Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Evde kalmış kız kurusunun kaderi...

Evvelki gün Baykal ile Karayalçın bir araya geldi. Oysa biz, solun bölüne bölüne çoğaldığına alıştırılmıştık epeydir.. Şaşırdık. Normal olması gereken şey, hep şaşırtıcı olur bizde. Şaşırtıcı olması gereken de hep sıradandır. Eğlenceliyiz işte.
İlk adım Baykal’dan geldi dense de, “Dolaylı değil doğrudan görüşmeliyiz” diyerek yol gösteren Karayalçın’dı.
Çay içtiler. Dikkatinizi çekerim kahve değil, çay. İki şeker mi, tek şeker mi kavgası çıkacak ve görüşme bitecek telaşı vardı kapıda bekleyenlerde. Korkulan olmadı. Solda iki liderin çay içmesi bile bir olay. Bir çay içiminde başkentin Belediye Başkanı adayı belirlenebiliyor. O kadar önemli durum.
Karayalçın CHP’nin, aslında Ankara’daki sol oyların parti ayırmaksızın toplanabileceği önemli bir isim. Ankara’nın efsane belediye başkanı. Efsaneliği yarım kalan şarkı olmasından. Erdal İnönü’nün SHP Genel Başkanlığını zamansız bırakışı Karayalçın’ın da Ankara’yı zamansız bırakmasına neden olmuştu.
Bugün Ankara’da alt yapıya dair çok şeyin temeli o günlerden.
Baykal’la görüşmesinin dakikalar sonrasında konuştuk Murat Beyle. Kendine has üslubuyla “Sözcükler üzerinde durmadık” dedi, adaylığına çay içerken karar verilmişti. Baykal’ı çok yapıcı bulmuş, arzulanan sonuç süreçten önemli olmuştu. Egolar ceplere konmuş, kısır siyasete sırt dönülmüştü. Kerhen değil, içten bir görüşme.
“Evde kalmış kız kurusu”nun (Ankara’yı öyle tanımlamıştı efsane sesli tiyatro sanatçısı Işık Yenersu) bu kez taliplilerden yana yüzü gülecek mi acaba?
AKP’de durum karışık. Adayı Melih Gökçek olursa işi zor. Gökçek’te çoktan “metal yorgunluğu” durumu mevcut.
Ankara kimliğini her geçen yıl biraz daha kaybetti onunla. Vizyonunu yitirdi. İnsan ve kent ilişkisi diye bir şey kalmadı.
Bir de oğlunu Çankaya için hazırlamaya başlayınca hem Ankara’da hem de AKP’de antipati de toplamaya başladı. Oysa Osman Gökçek o kadar antipatik biri değil. Çalışkan bir genç adam. Ne var ki bazen çalışkan genç adamlar babalarının hazırladığı kadere teslim olurlar.
Erdoğan geçen seçimlerde Gökçek’e “Bu kez son” demiş, söz verdiği Turgut Altınok’a karşı mahçup olmuştu.. Bu kez o mahcubiyet yükünden kurtulmak isteyebilir.
Üstelik Altınok, Keçiören’de başta kadınlar olmak üzere bir çok kesimden önemli bir ilgi görmekte. Çok çalışıyor, adeta Keçiören için yaşıyor denilebilir. Öyle çok emek vermiş ki Keçiören’e, Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını Gökçek’ten daha çok hak ettiği söyleniyor.
Ankara iyi talipliler hak etmekte. Çünkü öyle çok örselendi ki son yıllarda.. Biz yine de o evde kalmış kız kurusunu sevmeye devam ettik tüm kalbimizle.

AKLIMDA KALAN

“O kadar etkili miyim gerçekten?” sorusu: Bu köşede 135 yazı yazmışım. 135 yazının neredeyse 35’inde iletişimde susmanın öneminden söz etmişim. Konferanslarımda, derslerimde de öyle. Ve bu ülkede sözün önemli olması nedeniyle dikkatli kullanılmasını önermişim hep. Susmanın konuşmaktan daha büyük bir maharet olduğunu bıkmadan, usanmadan anlatmışım. Dolayısıyla herhangi birine “bağırmayı” yöntem olarak tavsiye edebileceğimi düşünenler olması ilginç. Hem bu köşe ve bu köşenin yazarı tavsiyeleri dinlenecek kadar etkili mi gerçekten?

(Haberturk.com 17.10.2008)