Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Bir dakika beyler! Bu işte bir terslik var

Dışişleri Bakanlığı, uluslararası siyasi ortamda ülkenin imajını olumlu yönde oluşturma işi.
Uluslar arası ortamda zihinleri ülke lehine yönetme işi.
Bakanın görevleri ise ülkesini layıkıyla temsil etmek, haklarını uluslararası ortamda korumak.
Dış siyasette dönen dolaplara karşı uyanık olmak, hazırlıklı olmak.
ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da Dışişleri Bakanları görevlerine başlarken özel bir hazırlık dönemi geçirir.
Ülkesinin geçmişten gelen uluslararası politikasına aykırı söz söyleyemez. Kendi başına hareket alanı yok denecek kadar azdır.
Ne söyleyeceği, ne yapacağı önceden belirlenmiştir. Bakanın keyfine göre değişemez. Bu bir devlet geleneği ve gereğidir.
Uluslararası toplantılarda az konuşup, çok gülümsemeleri ondandır.
Dışişleri Bakanı olan kişi partisinin değil, ülkesinin temsilcisi olduğunu bilir, politik görüşü ülkesinin resmi görüşünden bağımsız olamaz.
O ülkelerde parti ülkeden sonra gelir.
Çağdaş ülkelerde Dışişleri Bakanı olmak için ticaret bilmek, iki top kumaş verip bir top kenara koymak yeterli değildir.
O ülkelerin Dışişleri Bakanı cebinde kendi ülkesini şikayet listesi taşımaz.
Onların Bakanları uluslararası ortamda konuştukça halkının göğsü kabarır, yüzü kızarmaz.
Bizde ise Dışişleri Bakanının AB ile empatisi had safhada.
O ülkesini şikayet ediyor. AB’ciler alkışlıyor. Başbakan destek çıkıyor.
Bunlar yetmezmiş gibi hiç sıkılmadan “sözlerimin arkasındayım” diyebiliyor.
Bu lakaytlık ortamında “Bir dakika beyler, bu işte bir terslik, bir tuhaflık var” demek gerekmiyor mu?
Gerekiyor.

TBMM’YE BAK DEMOKRASİ İMAJINI GÖR

TBMM’nin ziyaretçiler için iki kapısı var: Atatürk Bulvarı üzerindeki Çankaya Kapısı ve Dikmen Caddesi üzerindeki Dikmen Kapısı.
Çankaya Kapısı’ndan davetliler girebiliyor. Halkın gireceği kapı ise Dikmen tarafındaki.
Her sabah Dikmen Kapısı önünden geçerken görülen manzara şu:
Kaldırımda bekleyen insanlar.
Derdine Meclis’te çözüm arayanların itilmiş, kakılmış gibi ezik halleri.
Bu imaj öylesine baskındır ki demokrasi imajını zihnimizde bir kenara itiverir.
Kimi beklemekten yorgun düşüp duvara yaslanmış, kimi kaldırımın kenarına oturmuş.
Beklerler...
Sanki duvarın öteki tarafındakileri seçen onlar değilmiş gibi.
Sanki duvarın öteki tarafı mülteci kabul eden bir ülkenin toprakları gibi.
Beklerler...
Vize için kapılarında yatılan Avrupa ülkelerinin elçiliklerinin hor görmesinin aynısı TBMM’nin kapısı önünde yaşanır. Her gün.
Hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu sözü her sabah orada yalanlanır.
Kimsenin aklına o insanları içerde bir mekanda, uygar bir ortamda bekletmek gelmez.
Onlar kapıda bekleyedursun TBMM Başkanı kendine zırhlı bir BMW alır.
Tamı tamına 1.235 milyon YTL’ye.
TBMM görevlileri alınan BMW’yi iade kampanyası başlatan “turktime.com” sitesinin bürosuna giderler.
Kampanyayı durdurmak için yargıya değil, doğrudan web sitesinin hazırlandığı büroya giderler. Tehditvari bir tonlamayla kampanyayı durdurmalarını isterler.
Kapısında halkın beklediği bir Meclis’in görevlilerinin kapınıza dayanması size garip gelir mi?

AKLIMDA KALAN

Başbakan Erdoğan’ın iki cümlesi: Başbakan “GAP projesiyle oluşan olumlu iklimi CHP planlayarak kundakladı.” Demiş. CHP’nin planlayarak siyaset yaptığı görülmüş bir şey değil ki. Bunu Başbakan da biliyor. Biliyor da böyle bir cümle kullanarak kendi güvenilirlik imajını ne diye zedeliyor anlamıyorum. Babacan’ı desteklemek için de “Yüzde 99’u teşkil eden biz Müslümanlar sorunlarımız yok diyemeyiz” demiş. Beni de yüzde 99’a dahil ettiğine göre iki gündür kara kara düşünüp sorunlarımın listesini çıkarmakla meşgulüm. Ama bendeki listeyle ondaki listenin örtüşmesi mümkün değil.

(Haberturk.com 02.06.2008)