Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

'Bebecan'a çocuk deyip geçecek miyiz?

Hani Anayasa Mahkemesi kararından sonra şu meşhur “AKP değişecek mi?” sorusu var ya, ona dönelim.
Bu soruyu bana sorduklarında diyordum ki: “Böyle bir soruya yanıt vermek sözcük bataklığına saplanıp kalmaktır.”
Gerçekten de politikasızlığın bir politika biçimi olarak yaşandığı ülkemizde bu soruya yanıt vermek tam bir saçmalıktır.
Ülkede o gün hangi krizler çıkacağı Başbakan Erdoğan’ın evden hangi ruh haliyle çıkacağına bağlı.
Ama dün, “Türkiye’yi AB’ye şikayetten sorumlu Dışişleri Bakanı” ağzını açınca yukarıdaki sorunun yanıtını vermek gerektiğine inandım.
Diyelim ki şimdi bana sordunuz: “AKP değişecek mi?”
Yanıt veriyorum: “Tayip Erdoğan’a bıraksalar değişir. Deneyimlerden öğrenebilen, ders alabilen biri gibi duruyor. Ama ona bırakmayacaklar.”
Evet, Başbakan'ın etrafındaki, bu kararı utanç olarak boynuna takmaları gerektiği halde “Kapatılmadık” havasına girenler ne AKP’yi ne de Erdoğan’ı rahat bırakmayacaklar.
Onlar, böyle giderse kapatmamaya direnenlere inat partiyi kapattıracaklar.
Bülent Arınç’ı saymıyorum bile. Uzun zamandır kendisi ve söyledikleri benim tarafımdan dikkate ve ciddiye alınmıyor..
Ama ya “Türkiye’yi AB’ye şikayetten sorumlu Dışişleri Bakanı”na ne demeli?
Önce “Bebecan” dediler, gençliğine vurgu yaptılar.
Yaşına bakıp, “çocuk” muamelesi de cabası.
Ama dün söylediği sözler yenir yutulur gibi değil. Anıtkabir’i ziyaret küçük bir ayrıntıymış. Şekle değil, öze bakmak lazımmış.
Oysa ben Babacan’a bakarken şekle bakmayı tercih ediyorum, çünkü “özü” ciddi olarak rahatsız edici.
Başka medeni bir ülkede, devletin kurucusunun kabri için “küçük bir ayrıntı” diyen adamı bir dakika koltuğunda tutmazlar.
Kabine değişiminde İçişleri ve Milli Eğitim Bakanı gidecek diyorlar. İyi de Dışişleri Bakanı duracaksa ötekiler ne diye gidiyor?
İşin bir de şu yanı var elbette, dün sütun komşum Özay yazdı. Protokol kuralları özden daha çok şekil demektir, Bakan bilmiyor.
Protokol sıkıcı kurallar ve taraflara dayatmalardan daha fazla bir şeydir. Devletin yapısıyla ilgili bilgiler verir. Prestijiyle doğrudan ilgilidir.
Devlet geleneğini ortaya koyar.
Ahmedinejat Anıtkabir’i ziyaret etmek istemeyebilir. Bir ülkenin kurucusuna saygı duymayan biriyle nasıl sağlıklı uluslararası ilişkiler kurulabilir? O da başka bir sorun ama onu geçelim.
O ziyaret etmek istemedi diyelim, “Türkiye’yi AB’ye şikayetten sorumlu Dışişleri Bakanı”na Anıtkabir için “Küçük bir ayrıntı” deme haddi düşer mi?

HAŞİM KILIÇ’IN TAVRI ŞIK DEĞİLDİ

Bir hafta bekledim. Acaba birileri de çıkıp, şimdi benim yazacağım konuya dikkat çekecek miydi?
Kimse çıkmadı. Tam tersine herkes kararın sevinciyle Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kararı açıklamadan önceki konuşmasına methiyeler dizdi.
Bir Fatih Altaylı haklı olarak, raportöre verdiği desteği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na vermediği için eleştirdi.
Altaylı haklıydı ama bir konu daha var bence:
AKP’yi kapatma davasını reddeden tek mahkeme üyesi niteliğiyle, hem de karardan hemen önce, siyasi partilerin kapanmasıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmasını talep etmesi hiç şık olmadı.
Söyledikleri doğru olabilir ne var ki zamanlaması, üstelik de “red” diyen biri olarak zamanlaması hiç şık değildi.

AKLIMDA KALAN

HAGI’nin “Sonuç bir şekilde acı verici olacak benim için” demesi: Aslında bugün YAŞ’ta neden ihraç kararlarının yer almadığının açıklanması gerektiği aklımda kalmıştı. Neyse ki TSK yine akşamın bir saati bu konuda açıklama yapınca, ben de en sevdiğim futbolcuyu yazmaya karar verdim: HAGI. Galatasaray'ın efsane yıldızı. Adını hep büyük harfle yazmak isterim, o kadar severim yani. Sahadaki duruşuyla, o kendine güvenli haliyle duran toplara vurmak için yürüyüşüyle baştan sona karizma bir beyefendiydi. Bir gün yine Galatasaray’da çalışmalı. Benim efsane futbolcum S.Bükreş-GS maçı için "Her iki takımda da büyük heyecanlar yaşadım. Turu kim geçerse geçsin, sonuç bir şekilde acı verici olacaktır benim için” demiş. Onsuz Galatasaray’ı izlemek benim için ne kadar acı verici o bilmiyor tabii…

(Haberturk.com 06.08.2008)