Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Tamam muhalefet etkisiz, peki TÜSİAD etkili mi?

Son yıllarda TÜSİAD’ın hangi önerisi uygulamaya kondu? Ya da hangi uyarısı dikkate alındı? Anımsayan var mı?
TÜSİAD en etkisiz dönemini yaşıyor. Yönetimdeki kadroyla ilgisi yok bu durumun. En azından doğrudan yok.
Temsil ettiği sermayenin kurumsal düzeyde etkisizleşmesi söz konusu. Renk değiştirmesi, bölünmesi, ikame edilmesi. Hepsi.
Ama etkisizleşmesine en çok neden olan şey gidişatı doğru analiz edemiyor oluşu.
Bir mantık silsilesiyle durumu açıklamak doğru olabilir.
Hani devletin etkisizleştirilmesi modası var ya. Yargıdan askere etkisizleşen devletin iyi devlet olduğu acayip düşünce yanılsaması, işte o.
Devlet etkisizleşince haliyle siyaset de etkisizleşiyor.
Siyasetin etkisizleşmesi demek baskı gruplarını anlamsızlaştırıyor.
Buradan öyleyse devletin etkisizleşmesi TÜSİAD’ı da etkisizleştirir sonucuna varmayacağım hemen. Doğrudur ama bu, süreci fazla kısaltmak olur.
Baskı grubu anlamsızlaşınca etkisizleşir. Etkisizleşince de, TÜSİAD benzeri kurumlar için geriye “çıkar grubu” tanımı kalır.
“Çıkar grubu” tanımlaması ise bireyin kutsandığı günümüzde pek hayra alamet sayılmaz. Dışlanmaya yol açar.
TÜSİAD’ın dışlanmayı önlemek için ahkâm kesmek yerine, çoğunluğu içine alan çözüm önerileri sunması gerekir.
Çözüm önerileri sunmak için de “sermayenin iktidarı” gibi değil, sistemin parçası gibi düşünmek lazımdır.
Sistemin parçası gibi olmak için “amir olan”, “eleştiren” değil, “yapan”, “fiilde bulunan-fail” olmak talep edilir.
“Fail” olma yeterliliği ise yalnızca sermayenin el değiştirmesiyle değil, ülke değiştirmesiyle de zayıflar.
Bu çerçevede analiz edildiğinde sistem, değişime uyum sağlamak için bireylere sürekli değişen kimlikleri dayatmıştır. Bu saptamanın bilinen kanıtı, “dönüştüm”, “değiştim” söylemine sıkça rastlamamızdır.
Bireysel kimliklerin değişimi kurumsal kimliklerin değişimini de zorunlu hale getirir.
TÜSİAD bu değişim yokmuş gibi davranmaya devam ettiği için, en az muhalefet kadar etkisizleşmiş bir kurumdur.
Bu mantık silsilesini yazarken okurun anlayışına sığındım.
“Aysun Kayacı derhal bir siyasi hareket başlatmalıdır. Çünkü mevcut siyasi aktörler, ondan daha ciddi değildir” sözümü, “Aysun Kayacı’ya arka çıkmak” olarak anlayan bir kısım okur, yazma keyfimi katletmiştir ama olsun.

BAHÇELİ VE İKİ LİDERLİK KURALI

“Lider olunmaz, lider doğulur” lafı safsatadır. Elbette insanın sahip olduğu yetenek ve beceri durumu lider olmayı kolaylaştırır. Ama lider olmanın kuralları vardır.
İki kuralı hatırlatmak istiyorum.
Birinci kural: “Liderlik, iktidar paylaşımını asla kabul etmez.”
İktidarı tek başına kullanır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kendi iktidarını Erdoğan’ın iktidarının altına soktuğunda, AKP’yi destekler politika izlediğinde liderliği ciddi olarak zaafa uğradı. Kamuoyu araştırmalarında bu zaaf sezilir oldu.
İkinci kural: “Liderlik, taviz kabul etmez.”
Taviz veren bir lider güç kaybeder.
Akdeniz Üniversitesi’nde çıkan olayların provokatörünün, MHP Antalya İl Başkanlığı’yla sıkı fıkı olduğu ortaya çıkınca Bahçeli, Antalya İl’i fesih kararı aldı.
Soruşturma, disiplin vs. ile işi uzatmadı.
Bahçeli, MHP’ye genel başkan olduğu günden bu yana ülkücü hareketi sokaktan çekmekte kararlıydı. Belki amacı doğru zamanda sokağa dökmek, kimbilir? Her ne ise sonuçta, Antalya’da bu kararından taviz vermeyerek liderliğini güçlendirdi.
Bahçeli bir liderlik kuralında kaybetti, diğerinde kazandı.

BİRİ BAYKAL’A STRATEJİ KAVRAMINDAN SÖZ ETSE…

Dünkü CHP Grup Toplantısı'nda görüldü ki, Baykal sevindirik olmuş.
AKP’yi kapatma davasının Baykal’ı sevindirmiş olduğunu tahmin etmek zor değildi ama sevinci bu kadar açık etmesi anlamsız.
Ucuz mal bulmuş kurnaz esnaf misali diyeceğim, kurnazlığın zerresi yoktu. Mahalle maçında taktiği haklı çıkan çocuk gibi kürsüde “Ben demedim mi, ben demedim mi?” diyordu sürekli.
Dediniz, dediniz de Sayın Baykal, siyaset de mahalle futbolu değil sonuçta. Biraz strateji bilmek gerekmez mi? Strateji bilince de, düşene “Ben demedim mi?” diyerek tekme atmanın atana değil, vicdanlarda tekmeyi yiyene yaradığı bilinmez mi? Bilinir.

AKLIMDA KALAN

AKP’nin mutabakat kararı: AKP MKYK’sından “mutabakat kararı” çıktığını öğrendiğimde aklıma Mark Twain geldi. Ne alakâ diyeceksiniz. Alakâ şu ki Twain’in ünlü bir sözü vardır: “Geç gelen adalet gelmemiş sayılır.” İşte onu hatırladım. Çünkü geç gelen mutabakat da hiç gelmemiş sayılır. Erdoğan’ın mutabakat görüşmelerini lider düzeyine taşımaması da, konuyu kendisinin de ciddiye almadığını gösterir. Biz de ciddiye almayalım.

(Haberturk.com 09.04.2008)