Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

A.Necdet Sezer mi daha özgürdü, Abdullah Gül mü?

Günlerdir ülke toz duman.
Kimine göre rejim bunalımı tehlikesi yaşadığımız. Kimine göre rejim bunalımının ta kendisi.
Ortalıkta herkes var, Cumhurbaşkanı yok.
Geçen hafta Japonya’daydı. Mümkün olsa ülkeye dönmeden oradan Tanzanya’ya geçmek isterdi sanki.
Başbakan bile Cumhurbaşkanı'ndan umudu kesmiş olmalı ki, TBMM Başkanı'ndan medet umdu.
Cumhurbaşkanı Türkiye’ye gelse ne olacak? Durum değişecek mi? Değişmez.
Herkes konuşur, o dilini ağzında çevirir durur.
O makama geldiği günden bugüne ne yaptığını düşünün.
Trafik güvenliği lansmanı, Türkçe ödülleri dağıtımı ve bol miktarda dış gezi.
Başka ne yapsın? Çaresiz.
Cumhurbaşkanlığı için en önemli özgürlükten vazgeçti: Söz söyleme özgürlüğü.
Bir siyasetçi için yaşamsal olan.
Dengeler, uzlaşılar hiçe sayılarak gelinen bir makam.
“Olsun 2, bilemedin 2,5 yıl sonra alışırlar” diyerek hesaplar yapılırken hesabı yapılmayan tek şeydi, söz söyleme özgürlüğünü yitirmek!
Sen siyaset pratiğinin tüm olasılıklarını aklından geçir.
Siyaset pratiğinin en önemli bölümünü aklına bile getirme: Söz söyleme pratiğini kaybetmek!
Ağzını açıp AKP’ye destek verse “taraf” etiketi ensesinde.
Karşı çıksa AKP’deki kendi kaderini de ilgilendiren kıldan ince dengeler alt üst.
Aylardır dilini ağzında dolandırıp duruyor. Savuşturuyor.
“Benden sonrası tufan” diyeni tufan içine alıveriyor.
Şimdi soruyorum size sevgili okur;
Hükümet'e muhalif A. Necdet Sezer mi daha özgürdü söz söylerken, Abdullah Gül mü daha özgür?

HALKBANK’IN HATASI…

“Ana-Kız Okuldayız” kampanyasının sahibi Milli Eğitim Bakanlığı.
Halkbank sadece kampanya destekçisi.
Ne var ki türbanlı kampanya krizinin faturası Halkbank’a çıkarılıyor.
Çünkü Halkbank yönetimi Çalık kredisi krizi de dahil iletişiminde sürekli çuvallıyor.
Kötü yönetilen iletişim sonucunda belirlenen negatif algı çerçevesi, türbanlı kampanya reklamını Halkbank’ın kapısının önüne koyuverdi.
Bakanlık yetkilileri “Reklam ajansının Halkbank’ın ajansı olduğunu, ajansla 4 yıllık bir sözleşme yaptıklarını, hangi gazetede hangi ilanın yer alacağının da tamamen tesadüf olduğunu” açıklıyorlar.
Ajans Halkbank’la çalışıyormuş, Halkbank’ın haberi yok.
Bakanlık “Bizim değil Halkbank’ın ajansı” diyerek reddettiği ajansla 4 yıllık sözleşme yapıyor.
Türkiye’de bir ajansla 4 yıllık sözleşme yapabilme uzak görüşlülüğü beni bir işgillendirdi ki sormayın.
Müşteri bulma krizinde 6 aylık, 1 yıllık sözleşme yapma sıkıntısı yaşayan reklam dünyasında 4 yıllık bir sözleşme! İnsanın hayırdır kaçan mı var diyesi geliyor.
Üstelik hangi gazeteye, hangi ilanın verileceğini tesadüfe bırakacak kadar iş bilmez, gayri ciddi bir ajansla 4 yıllık sözleşme…
Size de tuhaf gelen bir şeyler yok mu?

İYİ Kİ SİNAN AYGÜN VAR

Geçenlerde ATO Başkanı Sinan Aygün’ü Kanal 1 Televizyonu için Ankara Hali’nde muhabirlik yaparken izlemiştim.
İyi bir fikirdi. Sinan Bey de bu işin hakkını vermişti doğrusu. Umarım devam eder.
Ama “iyi ki Sinan Aygün var” demem ondan değil.
THY’nin yavrusu Anadolujet’i, Rekabet Kurumu’na şikayet ettiği için.
Gerekçesi “Hakim durumun kötüye kullanılması yasağına aykırılık.”
Geçen hafta yazmıştım, THY hem Ankara’dan Anadolu’ya uçuşlar için Anadolujet’i zorunlu hale getirsin hem de bunu başarı olarak sunsun.
Olur mu? Türkiye’de oluyor.
Arada olan da THY markasına oluyor.
Sinan Aygün’ü rekabet ortamının korunması adına yaptığı girişim için kutluyorum.
Umarım birileri de AKP’yi “Hakim durumun kötüye kullanılması yasağına aykırılık” gerekçesiyle Rekabet Kurumu’na şikayet eder.
Nihayetinde siyasetin de bir ticareti var.
Sanırım bunu yapmak da Sevgili Sinan Aygün’e düşüyor…

AKLIMDA KALAN

Penguen Dergisi’nin kapağındaki karikatür: Görmeyen kalmamıştır sanırım. Penguen’in kapağındaki karikatürde şöyle bir telesekreter yönlendirme kaydı vardı: “Polis tarafından dinlenmek için bire, Jandarma tarafından dinlenmek için ikiye, MİT tarafından dinlenmek için üçe basın. Önder Sav’sanız biz sizi ararız…” Müthiş bir eleştiri.. Bir iletişimci olarak esas aklımda kalan ise bu karikatürün yarattığı tartışma. Tanıdığım çoğu kimse “Bu espri gerçek olsaydı beni kim dinlesin isterdim?” sorusuna ya “MİT” ya da “Jandarma” diye yanıt verdi. “Polis” yanıtını veren kimse olmadı. Varın siz düşünün polisin imajını.

(Haberturk.com 11.06.2008)