

Bakışların size döneceği çekici bir kadın olmak mı istiyorsunuz?

Yolu yukardaki listeden geçiyor. Listeden yapabileceğiniz kadarını seçin ve yapın, yanılmışsam sizi yemeğe götüreceğim.

Erkeklerin yukardaki özelliklerle güdüsel bir bağları var sanırım.

AKLIMDA KALAN

Yamuk bakmak: Yamuk bakmak fiilini severim. Pek çok durum için cuk oturur. Zizek’in popüler kültürü yorumlayan kitabının da adıdır Yamuk Bakmak. İçinde rahat ettiğimiz, daha doğrusu alıştığımız düşünme ve açıklama çerçevelerine uymayan şeylerle karşılaştığımızda rahatsız oluruz, huzurumuz kaçar. Zizek de der ki, dik cepheden bakmakla görülemeyecek şeyleri görebilmek için “yamuk bakmak” gerekir. Önceki yazılarımın birinde Soner Yalçın’ın da (yazmamışım ama Nedim Şener’in de) uyanmış bir başbakanı tercih ettiğini yazmış olmam, okurlarımdan Erol Beyi rahatsız etmiş ve Soner’in yazılarını okumamı önermiş. Soner Yalçın’ı okumakla kalsam iyi, kendisiyle konuşuyorum zaten. Onun Erdoğancı olduğunu söylemiyorum ki yazıda, sadece yakın tarihte zulüm gören herkes zalimin kim olduğunu biliyor ve Başbakan bunun hesabını sorsun istiyor, sonra Başbakandan hesabı sorup sormamak da seçmenin bileceği şey diyor. Rica ederim, yazılarımı biraz yamuk okuyunuz, yok öyle konformist okur falan.