Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Üç derste ilişkinizin ömrü uzar mı?

15 dakikalığına ünlü olan kızlarımızdan biri kısa süreli ilişkileri sevmediğini söylemiş. “İlişkilerim hiç kısa ömürlü olmadı. Biri birbuçuk yıl, diğeri iki yıl sürdü” demiş. Üstelik dalga falan da geçmiyor. Söylediklerinde çok ciddi. Konuştuğuna inanıyor.
Bugünün kabullenilmesi zor gerçeği de bu: Bir nefeste tükenen ilişkiler! Eskiden bir ömre bir aşk düşerdi. Şimdi aşktan aşka fır fır dönüyoruz.
Yalnız ilişkiler olsa iyi, evlilikler o kadar bile sürmüyor. Bakınız Eddie Murpy iki hafta, Britney Spears 55 saat. Rekor sanırım hiç değilse bu konuda bizde. Hande Ataizi’nin evliliği neredeyse 24 saat. Yani ondan daha kısası nikah salonundan çıkıp mahkeme salonuna girecek olandır.
Evliliklerini bitirmeyenlere ne demeli? Boşanmıyorlar diye ilişkilerinin ömrü uzamış olmuyor ki. Sadakat çoktan arka kapıdan sıvışmış durumda.
Peki neden ilişkiler kısa ömürlü şimdilerde? Neden göz açıp kapayınca bitiyor? Maymun iştahlı mı olduk son zamanlarda? Adamları elimizde tutmayı mı beceremiyoruz? Kadın ruhundan mı anlamaz olduk? Hepimiz taş kalp, tahta kafa mıyız artık? Neden bir yandan gidene ağlarken arkadaşımızın omzunda, diğer yandan geçene göz kırpar olduk?
Elbette ilişki yönetiminden dem vuranlarımız “Elimizde nasıl tutarız?” salatasını koyabilirler önünüze. Böyle de bir iş icat ettik sırf bu yüzden.
Tavsiyem kendinizi o kurs benim, bu ilişki yöneticisi senin diye heba etmemeniz.
Durumun pek çaresi yok çünkü. Ne öyle yol, yöntem, işve cilveyle, ne de dua okutup büyü yapmayla çözülmez.
Güzellik salonlarında ömür çürütseniz de işe yaramaz.
İçinde bulunduğumuz zaman “Uzun vade yok!” sloganıyla tanımlanıyor. Toplumsal, iktisadi, siyasal, duygusal her tür ilişkinin sloganı bu.
Şimdilerin ikinci sloganı da “Risk al!” İktisattan kaynaklı girişimciliği kutsuyor. Evliliklerde sadakatin arka kapıdan sıvışmasının sloganı da bu bir anlamda.
Sorun tüketim ilişkileriyle, toplumsal dönüşümle ilgili. Bireysel çabalar nafile.
Boşuna uğraşmayın ilişkinizin ömrü uzamaz. Değil üç derste, 3 yıl derslere talim etseniz de olmaz.
Yani, bitti mi biter, gitti mi gider.

AKLIMDA KALAN

Emine Şenlikoğlu’nun epey şenlikli açıklamaları: İslamcı yazar Emine Şenlikoğlu Fatih Altaylı’nın konuğuydu. Teke Tek’te. Her zaman olduğu gibi pek yaratıcıydı Emine Hanım. “Demokrasi hayal ürünü bir şey” dedi. “Ben TBMM’de milletvekili olmadığım sürece demokrasiye inanmıyorum” da dedi. Acaba ben de demokrasiye inanmak için bir şey olmayı mı dileseymişim diye geçirdim içimden. Laiklik dinsizlikmiş. Türban kalkarsa laikliğin dinsizlik olduğunun kanıtı da ortadan kalkarmış, onun için türban yasağı kalkmamalıymış. Daha neler neler…
Tamam bunlara gülüp geçtik de gülüp geçilemeyecek ciddi bir durum var. Emine Hanıma yanlış yapan, hakaret eden profesörler, doktorlar sonradan hatalarını anlayıp özür dilemişler. Dine imana gelmişler. Önce doğru yolu bulmuşlar sonra da gelip Emine Hanımı bulmuşlar. Kim bunlar? İsimleri yok. Nerede, ne zaman? Cevapları yok. Tanığı olmayan tanıklı konuşmalar yapıp sahicilik kazanıyor anlattıkları. İslamcıların konforu bu: İkna etmek için hiçbir şeyi kanıtlamak ve somutlamak zorunda değiller.

(Haberturk.com 29.01.2008)